Bozkırda bir eğitim pınarı

Bozkırda bir eğitim pınarı

Sercan Ünsal’ın Barış Kitabevi’nden çıkan ‘Pamukpınar Köy Enstitüsü’, belgeleriyle ve görselleriyle okuduğum en iyi ‘köy enstitüsü kitapları’ndan biri. Kitap, köy enstitülerinin en az bilinen birkaç okulundan biri olarak ifade edilen Pamukpınar’ın yegâne kapsamlı tarihçesine yer veriyor. Bu nedenle her tarihçi ve münevverin kitaplığında bulunması gereken kitap, 2015’de İbrahim Yıldırım’ın Varlık dergisinde yazdığı ‘Emine olayı’nın perde arkasına da gerçek tanıkları üzerinden ışık tutuyor.

TANER AY

Osmanlı, nüfusunun okur yazar kesiminin büyük kısmını Balkan, Çanakkale, Galiçya, Irak, Suriye, Filistin ve Kafkasya cephelerinde kaybetti. Nedenler arasında salgın hastalıkları ve tehciri de belirtmek gerekiyor. Millî Mücâdele ‘geriye kalanlar’ ile verilmiş, Cumhuriyet de Millî Mücâdele’den ‘geriye kalanlar’ ile kurulmuştur. 1894’de yaklaşık olarak yüzde 55 olan okur yazarlık oranının 1923’de yaklaşık olarak yüzde 9’a düşmesinin ardında büyük dramlar bulunuyor. Ama, Cumhuriyetin kalıcılığı okur yazarlık oranının yükselmesine bağlı olduğundan, kurucu kadroların ilk icrâatlarından ikisi ‘Tevhîd-i Tedrîsât Kanunu’nu ve ‘Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun’u çıkarmak olmuştur.

1928 ile 1935 arasında 2.5 milyon kadar insana yeni harflerle okuma yazma öğretilmiştir ve 1935 yılında nüfusun okur yazarlık oranı yüzde 19’a yükselmiştir. Eski harflerle yeni harflerin birlikte kullanılması eğitimde esâs alınsaydı, bu oranın biraz daha yüksek çıkacağını düşünmeme karşın, okur yazarlıktaki köklü dönüşümler gerçekleşmesinin önünde nüfusun yüzde 75’inin kırsalda yaşaması gibi yapısal bir engel de bulunuyordu. Bu yüzden, kurucu kadroların kırsalı ‘muâsır medeniyet’e eklemlemek amacıyla 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı kanunla köy enstitülerini açması, bir ‘devrim’ sayılmalıdır. 1940 ve 1941 yıllarında 21 bölgede açılan köy enstitülerinde ‘iş içinde eğitim’ ilkesi uygulanıyordu. Bu okullar toplamda 15 bin dönüm kadarki taşlı tarlayı tarıma açmıştı, 1.200 dönüm araziyi bağa dönüştürmüştü ve çıplak topraklara 750 binden fazla ağaç dikmişti. Hepsinin, bulundukları bölgenin iktisadî ve sosyal yapısına uygun olarak, kendi işlikleri, ambarları, arı kovanları, besi hayvanları, ahırları, elektrik santralleri, su depoları, sulama kanalları, kayıkları ve balıkhâneleri bulunuyordu.

Köy enstitülü anne ve babanın çocuğuyum. Bu nedenle köy enstitüleriyle ilgili araştırma ve anı kitaplarını mümkün olduğunca takip etmeye çalışıyorum. Ama bu vesileyle ‘Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği’nin yayınlarını İstanbul’daki kitapçılarda hiç göremediğimi de belirtmeliyim. Örneğin ‘Düziçi Köy Enstitülü Yıllar’ isimli kitabı hâlâ bulamadım. Köy enstitüleri hakkındaki son araştırma kitabıysa çocukluk arkadaşım Sercan Ünsal’dan geldi. Barış Kitap’tan iki cilt olarak geçtiğimiz ay içerisinde çıkan ‘Bozkırda Bir Eğitim Pınarı, Pamukpınar Köy Enstitüsü’ o kadar keyifli bir eser ki, hep birkaç kitabı birlikte okumama karşın, bitirene kadar diğerlerini elime pek almadım. ‘Pamukpınar Köy Enstitüsü’nün, belgeleriyle ve görselleriyle bugüne kadar okuduğum en iyi ‘köy enstitüsü kitapları’ndan biri olduğunu söyleyebilirim. Bu kitabın bir başka özelliğiyse, köy enstitülerinin en az bilinen birkaç okulundan biri olarak ifâde edilen Pamukpınar’ın yegâne kapsamlı tarihçesi olmasıdır. Bu nedenle her tarihçinin ve her münevverin kitaplığında mutlaka bulunmalıdır.

