Seni öldürmeyen ayı bir ‘Miedka’ yapar!

Seni öldürmeyen ayı bir ‘Miedka’ yapar!

Fransız antropolog Nastassja Martin’in 2015’te Sibirya’da uğradığı boz ayı saldırısının ardından yaşadığı travmatik deneyimi kaleme aldığı ‘Vahşi Hayvanlara İnanmak’ kitabı Türkçeye aktarıldı. Martin’in öyküsü, 1823’te bir boz ayının saldırısına uğrayan, ‘Diriliş’ filminde Leonardo Di Caprio’nun canlandırdığı Hug Glass’ın öyküsüyle benzeşiyor. Öykülerindeki vahâmet ise, asla ayı değil; aksine, ayı saldırısının sonucunda bütün çıplaklığıyla ortaya çıkan insanların dünyası...

TANER AY

1974 yılında Atlantik Sineması’nda Richard C. Sarafian’ın ‘Vahşi Adam’ filmini seyretmiştim. Richard Harris’in kürk avcısı ve tuzakçı ‘Zachary Bass’ı canlandırdığı ’71 yapımı filmin etkisinden uzun yıllar boyunca kurtulamadığımı anımsıyorum. Bir boz ayının saldırısına uğrayarak ağır şekilde yaralanan Zachary Bass’ı arkadaşları dağda ölüme terk ediyorlardı. O yıllarda Zachary Bass’ın öyküsünün aslında Hugh Glass’ın başından geçenler olduğunu bilmiyordum. John Myers Myers’in ’63 yılında yayımlanan ‘Pirate, Pawnee and Mountain Man, The Saga of Hugh Glass’ isimli kitabınıysa ancak ’88 yılında tesadüfen öğrenebilecektim.

Michael Punke’nin ilk baskısı 2002 yılında yapılan ‘The Revenant’ isimli romanının Belgin Selen Haktanır’ın çevirisiyle ve ‘Diriliş’ ismiyle Hyperion Kitap’tan 2005’te çıkması benim için hoş bir sürprizdi. Ardından da Alejandro González Iñárritu’nun bu romandan uyarladığı ve Hugh Glass’ı Leonardo DiCaprio’nun canlandırdığı ‘Diriliş’ filmini Caddebostan Kültür Merkezi’nde iki defa seyrettim. Hugh Glass’ın başından geçenlere asılsız bazı rivâyetlerin karıştığını, hatta bu rivâyetlerin öyküsünü fazlasıyla değiştirdiğini biliyoruz. Kesinlikle doğru olan yegâne şey, Hugh Glass’ın 1823 yılının sonbaharında bir boz ayının saldırısına uğrayıp yaralanması ve arkadaşlarının onu ölüme terk etmesinden sonra intikam düşüncesiyle yaşama tutunup destansı bir arayışa çıkmasıdır...

13kr02-man1.jpg

Bu yaz ise Can Yayınları’ndan Gülce Bacalan’ın çevirisiyle Nastassja Martin’in ‘Vahşi Hayvanlara İnanmak’ isimli bir anlatısı çıktı. Martin, 1986 doğumlu bir antropolog ve arktik halklar uzmanıdır. 25 Ağustos 2015 günü, Kamçatka bölgesindeki Klyuchi üssünün yakınlarında bir boz ayının saldırısına uğrar. Bu saldırıda yüzünün yarısı parçalanır ama ölmez. Martin artık bölgenin kadim yerlilerinden Even halkı için ‘iki dünya arasında yaşayan yarı insan yarı ayı’ anlamına gelen bir ‘Miedka’ olmuştur. Ayının saldırısından sonra sekiz saatten fazla bir süre Rus askerî helikopterinin kendisini kurtarmasını bekler.

Gece vakti önce Klyuchi köyündeki küçük bir sağlık ocağında kendisine ilk müdahale yapılır. Ertesi gün öğlen vaktiyse helikopterle Petropavlovsk’a sevk edilir. Oradaki de tam teşekküllü bir sağlık merkezi değildir, daha çok Sovyet döneminden kalma eski dispanserleri andırmaktadır. Trakeostomi operasyonun ardından alt sağ çene eklemini sabitlemek amacıyla kemiğe plaka yerleştirirler, ardından da kırılarak çöken elmacık kemiğini yükseltirler. Ayrıca, bedeninin farklı yerlerinde çok sayıda pençe, kafatasında ve sağ bacağında ise ısırık yaraları vardır.

AYI SALDIRISINDAN DAHA ÇOK CAN YAKAN ‘CASUSLUK’ SORGUSU

Martin, büyük acılar çekmektedir ama, hiçbiri canını Rusya Federasyonu Güvenlik Teşkilâtı’nın ‘bıçak sesli’ ajanının üç saat kadar süren sorgusu kadar acıtmayacaktır. Öyle ya, genç bir Fransız kadının gizli Klyuchi askerî üssünün yakınlarında casusluk dışında ne işi olabilirdi? Martin ısrarla “Araştırma, etnografya araştırması!” yanıtını verirse de, istihbaratçı her defasında duymamazlıktan gelir. Belki de bölgede etnografya araştırmaları yapmak casusluktan bile daha ağır suçtu. Martin, Sovyet döneminden beri bölgenin kadim halklarının neler yaşadıklarını bilseydi, eminim o kadar rahat bir şekilde etnografya araştırması yaptığını söyleyemezdi.

Nastassja Martin’in anlatısı, öyküsüyle ve edebî lezzetiyle, son yıllarda okuduğum en sürükleyici ve en sevdiğim metinlerden biri oldu. ‘Vahşi Hayvanlara İnanmak’ın 1986 doğumlu birinin kaleminden çıkmasınınsa beni ayrıca heyecanlandırdığını söyleyebilirim. Bugünlerde çok iyi bir kitap okumak istiyorsanız, sizlere önereceğim ilk kitap Nastassja Martin’inkidir...

VAKTİYLE GÜZEL BİR KADININ YÜZÜNE ARTIK BAKMAMAK...

Nastassja Martin’in ve Hugh Glass’ın ortak bir özellikleri var. İkisi de bedenlerinden parçalar alan boz ayılardan hiç nefret etmemişlerdir. Vassia ismindeki yaşlı bir yerli, genç Martin’e, ayıların insanların bakışlarında kendi ruhlarının yansımasını gördükleri için onu silmek amacıyla saldırdıklarını söyler. Sibirya ve Kamçatka klasik şamanizmin ana toprakları olduğundan, bunu önemsemek gerekiyor. Kurt, geyik, baykuş ve kartal gibi ayı da o topraklardaki kadim inanç sisteminin rehber hayvanlarından biridir. Kaldı ki, Martin’in ve Glass’ın öykülerindeki vahâmet, asla ayı değildir; aksine, ayı saldırısının sonucunda bütün çıplaklığıyla ortaya çıkan insanların dünyasındadır.

Ayı saldırısı hayvanların dünyasına aittir, ama o dünyada anomali teşkil eden bir şiddet örneği değildir. Buna karşın, ayı saldırısına uğrayan yaralıyı ölüme terk etmek ve vaktiyle çok güzel olan bir kadınının yüzüne artık yara izlerinden dolayı bakmamak ise, insanların dünyasına ait olan ve anomali teşkil eden zulüm çeşitleridir. Bu yüzden, Glass’ın ve Martin’in boz ayı saldırılarına uğramaları, onlara insanların dünyasına ait hakikatın kapısını açmıştır.

13kr02-man.jpg

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN