İş Bankası Genel Müdürü Aran: Tırnakla biriktirdiğimiz rezervleri siyasi oynaklıkta harcıyoruz

İş Bankası Genel Müdürü Aran: Tırnakla biriktirdiğimiz rezervleri siyasi oynaklıkta harcıyoruz

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, “Para politikasıyla yapılabilecek şeylerin sınırına yaklaştığımızı hepimiz hissediyoruz” dedi. “İki yıldır tırnakla kazınarak biriktirilen rezervleri siyasi nedenlerle oynaklığın giderilmesinde kullanmak durumunda kalıyoruz” ifadesini kullandı. “Merkez Bankası yalnız kalırsa enflasyonla mücadelede çok yavaş ilerleriz” uyarısında bulundu.

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, para politikasının mevcut enflasyonla mücadelede sınırlı kaldığını, siyasetin ve diğer ekonomik aktörlerin de sürece destek vermemesi halinde Türkiye’nin kazanımlarını riske atabileceğini söyledi. Aran, son iki yılda büyük emekle biriktirilen rezervlerin “siyasi nedenlerle” kur oynaklığını bastırmak için kullanıldığını vurguladı.

“PARA POLİTİKASIYLA YAPILACAK ŞEYLERİN SINIRINA YAKLAŞTIK”

CNBC-e’ye yaptığı açıklamalarda Aran, Merkez Bankası’nın attığı adımların önemine dikkat çekerken, sadece para politikasıyla yol alınamayacağını şu sözlerle ifade etti:

“Para politikasıyla yapılabilecek şeylerin sınırına yaklaştığımızı hepimiz hissediyoruz. Dün Merkez Bankası başkanımızın umut veren söylemleri de hepimiz bununla mücadele etmek konusunda başarılı olacağımıza inanıyoruz. Ama öteki taraftan elimizdeki araçlar da sınırlarında. Bunu da hissediyoruz. Dolayısıyla burada çok daha geniş bir şekilde bu faaliyeti genişletmek gerekiyor.”

“SADECE FAİZLE ENFLASYONLA MÜCADELEDE ARZU ETTİĞİMİZ HIZLA İLERLEYEMEYİZ”

Mevcut sıkı para politikası duruşunun tek başına yeterli olmayacağına dikkat çeken Aran, mücadeleye siyasi iradenin ve maliye politikalarının da katılması gerektiğini söyledi:

“Sadece faizle, para politikasıyla, ekonomide içinde bulunduğumuz bu enflasyonla mücadelede maalesef arzu ettiğimiz hızla ilerleyemeyiz. Bunun tıkanıklıklarını yaşıyoruz. Artık siyasetin de buna destek olması gerekiyor. Çünkü biz çok daha hızlı ilerleyebilirdik.”

“TIRNAKLA KAZINARAK BİRİKTİRİLEN REZERVLERİ SİYASİ NEDENLERLE KULLANIYORUZ”

Döviz rezervlerinin kullanımına ilişkin önemli bir eleştiri getiren Aran, Merkez Bankası’nın rezervlerinin kur istikrarı için harcandığını ve bu durumun ekonominin başka alanlarında sınırlayıcı etkiler yarattığını belirtti:

“Bizim ülkemizin ekonomisi büyük bir potansiyel taşıyor ve bu potansiyelin hayata geçmemesi için, bu potansiyelle çok daha büyük işler yapmamak için hiçbir engel yok. Ama biz şu anda bu biriktirdiğimizi iki yıldır neredeyse tırnakla kazınarak biriktirilen rezervlerimizi siyasi nedenlerle oynaklığın giderilmesinde kullanmak durumunda kalıyoruz.”
“Bugün çok daha aşağıda bir faiz noktasında ve çok daha aşağıda bir enflasyon noktasında olabilirdik. Bunun önünde bir engel yok. Biz sanki burada sağladıklarımızı biraz farklı bir alanda kullanıyormuşuz düşüncesi var bende.”