25kr02-man2.jpg

Sercan Ünsal

Köy enstitüleri tek parti içinde yuvalanan ve partide çoğunluğu oluşturan ‘faşist’ zihniyetin hedefindeydi. Fevzi Çakmak’ın da “Bu komünist yuvalarını ne zaman kapatacaksın?” diye İsmet İnönü’ye baskı yaptığı biliniyordu. Daha vahim olanıysa, Fevzi Çakmak nedeniyle ordunun üst kademesinde bile huzursuzluk başlamıştı. Bu çâresizlik ortamında Hasan Âli Yücel’in yerine Reşat Şemsettin Sirer Millî Eğitim Bakanı yapılır ve enstitüler İlköğretmen Okulları’na dönüştürülür. Onlar da 1954’de Demokrat Parti iktidarında kapatılacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti, erken döneminde, iki büyük kırılma yaşamıştır. Bunlardan biri, yalnızlaşmasına karşın Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çok genç yaştaki vefâtıdır, diğeriyse köy enstitülerinin kapatılmasıdır. Atatürk, kafasındaki inkılâpları tamamladıktan sonra ebediyete intikal etmiş olsaydı ve İsmet İnönü köy enstitüleri konusundaki baskılara direnebilecek desteği bulabilseydi, eminim, 12 Eylül’ün ülkeyi bir kültürel çöle dönüştürecek olan ‘toplum mühendisliği’ni yaşamayacaktık…

25kr02-man3.jpg

Köy enstitülerinden 17 bin 251 öğretmen yetişmişti. Benim kuşağımdan pek çok arkadaşım köy enstitülü öğretmenlerde mutlaka okumuştur. İlk öğretmenim Akpınar-Ladik mezunu annemdi. Orta okulda ve hatta lisede bile köy enstitülü öğretmenlerim oldu. Onların hepsi Cumhuriyetin ilk çocuklarından olduklarından, büyük kısmı artık hayatta değiller. Hepsini rahmetle ve minnetle anıyorum.

Bazen köy enstitülü annemin ve babamın rüyâlarıma girdikleri oluyor; bana kucaklarında kitaplar getirdiklerinde gözlerimi hep distopik bir ülkeye açıyorum. O ülkenin sadece muktedirleri değil, kendilerini ‘sağcı’ ve ‘solcu’ olarak tanımlayan bir kısım avam-firibi de, bizlere kitaplardan başka sığınacak bir dünya bırakmadıklarından, ancak kitaplar sayesinde distopyadan kaçabiliyorum. Benim kuşağımdansanız, Sercan Ünsal’ın ‘Bir Eğitim Pınarı, Pamukpınar Köy Enstitüsü’ kitabıyla sizlerin de aynı acıyı yaşayıp aynı ütopyaya yuvarlanacağınızı düşünüyorum...

25kr02-man.jpg

PAMUKPINAR’DAKİ ‘EMİNE OLAYI’NIN TANIKLARI DA KİTAPTA

Bir zamanlar, Kemal Tahir’in ‘Bozkırdaki Çekirdek’ romanının ve Attilâ İlhan’ın toplumsal karşılığı bulunmayan “Köy enstitüleri köylüyü kırsalda tutma ve kentleşmeme tasarısıydı” mealindeki görüşlerinin, hayli kafa karıştırdığı anımsanacaktır. 2015 yılındaysa, İbrahim Yıldırım, Varlık dergisinin mayıs sayısındaki yazısında, “1945 yılının son aylarından başlayarak Pamukpınar’da ölümlerin yanı sıra bir dizi tuhaf olayın gerçekleştiğini” iddia etmişti. Ünsal’ın ‘Bozkırda Bir Eğitim Pınarı, Pamukpınar Köy Enstitüsü’ kitabı sadece Tahir’in ve İlhan’ın görüşlerine değil, aynı zamanda belgelerle ve tanıklarla Yıldırım’ın iddialarına da yanıt veriyor. ‘Emine Olayı’ doğrudur, ama yıllarca farklı amaçlar için istismar edilmiştir. Bu olayın ayrıntıları o yıllarda Pamukpınar’da öğrenci olanların tanıklıklarıyla kitapta bulunuyor. Aynı tanıklar, Yıldırım’ın yazısındaki ‘şüpheli ölümler’, ‘okulun basılması’, ‘kitapların yakılması’, ‘okulun tuvaletlerine orak çekiç çizilmesi’ ve ‘öğrenciler arasına komünistlerin sızması’ gibi iddialarınıysa, tamamen çürütüyorlar.

25kr02-man4.jpg

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN