2026: Beklentiler, beklentiler…
Yeni bir yıl kapıda; böyle durumlarda dünyanın dört bir tarafında insanlar en neşeli günlerini yaşarlar. Hediyeleşme zamanıdır da yıl başları; bu sebeple Batılı ülkelerin sokaklarında kalabalıklar hiç eksik olmaz.
Bizde durum hayli farklı.
Çalışan nüfusun yarısını teşkil eden asgari ücretlilere ne kadar zam yapılacağı, memurlar ile emeklilerin maaş artışlarının ne oranda gerçekleşeceği her yıl sonu belirlenir ve bu da şu günlerin gerilimli geçmesini kaçınılmaz kılar.
Konu üzerinde düşünürken, bir dostum, dün, hiç beklemediğim bir öngörüsünü paylaştı: 2026’nın ‘seçim yılı olma’ ihtimalini…
Avrupa İnan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ekrem İmamoğlu’nun başvurusu üzerine, tutukluluğuyla ilgili davayı, başka konular ve davaları geri plana iterek acele işleme koyma kararı verdi.
Dostum, nedense, asgari ücret zammının oluşturduğu olumsuz havanın memur ve emekli maaşlarında da tekrarlanacağı yolundaki yorumların boşa çıkabileceği görüşünde; seçim yılı beklentisiyle irtibatlı olarak, iktidarın aynı hatayı tekrarlamayacağı kanaatinde. ‘‘Bu defa bayağı yüksek oranda gerçekleşebilir memur ve emekli maaşları’’ dedi.
Hatta, asgari ücrete bile seyyanen bir iyileştirme bekliyor o…
Böyle bir gelişmeyi herkesten önce sütunlarında değerlendirmesi beklenebilecek köşelerde henüz hiçbir ışık görünmediği için güldüğümü öğrenince, dostum, hala partisiyle ilişkisini sürdüren bir eski milletvekilinin iktidara yakın bir kanalda söylediklerini içeren videoyu gönderdi.
Eski milletvekili, ‘‘Göreceksiniz’’ kararlılığıyla aktarmış beklenenin üzerinde zam geleceği görüşünü…
Videoyu izlerken, şu günlerde sıkça ekranlara çıkan bir başka eski milletvekilinin son uyarısını hatırladım.
‘‘Vakit dar, hata lüksü yok’’ diyordu gazeteci kökenli eski milletvekili…
“Bir yılı daha geride bırakıyoruz; seçime doğru artık son düzlükteyiz” uyarısı da iktidara yönelik…
İktidar partisinden eski bir-iki milletvekili dışarıdan gazel anlamına da gelebilecek sözler sarfetti diye 2026’nın seçim yılı olacağı sonucu çıkartılabilir m?
Zor.
Hiçbir iktidar kaybetme ihtimali bulunan bir ortamda ülkeyi seçime götürmez; önünde değerlendirebileceği aylar varken o imkanı sonuna kadar kullanmayı yeğler…
Üstelik, iktidar cephesi, kendi tabanlarının bile kabulde zorlandığı bir süreci etraftan gelen eleştirilere de kulak asmadan sürdürüyor. İktidar ortağı partilerin tabanları yönetim kademelerine ülkeyi terörsüz hale getirecekleri güveniyle veriyor bu konuda desteği...
‘Terörsüz Türkiye süreci’ mutlu sona ermeden seçim düşünülür mü hiç?
Kendi soruma olumsuz cevabımı yapıştırdım.
Güldü dostum.
Seçimin önümüzdeki yıl gerçekleşeceğini tam da bu sebeple öngörüyormuş…
Anladığımı söyleyemem ama siyaseti yakından gözlediğini bildiğim dostumun bir bildiği olmalı.
‘Bildiği şu imiş: ‘‘Günümüzün Süleyman’ı ve Sinan’ı payelerini liderinin kolaylıkla büyük ortağına sunmakta tereddüt etmediği MHP bu güne kadar AK Parti’ye iktidarını korumakta yardımcı oldu. ‘AK Parti + MHP formülü’ ile sandıktan iktidar çıkmayabilir, ama ya yanlarına DEM Parti’yi de alırlarsa? Üçlü formül 2026’yı seçim yılı yapmaz mı?’’
İktidarın devamını sağlayabilir elbette üçlü formül; ama o formül sağlanabilir bir formül mü? Kuşkuluyum.
Hadi, ‘AK Parti + MHP + DEM’ sandıktan iktidar çıkarsa bile, cumhurbaşkanlığı seçiminde de çalışır mı bu formül?
Dostum, cumhurbaşkanlığı seçiminin kimlerin aday olacağına bağlı bulunduğu kanaatinde.
AİHM’nin ara kararını bunun için önemsemekteymiş…
Muhalefetin sonunda baştan ayağa ‘‘CHP’li’’ görüntüsü verecek ve muhafazakar kitleden oy kaymasını zorlaştıracak bir isimle yarışa girmek zorunda kalabileceği görüşündeydi dostum…
Öyle bir durumda sandıktan sürpriz bir sonuç çıkabilirmiş.
‘‘Gerekirse esas sürpriz adayı iktidar halkın önüne sürebilir’’ de dedi.
Ne demekse…
Yeni bir yıla giriliyor ve ülkemizde bizler nelerle zihinlerimizi meşgul ediyoruz.
Cezaevleri çıkan kısmi afla boşaltılıyor… Siyasiler ve siyasi görüş açıklayanlar af listesinde yer almıyor ama…
Her gün yeni bir operasyonla, kimini kamuoyunun yakından tanıdığı isimler gözaltına alınıp tutuklanıyor…
AK Parti’ye taze kan arayışları var ve iktidara yakın kaynaklar bir-iki isim üzerinde özellikle duruyorlar…
Bu arada, ‘iktidar medyası’ kötüye giden her şeyin sorumlusu olarak ortada ve böylece siyasiler kendilerini güvenceye alabiliyorlar…
Dostumun beklentisini, yani bir erken -hatta baskın- seçimi de bu tabloya eklersek, durum iyice içinden çıkılmaz bir hal alıyor…
Ayrılırken, dostuma, memur ve emekli maaşlarına gelecek doğrudan veya seyyanen zam onun beklediği gibi olursa öngörüsünü ciddiye alacağımı söyledim.
Nasıl olsa fazla sürmez…