“MERKEZ BANKASI YALNIZ KALIRSA MÜCADELE YAVAŞ İLERLER”

Enflasyonun tek haneye inebilmesi için sadece Merkez Bankası’nın çabasının yeterli olmayacağını ifade eden Aran, daha güçlü bir eşgüdüm çağrısı yaptı:

“Merkez Bankası üzerine düşen görevleri yapıyor, yapmaya devam ediyor. Ama şunu bilmemiz lazım. Bu sadece Merkez Bankası’nın işi olmaktan çıkacağı bir yere doğru geliyor. Merkez Bankası bunu belki kendi çabasıyla 28’lere, 27’lere kadar enflasyonu indirebilir. Bunu da hemen nisan, mayıs ayı gibi yapabilir. Bunu da görebiliriz. Ama daha ötesini istiyorsak, tek haneye inmesini istiyorsak artık Türkiye’de siyasetin de durulmasını, öngörülebilirliğin sağlanmasını ve ekonomi dışında maliye politikası başta olmak üzere para politikasına destek olacak güçlerin de devreye girmesi gerekir. Aksi takdirde Merkez Bankası yalnız kalırsa enflasyonla mücadelede çok yavaş ilerleriz.”

“SIKILIK HAZİRANA KADAR SÜRECEK, GEVŞEME KONUŞMAK ERKEN”

2026 yılına girerken asgari ücret artışları ve toplu iş sözleşmelerinin enflasyon görünümünü şekillendireceğini belirten Aran, kısa vadede gevşeme adımlarının beklenmemesi gerektiğini dile getirdi:

“Bence gevşeme konuşmak için erken çünkü çok kritik bir dönemden geçiyoruz. Önümüzde ocak ayı 2026 yılı yeni fiyatları var. Asgari ücret artışları var. Toplu iş sözleşmelerinin olduğu bir dönem ve buraya 31 ile 32 arasında bir enflasyonla gireceğiz. Önümüzdeki yıl beklenen enflasyon ve gerçekleşen enflasyon arasında hala en az 10 puanlık bir makas var. Bu sözleşmelerin nerede bir tamamlanacağı, nerede bağıtlanacağı konusu enflasyonun da şekillenmesine vesile olacak. O yüzden çok rahat olan ve bu tedbirlerin gevşeyeceği bir 6 ay öngöremiyorum. Haziran ayına kadar bu sıkılık devam edecektir.”

“HERKES ÜZERİNE DÜŞENİ YAPARSA 6 AYDA SONUÇ ALIRIZ”

Ortak sorumluluğun altını çizen Aran, Merkez Bankası’na destek verilmesi halinde kısa sürede ilerleme sağlanabileceğini ancak aksi durumda kazanımların geri verilebileceğini belirtti:

“Mutlaka bir eşiğin kırılması lazım ve dediğim gibi para politikasına diğer güçlerin de eşlik etmesi lazım. Eğer bunu Merkez Bankası’nın görevi evet fiyat istikrarını sağlamak, enflasyon düşürmek ama sadece bir kişinin üzerine yıkarsak ülke olarak bence üzerimize düşen görevi yapmamış oluruz. Artık bu noktadan sonra hepimizin ortak görevi ve herkes üzerine düşen rolü yaparak Merkez Bankası’na yardımcı olursa biz bu 6 ay içerisinde sonuç alır ve ondan sonra gevşeme ve bu tedbirlerin ortadan kalkmasından konuşabiliriz. Aksi takdirde çok erken olur. Bir de tüm kazanımlarımızı tekrar geri verme riski taşır.”

