Kafalar pırıl pırıl

Salih Cenap Baydar

Aklı yeni yeni ermeye başlayan küçük çocuklar nesneleri, fiilleri ve insanları kafalarında “iyi-kötü”, “zararlı-zararsız” gibi çok genel kategorilere yerleştirerek öğrenirler.

Bu kategoriler çocuğun öğrenme ve hayata adaptasyon sürecini hızlandırıp kolaylaştırır.

Ama çocukluk devri bitip yetişkinliğe geçince kategoriler derinlik kazanır ve çeşitlenir.

Gençlik devrinden sonra yaş kemale ererken algıdaki derinlik ve çeşitlilik daha da artar.

Artık sadece “iyi” yoktur, “muhteşem”, “harika”, “fevkalade”, “iş görür”, “idare eder” gibi yeni seviyeler vardır.

Yahut “kötü” kategorisi, “felaket”, “berbat”, “rezil”, “işe yaramaz” gibi ara renkler kazanmıştır.

İyinin” yanına “güzel”, “doğru”, “sadık”, “mert”, “samimi”, “cömert” gibi kategoriler eklenir.

Kötü” kategorisi , “çirkin”, “yalancı”, “yanlış”, “kaypak”, “düşman”, “hain” gibi yeni tonlar kazanır.

Siyah-beyaz (monokrom) çocuk dünyası, yetişkinlikte önce gri tonlarla sonra renklerle zenginleşir.

Akletme kabiliyeti gelişmiş insanların kafalarındaki kategorilerin sayısı ve derinliği, ortalama insanlarınkinden fazladır. Kategoriler arasında geçişkenlik de söz konusudur. Beynin belli bir kompartmanına atılan bir kişi ilelebet o kompartmanda kalmayabilir.

Buna mukabil, zihnen fazla olgunlaşamayan, akılları çocuk seviyesinde kalan insanlarda zaten az sayıdaki zihinsel kategori gittikçe donuklaşır.

Hayatın insanın önüne çıkardıkları, basitçe “bir kaç büyük ve sabit kutuya” koyularak kavranamayacak kadar karmaşıktır.

Böyle olunca birçok insan, hayatın karmaşıklığını kendinden daha iyi kavradığını ve kendinden daha isabetli tercihler yaptığını zannettiği kimseleri takip ve taklit etmeye başlar.

Aklî melekeleri fazla gelişmemiş kimseler, kimin peşine takılacaklarını akıllarından ziyade hisleriyle belirlerler. Yine hisleriyle “iyiler” kutusuna koydukları kişiler arasında hangisinin söyledikleri “daha iyi hissettiriyorsa” onu takip ederler.

Çünkü inanılıp güvenilen kimselerin süzgecinden geçip gelen “hazır kanaatleri” iyi ve kötü kutularına atarak benimseyivermek konforlu ve rahatlatıcıdır!

En kolayı, hayat denizinde birbiri ardına kopan kasırgalar karşısında dümeni güvenilir bir kaptana teslim edivermektir...

Maalesef bu temel insan maluliyeti, kitlelerin manipülasyonuna zemin sağlıyor.

Keşke yetişme sürecindeki evlatlarımızı zihinsel kategorilerini derinleştirme ve çeşitlendirmeye daha çok teşvik edebilsek.

Dünyanın tamamen siyahtan ve beyazdan, iyiler-kötüler, dostlar-düşmanlar, kahramanlar-hainler, aydınlık güçlerle karanlık güçler arasındaki bir çekişmeden ibaret olmadığını anlatabilsek!

Her insanın aynı anda hem iyi hem kötü, hem güzel hem çirkin özellikler taşıyabileceğini, kimsenin yüzde yüz “iyi” ya da “kötü” olmadığını gösterebilsek.

İnsanların zaman içinde de değişebileceklerini, kavrayışlarında, fikirlerinde, tutumlarında revizyona gidebileceklerini, hayatın her insanı belli bir noktadan alıp başka bir noktaya götüren zihinsel bir yolculuk olduğunu, dolayısıyla kimsenin kafamızda kendilerini yerleştirdiğimiz kutucuklarda sabit durmadığını anlatabilsek.

Siyah-beyaz dünya tasavvuruna hizmet eden “özcü” (essentialist) yaklaşımların yanlış olduğunu, etnik, milli, kabilevi, dini, cinsi aidiyetlerin, -yani “özün”- insanın iyiliğini kötülüğünü belirlediği fikrinin tamamen safsata olduğunu, her ırktan, her milletten, her dinden, her şehirden iyi ve kötü tarafları olan insanlar çıkabileceğini, her insanın ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini izah edebilsek…

***

İnsan, toplum ve hayat, mahiyetlerini çözmekten fersah fersah uzakta olduğumuz “kompleks” sistemler… Onlardaki sonsuz komplekslik ile başa çıkmak için başvurduğumuz basite indirgemeler, soyutlamalar, genellemeler zihnimizi rahatlatıyor olabilir ama bizi hakikate yaklaştırmıyor.

Karmaşıklık, müphemlik, sisler içinde yol alma mecburiyeti bizi ürkütüyor.

İstiyoruz ki yolumuz açık, hedefimiz kesin, kafalarımız pırıl pırıl olsun.

“Hangi suyun sakasıyız, hangi odunu kıracağız” kesin olarak bilelim.

Fakat maalesef o iş öyle kolay değil.

Yolumuzu sisler arasında bulmak zorundayız.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (4)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.