On binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olan deprem ve pandemi gibi büyük felaketler, daha önce kamuoyu tarafından pek bilinmeyen bazı meslekleri ve bu mesleklerin mensuplarını ön plana çıkardı.
1999 Marmara depremi sonrasında yer bilimciler, sismologlar ve jeofizikçiler gibi uzmanlar televizyon ekranlarında sıkça boy göstermeye başladı.
Bu uzmanlar, sürekli olarak, "Çok büyük bir deprem geliyor" diyerek felaket senaryoları çizdi ve toplumda büyük bir kaygıya neden oldu.
Prof. Dr. Şükrü Ersoy, 'Depremden kaçış yok, tek çare bu' diyerek uyardı!
BİTMEYEN DEPREM KEHANETLERİ BEZDİRDİ
Murat Bardakçı'nın Habertürk'teki yazısına göre, 2020 yılında tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi süreci, deprem uzmanlarının yerini enfeksiyon bilimcilere bıraktı.
Tıpkı deprem uzmanları gibi enfeksiyon uzmanları da salgının seyrine dair sürekli uyarılarda bulundu.
Ancak bugün, enfeksiyon uzmanları köşelerine çekilmişken, deprem uzmanları popülerliklerini korumaya devam ediyor.
Bazı yer bilimciler, neredeyse her gün bir televizyon kanalından diğerine geçerek ve sürekli aynı söylemleri tekrarlayarak kamuoyunu meşgul ediyor.
1999'da Marmara Bölgesi için, "Üç yıl ömrü kaldı" diyen bu uzmanlar, tahminleri tutmayınca bu süreyi kademeli olarak artırdı; önce 10 yıl, sonra 20, 30 ve şimdi de 40 yıl gibi bir zaman dilimi veriyorlar.
Bu durum, toplumda hem kafa karışıklığına hem de bir güvensizliğe yol açıyor.
Utanç verici! İstanbul'un tarihi mirası göz göre göre tehlikeye atılıyor
UZMANLARIN ÇELİŞKİLİ AÇIKLAMALARI KAFA KARIŞTIRIYOR
Büyük olaylarda uzmanların halkı bilgilendirmesi ve alınması gereken önlemleri anlatması elbette gerekli, ancak bu bilgilendirme sürekli bir felaket tellallığına dönüşmemeli.
Balıkesir'in Sındırgı ilçesindeki son depremler de bu durumu yeniden gözler önüne serdi.
Haber kanallarında Sındırgı depremlerini yorumlayan dört farklı profesörün her biri birbirinden tamamen farklı görüşler dile getirdi.
Bu durum, deprem bilimi konusundaki bilgi kirliliğini ve uzmanlar arasındaki görüş farklılıklarının ne kadar derin olduğunu ortaya koyuyor.
Bazı uzmanlar, rastgele sekiz on ilin ismini verip, bunlardan birinde bir sarsıntı olduğunda, "İşte bildim!" diyerek sevinç çığlıkları atıyor.
Bu tür tahminler, bilimsel bir temele dayanmaktan çok, şansa bırakılmış yorumlar olarak değerlendiriliyor.
Yazar, bu duruma ironik bir dille, kendisinin de bilimsel terminolojiye uygun, ancak anlamsız bir deprem tahmini yapabileceğini belirtiyor.
BİLGİ KİRLİLİĞİ VE GÜVEN SORUNU VAR
Türkiye, bir deprem ülkesi olduğu için tedbirli olmak ve hazırlıklı olmak hayati önem taşıyor.
Ancak bu durum, bilimsel gerçeklikten uzak ve sürekli değişen tahminlerle halkı yanıltmak anlamına gelmemeli.
Depremin ne zaman olacağının önceden bilinemeyeceği bilimsel bir gerçekken, uzmanların sürekli olarak tarih ve şiddet tahminlerinde bulunması, kamuoyundaki güveni zedeliyor.
Murat Bardakçı'ya göre, Prof. Dr. Sönmez Ergün dışında, yaptığı tahminleri doğru çıkan başka bir yer bilimci, neredeyse yok.