“2025 YILINDA HEDEFLER TUTMADI, OYNAKLIK SİYASETTEN KAYNAKLANDI”

2025 yılı başında ekonomik göstergelere ilişkin daha olumlu bir tablo öngördüklerini ifade eden Aran, yılın arzu ettikleri gibi gitmediğini belirtti:

“2025 yılına başlarken çok daha iyi bir 2025 yılı öngörmüştük. Aslında kur tahminimiz beklediğimiz gibi gerçekleşti. Enflasyon tahminimiz beklediğimizin üzerinde gerçekleşti. Merkez Bankası’na paralel düşünüyorduk. Biz yüzde 29’un altında bir enflasyonla yılı kapatacağımıza inanıyorduk. Ama dediğim gibi yaşanan o büyük oynaklık ve ağırlıklı olarak da ekonomiden değil siyasetten kaynaklı olan oynaklık nedeniyle bu yıl arzu ettiğimiz noktanın çok gerisinde kaldık.”

“BANKALAR ÖZKAYNAKLARINI ERİTİYOR, KREDİ TALEBİ ZAYIF”

Bankacılık sektörüne dair değerlendirmelerde bulunan Aran, yüksek enflasyon ortamında özkaynak kârlılığının düştüğünü, buna bağlı olarak da bankaların sermaye yapısında aşınma yaşandığını belirtti:

“Bankalar aslında son 2-3 yıldır öz kaynaklarını eritiyorlar. Özkaynak karlılığı enflasyonun altında olduğu için bankaların özkaynağı azalıyor. Ama bu krize güçlü girildiği için de hâlâ daha bankalar gücünü koruyor. Ama özkaynağın da eridiğini biliyor olmamız gerekiyor.”

“TL KREDİ TALEBİ YOK, SİSTEM RAHATLAMALI”

Kredi talebindeki daralma ve TL faizlerin yüksekliği nedeniyle oluşan ters seçim riskine dikkat çeken Aran, bu durumun bankacılık sisteminde aktif kaliteyi tehdit edebileceğini söyledi:

“Türk Lirası kredi talebi neredeyse yok. Finansal okuryazarlığı olan büyük kurumsal ve ticari firmaların hiçbirisi bu oranlarla ticari TL kredi talep etmiyorlar. Ağırlıklı olarak YP kredi talebi var. Onda da makro ihtiyat tedbirler nedeniyle büyüme sınırları var. Onu da arzu ettiğimiz şekilde veremiyoruz.”
“Ters seçim problemine neden olabilecek ve verdiğiniz zaman ancak o maliyetlerle kredi alanların en zor ve en son noktada olan firmalar olup aktif kalitesini bozma riski taşıyor. Sizin verebileceğiniz müşteriler bu krediyi istemiyorlar.”

“SİSTEMİK RİSK YOK AMA SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL”

Sistemin bir kriz eşiğinde olmadığını ama sürdürülebilirliğin tehdit altında olduğunu belirten Aran, kredi ve mevduat dengesinin bozulduğuna dikkat çekti:

“Hiçbir zaman sistemik bir boyuttan, sistemik risk yaratacak bir boyuttan bahsetmiyorum ama şu içinde bulunduğumuz durum çok rahat bir durum değil. O yüzden bir an evvel o normalleşme dediğimiz mevduat ve kredinin mevduat sahibinin birikimini yapmasını teşvik edecek, ama kredi talep edenin de kredisini rahat kullanıp finansman maliyetini katlandıktan sonra hâlâ kar edebilmesine imkân sağlayan bir finansman gideri noktasına getirecek olan seviyelere inmesi gerekiyor.”
“Şu anda ikisi de bu seviyede değil. Tasarruf sahibini yatırım yapmaktan alıkoyuyor. Doğrudan faizde kalmasına neden oluyor. Kredi ihtiyacı olan müşterinin de kredi kullandığında tüm kazancını bankalara vermesi gerekiyor. Burada tarafların birbirine düşmesine neden olabilecek olan sorun var. Bunun mutlaka çözülmesi ve rahatlaması gerekiyor sistemin. Çok sürdürülebilir olarak görmüyorum içinde bulunduğumuz durumu.”

YORUMLAR (4)
4 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN