Süre doldu, savaşacak mıyız?

ABD Başkanı Trump Cumhurbaşkanı Erdoğan’a o mektubu altı yıl önce yazmıştı. “General Mazlum sizinle müzakere etmeye istekli, daha önce vermedikleri tavizleri verebileceklerini söylüyor.”

Altı yılda çok şey değişti. Baas rejimi devrildi. Beşar Esed kaçtı gitti. İran’ın Suriye’yle irtibatı hemen hemen kesildi. Birkaç yıl önce HTŞ’nin lideri olan Ahmed el-Şara Suriye’nin cumhurbaşkanı oldu. Şam’daki cumhurbaşkanlığı sarayını biliyorum. Şara aynı koltukta mı oturuyor?

MHP lideri Devlet Bahçeli yeni çözüm sürecini başlattığı günlerde bazı sorular soruluyordu:

“ABD’nin desteğiyle Suriye’de yarı-devlet statüsü elde eden PYD-YPG Öcalan’ı dinleyecek mi?” “ABD müttefik ilan ettiği PYD-YPG’den vazgeçecek mi?” Türkiye Cumhuriyeti’nin lisanında PYD-YPG terör örgütüydü. PKK’nın uzantısıydı. PKK’nın “kurucu önder”i Öcalan PKK’yı feshedince PYD-YPG de feshedilmiş olacak mı?

Şimdi yavaş yavaş Türkiye Cumhuriyeti’nin yetkilileri de dillerini SDG kısaltmasına alıştırıyorlar. SDG, yani Suriye Demokratik Güçleri.

SDG, Bahçeli’nin önayak olduğu ‘terörsüz Türkiye’ sürecinin en önemli krizi haline geldi.

Ahmed el-Şara ve Mazlum Abdi’nin imzaladıkları 10 Mart 2025 mutabakatına göre SDG’nin 2025 sonuna kadar merkezi hükümetin kurumlarına entegre olacaktı.

2025 bitti bitecek. Mazlum Abdi hala ‘adem-i merkeziyet’ tabirini içeren cümleler kuruyor.

New Lines Magazine’de okuduğum makale SDG’nin kendisine ait bir gündemi olduğunu anlatıyor.

Makalenin başlığı “Kürtler Suriye’yi Bir Arada Tutabilir de Bölebilir de.” (Hüseyin Jummo. Suriyeli Kürt gazeteci ve yazar.)

“Yolculuklarına Irak’ta militan olarak başlayan iki adam bugün Suriye’nin geleceğine karar veriyor. Ahmet el-Şara yolculuğuna Anbar’da başladı; Mazlum Abdi ise Irak Kürdistanı’nda. İkisi de hareketlerine liderlik etmek üzere 2011’de Suriye’ye döndü. Bugün Şara Şam’dan ülkeyi yönetiyor Abdi ise Suriye’nin kuzey-doğusunu kontrol ediyor. Suriye’nin tek bir ülke olarak kalıp kalmayacağı bu iki liderin ortak bir zemin bulup bulamayacaklarına bağlı.”

Bu cümleler Suriye’nin ciddi bir bölünme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu da ima etmiş oluyor.

İki liderin de ABD ile özel ilişkileri var. İkisinin ilişkileri de Suriye Devrimi’nden önce başlamıştı.

SDG yıllardır ABD’nin müttefikiydi. ABD her sene bütçesine SDG için bir ödenek koyuyor, bununla kalmıyor silah desteği de veriyordu.

Amerikalılar, bir gerilla liderinden bir devlet başkanı yapmak için MI6’nın tavassutuyla, Ahmed el-Şara’ya da dokunmuşlardı.

Irak’ta başlayan ve Suriye’de devam eden bir dokunuş.

ABD Başkanı Trump Suriye Devrimi’nin ilk günlerinde Suriye’yi Türkiye’ye emanet ettiğini söylüyordu. Bu cümle bizim idarecilerimizin göğüslerini kabartıyordu.

Trump şu sıralar benzer cümleler kurmuyor.

Jummo yazısında Şara ile Abdi’nin imzaladığı 10 Mart mutabakatına gönderme yapıyor.

“Anlaşma Kürtler arasında ciddi bir iç muhalefetle karşılaştı. Akdeniz kıyılarındaki Alevi katliamlarından sadece üç gün sonra imzalanmıştı. Bazı Kürt elitleri liderliklerini bu vahşeti görmezden gelmeleri karşılığında ‘satın alınmakla’ suçladı.”

“Başlangıçta Kürtler tarafından bir uzlaşma olarak görülen mutabakat kısa sürede tuzak olarak algılanmaya başlandı. Şam, anlaşmayı SDG’nin yıl sonuna kadar teslim olması ve feshedilmesi yönünde bir talep şeklinde yeniden yorumladı. Bu yorum ABD’nin Suriye özel temsilcisi Tom Barrack’ın Washington’un ‘tek başrak, tek ordu ve tek hükümet’ altında birleşmiş bir Suriye’yi desteklediği ve federalizm istemediği yolundaki açıklamasıyla pekişti.”

MHP lideri Bahçeli’nin ve dışişleri bakanı Fidan’ın açıklamaları, bizim de 10 Mart Mutabakatını Şam’la aynı istikamette yorumladığımızı gösteriyor.

Dürzilerin yoğun olarak yaşadığı Süveyda’daki çatışmaların İsrail’in müdahalesiyle sonuçlanması Kürtlerin bakış açısını değiştirmişe benziyor.

“Kürtler açısından bu gelişme 10 Mart mutabakatının Şam tarafından yapılan sert ve şahin yorumunu zayıflattı. Kürt bakış açısına göre Süveyda olayları kuzeydoğu meselesini Şam yanlısı ABD elçisinin alanından çıkarıp Daeş karşıtı koalisyona liderlik eden ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’na (CENTCOM) geri taşıdı. CENTCOM komutanı Amiral Brad Cooper Şam’ı ziyaret etti ve bir uzlaşı sürecine aracılık etmeye başladı.”

Demek ki sorunun merkezi kaydı.

Washington, Ankara ve Şam sorunu yeniden düşünmeye başladı.

Şara’nın ve Abdi’nin Trump’la görüşmeleri de SDG’nin ve Şam yönetiminin tutumlarında değişikliğe sebep olmuş olabilir.

2025 bitiyor. Süre doldu.

Süre dolunca ne yapmamız gerekiyor? Savaş mı?

Biraz daha düşünmekte fayda var.

YORUMLAR (5)
5 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.