Kahır ve vicdan

Mustafa Karaalioğlu

Akif Emre’yi ebedi aleme uğurladık. Acımız tarif edilemeyecek kadar büyüktür. Güzel yazılar yazıldı, güzel şeyler söylendi. Hepsi doğru ve hepsi de eksik. Cenazesi, yüreğine, kalemine ve ahlakına yaraşır bir samimiyetle uğurlandı. Herkesin, hepimizin vicdanı da bedeni de kabristanda kaldı. Defin yapıldı ama kimse oradan ayrılamadı. Zira O’na borçlu olmayanımız yoktu. İnşallah hakkını helal etmiştir. Bundan gayrı davamız Akif’i aramızdan alan kahırla, vefasızlıkla, lakaytlıkla mücadeledir.

Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.

***

Hayat, kendi gailesi içinde hakikati unuttursa da ölüm bize hayatın ne olduğunu, ne olmadığını hatırlatıyor. İnsan olmanın ve cemiyet olmanın icaplarını belletiyor.

İnsan, aklının, prensiplerinin, doğru bildiklerinin ve tecrübeden süzülüp gelen bilginin, hikmetin ete kemiğe bürünmüş halidir. Cesur insan da sadece, o prensiplerin arkasında her şartta durabilendir. Bugün bir dayanışma gerekiyorsa evvela bu sayıyı artırmak; yani, prensiplerinin, inandıklarının arkasında durabilen insanların gayretine destek vermekle başlar.

Sarsıcı fikir, değerli söz, soğukkanlı tavır seyreldikçe seyreldi, azaldıkça azaldı, en nihayet parmakla gösterilir hal aldı. Topyekün bir seviye kaybının giderek kabaran dalgasının önünde savrulmaktayız. Lümpenlik seviyeyi, yeniyetmelik tecrübeyi, slogan ilmi, hakaret de düşünceyi önüne kattı sürüklüyor.

Oysa, bu devrin, her devirden ziyade iyi yazılara, iyi şiirlere, iyi romanlara, iyi bestelere, iyi resimlere ihtiyacı vardır. Birbirinden utanan, mükemmellik için yarışan iyi eserlere mecburiyeti vardır. Ne yapsan oluyor, ne versen gidiyor hükümranlığına son vermek zamanıdır.

Her iyi şey gibi bunlar için de seviyeyi yükseltmek, liyakati yüceltmek, kaliteyi artırmak lazımdır. İkrara hacet bile yok; hepimiz bunların uzağında vakit öldürmekteyiz.

Geçip giden zamanın, hakkı verilmemiş imkanın ve bahanelerle süründürülmüş mesuliyetin telafisi olmayacaktır. Vicdanı ateşlemek de önce bu hakikatle barışmak ve hayatın bahşettiği nimetin hakkını verebilmektir. Bir başkası taşısın diye yükü bir kenara atıp yürüyüp gitmek de vicdanı biraz daha karartır.

***

Biraz durup kendimize bakmanın, hayatın hay huyundan sıyrılıp önce yüklendiğimiz yükün hakkını vermeyi, sonra da her nerede emek mahsulü bir fikir varsa onun gönüllü taşıyıcısı olmayı hiç olmazsa denemeliyiz. Bu çoraklık, bu büyük tecrübeyi taşıyan insanlara yaraşmıyor, bilelim.

Zor zamanları yaşamak hiç yaşamamak ve zamana küsmek değildir. Bunu da bilelim.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (8)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.