İstanbul'da aşk

İstanbul'da aşk

Mevsim bahar. Güneş az önce batmış. İstanbul’un en güzel saatleri. Batan güneşin son turuncu ışıkları ve günlerdir yağacakmış gibi yapıp da bir türlü yağmayan yağmur bulutları gökyüzünün soluk mavisine karışmış ve hepsi birlikte parlak semayı maviyle gri arası harikulâde bir renge boyamışlar.

ÖMER SARUHANLIOĞLU

Yeni yanmaya başlayan şehrin altın sarısı ışıkları güneşin her yana nüfuz eden belli belirsiz turuncusuna karışıyor ve insanın için ısıtıyor. İnsanın içinden “ya Sanî!” diyesi geliyor ve ardından bütün insan eliyle yaratılmış kötülüklere, adaletsizliklere ve zulme rağmen elinin her nasılsa ulaşamadığı gökyüzüne ve havadaki renge bakıp “bu şehir hala güzel!” diye geçiriyor.

Es-Sanî’nin göz kamaştırıcı sanatı insanın güvertede birbirine sokulmuş aşıkları görmesini engelliyor hatta Settar oluşuyla da bir bakıma örtüyor olabilir ama biraz dikkatli bakınca yüzlerini rüzgâra vermiş birbirlerine sokulmuş genç bir çiftin güvertede oturduğu görülüyor. Eskilerin saf ve temiz aşkları kalmadı derler, şimdikiler ne derler bilemem. Ayrılma vakti olduğundan olsa gerek eskiden aşıklar ne kadar güzel olursa olsun günün bu akşam saatlerini hiç sevmezlermiş. Ama bu en güzel saatte şehir hatları vapurunun güvertesinde şehre karşı baş başa oturan aşıklar da bu an hiç bitmesin istiyorlardır, bundan eminim. Onlar hala güzel olan şehre bakar gibi görünseler de akıllarından başka şeyler geçiyor olabilir. Şehrin güzelliği, bulutlar, renkler, ışıklar, kadrajdan az önce çıkıp giden martılar yalın güzellikleriyle görünmez onların gözüne. Bütün bu güzellikler ancak o anki çok özel duygularını kışkırtmaya yarar. Seçimlerin, ekonomik krizin, muhtemelen kendi işsizliklerinin, ailelerinin geçim kaygılarının, çevrelerinde ve dünyada olup biten kötülüklerin, haksızlıkların hiçbir kıymeti yoktur o anda. Günün şu saatinde dünya yansa umurlarında değildir:

Şair şöyle der: “Ne atom bombası ne Londra Konferansı”. Yüzlerine vuran serin rüzgâr onları dünyaya geri getirip bu gerçekleri hatırlatmaktan çok damarlarında deli gibi akan kanı, zonklayan şakaklarını ve dönüp duran başlarını birazcık sakinleştirebilir belki. Aşk belki de bu yüzden güzeldir. Eşyayı olduğundan farklı gösterir. Bütün kötülükleri ya da güzellikleri dönüştüren, acıları gideren ama bir zaman gelip bizzat kendisi derin acılara yol açan bir müsekkin ya da uyuşturucu gibidir. Fakat bu haliyle alışkanlık yapar ve kriz patlak verdiğinde aşk olmaktan çıkıp hem kendisini hem de aşığını yok edici bir silaha dönüşür ve o zaman şairin sözü şu olur: “Faşist ruhlarımız olsun sevgilim... Ben yoksam sen de olma!” Ve müftiler işte bu yüzden “aşk haramdır” fetvası verseler yeridir.

Şehirde akşam oluyor. Es-Sanî akşamı güzelleştiriyor. El-Vedûd gençleri aşık ediyor, Es-Settar aşıkları gizliyor. Ve biz es-Selam’ın bize bahşedeceği esenliğini bekliyoruz. Bütün kalbimizle o işi bize bırakmamıştır diye umuyoruz, çünkü el-Alîm olarak biliyor ki kendi başımıza bunun altından kalkacak gücümüz yok.

23kr02-resa.jpg

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN