Ansiklopedik Osmanlı İmparatorluğu Sözlüğü*
Uzun sürmüş imparatorluklar üzerine yapılan çalışmalar hem süreklilik hem de bağlam zenginliği taşırlar. Mutfak kültüründen nüfus yapısına, ekonomi anlayışından din algısına, askerlikten biyografiye, sanattan ilmi çalışmalara değin bir yığın bağlamlı çıkar devamlı karşımıza. Böylesi imparatorluklar üzerine çalışmak için ayrıca malzemeye, yani arşive gerek vardır. Bu bakımdan Osmanlı tarihi nisbeten yoksul bir envantere sahip değildir. Bir şekilde olanların kaydı tutulmuş, yangınlar, savaşlar gibi kıyıcı sebeplere rağmen pek çok belge hayatta kalmıştır. Özellikle İngilizce konuşulup yazılan dünyada yoğun Osmanlı çalışmalarına şahitlik ediyoruz son yıllarda. İtalyanca ve Fransızca konuşulan dünya ile daha eskiye gider oysa Osmanlı ilişkileri ve böylece bu dillerde de arşiv bulunduğu anlamına gelir. Yazılan dil ister istemez konuya yaklaşımı da belirler. Çünkü dil sadece yazma malzemesi değil daha çok düşünme odağıdır. Tanıma ve tanımlama aygıtıdır aynı zamanda.
‘Fransızca konuşan dünyanın’ Osmanlıya bakışının bir tür güncellenmesiyle karşılaşırız orijinal ismi ‘ Dictionnaire de l’ Empire ottoman’ kitabında. Sözlük biçimiyle Osmanlıya yönelmenin farklı formu okuma kolaylığı getirir. ‘Her maddeyle ilgili olarak bize ele alınan konunun tanınan otoritesine başvurma imkanını vermesi’ hem daha çok yazar katılımı sağlar hem de algı ve yorum çoğulluğu getirir. Ansiklopedi değil ‘tarih sözlüğü’ olduğu özellikle vurgulanıyor eserin. Bu yolla bir ansiklopedide bulunması gereken başlıkların kalabalıklığından sıyrılmış olunuyor. Maddeleri editörler tarafından seçilen ve madde uzunlukları önceden belirlenen sözlük, aralarında Türk yazarların da bulunduğu pek çok kalemin elinden çıkmasıyla perspektif genişliği getiriyor. Benzerlerinden temel farkı bu Ansiklopedik Osmanlı İmparatorluğu Tarihi’nin.
Böyle kitapları bana bağlayan taraf herhangi bir zorunlu yöntem izlemeden şansıma açtığım sayfanın çekimine kapılmaktır. Bu yolla her sayfa yeniden ve biraz da beklenmedik şekilde hayat bulur geçmiş ilgili madde üzerinden. Araştırma maksadıyla değil merakın kırbaçladığı zevkle takip ederim açtığım sayfayı. Mesela ‘Almanya’ mı çıktı karşıma? Evet derim şimdi Almanya- Osmanlı ilişkileri üzerinde ilerleyeceğim. Tek başına uzun ve çetrefil bir meseleye dönüşebilecek bu başlık, özün özü bir birikimle önüme serilecektir. 1880’lere kadar nadir ilişki kurulan bir ulusla sonradan birlikte savaşa girecek kadar yakınlaşmanın köklerini süzmeye çalışırım. Ve fark ederim ki bu sözlük Almanlar gibi Arnavutları, Fransızları, Macarları ve Osmanlı ile teması olmuş bütün halkları da içeriyor.
Başka bir sayfaya geçtiğimde ‘Faizle Para Verme’ maddesinin devamındaki Fars Edebiyatı başlığıyla buluşurum. Paranın her şekilde dolayımda bulunduğu şeri hukukla yönetilmiş bir imparatorlukta ‘faiz’ cazip bir konudur. Osmanlı Edebiyatının iki ana kaynağından biri sayılan Fars Edebiyatı’nın dinamiklerini dikkatle okurum. Fatma Aliye’den Irak’a, İstanbul’un Fethi’nden İznik’e, Jön Türkler’den Kafkasya’ya gönlümce gezerim. Bu özgürlük hoşuma gider. Sürprizleri kendine bağlar. Karaman maddesinin kısalığına hayret ederken Katolikler maddesinin daha uzunluğuna gülümserim. ‘Kayırmacılık’ üzerine kurulan cümleleri daha bir merakla takip ederim. Patronaj ve hamilik kavramlarını düşünürüm. Kehanet kelimesini görünce hıımm derim, nedense Deli İbrahim ve Cinci Hoca aklıma geliverir.
Ahmet Yaşar Ocak imzalı Kızılbaş başlığını daha uzun olabilir miydi diye ölçerken Kölelik konusunun yaygınlığına üzülürüm. Bir popüler kültür sözlüğü değil elbette bu fakat merak uyandırmakla o merakı nitelikle gidermeyi başarmasına şapka çıkarırım. Böylelikle mekanlar, sorular, sorunlar daha bir bilgi formu kazanıp hayata akmış gibi gelir bana. Kürtler maddesinde özenle bekler, kütüphaneler ( neden yazarı İsmail E. Erünsal değil?) başlığını kısa bulurum. Martin Luther’in ‘Türklerle doğal bir afetle mücadele edilmesi gerektiği’ cümlesini okuyunca aklıma Dostoyevski’nin ‘İstanbul’u geri almadan Rusya’ya huzur yok’ sözünü hatırlarım.
Böylesi kitaplar bir süre sonra alışkanlık yapar ve ortadan baştan, sondan dizinden, ön sözden arka kapak yazısından bir iz bula bula hep okunur olur. Unuttuğumuz nice ayrıntı kadar bildiğimiz sandığımız pek çok konu başka bir zihnin süzgecinden geçerek bize ulaşır. Osmanlı toprakları gibi kültürel, siyasi, ekonomik ve dilsel yapısı geniş her an sürprizlere ve keşfe açık bir geçmiş saçaklanışı var kitabın. 1720’de Paris’e giden Yirmisekiz Mehmed Efendi’nin bile izleri Fransızca’dan Türkçe’ye akan bu kaynağa hizmet eder.
Ansiklopedik Osmanlı İmparatorluğu Tarihi. Editörler: François Georgeon- Nicolas Vatin- Gilles Veinstein. Çev: Ahmet Aslan. Alfa. Kasım 2025. 1456 sayfa.
