Gazeteci Neslihan Perker ile yeni çıkan kitabı "Fat Fatale/ Bir beş kilo versen adamlar kapında kuyruk olur"u konuşmak üzere bir araya geldik. Kilolu bir gazetecinin yaşadığı aşk acısından sonra girdiği 'kendini değiştirme yolculuğunu' anlatan roman, bir tür kendini sevme denemesi olarak da değerlendirilebilir. Son 15 yılda çok şekilci bir toplum olduğumuzu ifade eden Perker, "Kadınlardan ideal şablonlara uymaları bekleniyor. Bu şablonlara uyamayanlar kendini sevmemeye başlıyor. Sevgisizlik ve mutsuzluk daha çok kilo almaya sebep oluyor" diyor. Kadınların erkekleştiği için de mutsuzlaştığına vurgu yapan Perker, özümüze dönmemiz gerektiğini düşünüyor.

Kitabın konusu ne, bu bir anı kitabı mı?
Bu bir anı kitabı değil. Bir roman. Kendimden de bir şeyler var. Aslında her kadının kendinden bir şeyler bulacağı bir kitap. Günümüzün tipik İstanbul ilişkilerini yansıtıyor. Kadın kalbini erkeğe çok açıyor ama erkek kadını dünyasına çok fazla sokmuyor. Ve kadın sonunda elbette hayal kırıklığına uğruyor. Kahramanımız tıpkı benim gibi bir gazeteci. Yaşadığı aşk acısından sonra değişmeye karar veriyor. Ama bu değişim sadece kilo vermekle yani fiziksel bir değişimle kalmıyor. En önemlisi kendi potansiyelini ortaya çıkarıp kendisini yeniden sevmeyi öğreniyor. Kitabı okuduktan sonra bana mail atanlar var. Biri ’10 kilo fazlam 90 kilo kalp kırıklığım var’ yazmış mesela. Ama aynı hayal kırıklıklarını manken ölçülerindeki kızlar da yaşıyor. Kitapta anlatmak istediğim de bu. Bunun kiloyla, dış görünüşle değil kendini sevmekle ilgisi var. Kahramanımız da kendini sevme yolculuğuna çıkıyor.

15 yılda şekilci bir toplum olduk
Şimdi çirkin olarak görülen kilolar eskiden sorun değilmiş. Nasıl böyle olduk sizce?
Biz son 10-15 yılda çok şekilci bir millet olduk. Herkes aynı kiloda, aynı ölçülerde olmak zorunda gibi bir algı var ve medya, diziler, klipler, dergiler, internet, özetle devasa güzellik endüstrisi aracılığıyla da bu sürekli baskı unsuru haline getiriliyor. İdeal sayılandan 5 kilo daha fazlası olan kadın kendini yetersiz, çirkin ve mutsuz hissediyor. Kendini sevmiyor. Kendini sevmeyen birinin de zaten hiç bir cazibesi kalmıyor. Oysa balık etli ya da kilolu birine de her giydiği yakışabilir. Güzellik bir bütündür. Sadece kiloyla alakası yoktur. Kadının duruşu, bakışı, stili, cesareti, aklı, kalbi, vicdanı herşeyiyle bir bütündür güzellik. Eskiden herkesin güzeli kendine güzelmiş. Şimdi şablonlar var.

Kendini seven ideal kilosuna ulaşır
Ve kadının bu şablonlara harfiyen uyması bekleniyor…
Gazeteci olduğum için çok gözlem şansım oluyor. Türkiye’de çok sıradan bir adam bile yanında Adriana Lima gibi bir kız istiyor. Dönüp de aynaya kendisine bakmıyor. Kadından her anlamda mükemmel olması bekleniyor. Hem eğitimi olacak, hem işi gücü olacak, hem bakımlı ve fit olacak, hem evlenip çocuk yapacak, iyi bir eş ve anne olacak. Bu sırada da sürekli genç kız gibi havalı görünecek. Kadının mesaisi bu anlamda hiç bitmiyor. Newyork’a gittiğimde, son derece yakışıklı yapılı erkeklerin yanında kilolu kadınlar görmüş ve çok şaşırmıştım. Bizim şehrimizde böyle bir şey mümkün bile olamazdı çünkü.
Kendini sevme yoculuğundan bahsettiniz. Bunun kiloyla ne ilgisi var?
Kendini seven biri zaten ideal kilosuna ulaşır. Fazlası varsa zayıflar, çok zayıfsa da kilo alır ve mutlaka ideal kilosuna, güzelliğine ulaşır. Bu bilimsel olarak da ispatlı. Ben işte bunu anlatmaya çalışıyorum. Kendini seven ve sayan bir insan hiç diyet yapmadan da idealine ulaşır. Zaten kendini hırpalayarak kilo veren o kiloları geri de alabilir. Her pazartesi diyete başlayarak, kendine eziyet ederek değil, severek, serbest bırakarak ideal ölçülere ulaşılabilir ancak. Ben de bu kitabı yazma sürecinde 15 kilo verdim.

Kadınlar erkekleştiği için mutsuz
Bu bakış açısıyla, sizce insan niye kilo alır?
Genetik etkenler ve metabolizma hızı gibi sebepleri bir kenara koyarsak, kadın aslında mutsuzluktan kilo alır. Kadınlar sıkıntılarını, mutsuzluklarını vücutlarında kilo olarak biriktirirler. Bir tür savunma mekanizması gibi. Her kilo yemeden içmeden alınmaz yani. Değişmek isteyen biri önce duygusal yüklerinden kurtulmayı öğrenmelidir.
Peki şehir kadını en çok neden mutsuz?
Kadın hangi devirde yaşarsa yaşasın, ne kadar güçlü ve başarılı olursa olsun sonuçta kadındır. Ve özüne uygun bir şekilde yaşamak ister. Kadınlar ekonomik özgürlüklerini kazanmakla birlikte aynı zamanda da erilleştiler. Bu da tabiatımıza uygun olmadığı için mutsuz oluyoruz. Erkeklerin halledebileceği işleri bile biz yapıyoruz. Her yükün altına kendimiz giriyoruz. bir erkeğin bir kızı kalkıp evinden arabayla alması bile artık büyük centilmenlik olarak gösteriliyor. Oysa bu zaten olması gereken basit bir şey.

Kadın erkeğe karşı daha şefkatli
Özellikle evlenip çocuk doğurduktan sonra kendini salan kadınlara karşı yoğun bir baskı var. Bununla ilgili ne diyorsunuz?
Doğumdan sonra çok kilo aldı diye bile suçlanıyor kadın. Anne olmuş ama hala genç kız gibi incecik olması bekleniyor. Kadın her 10 yarım saatte bir uykusundan kalkıp bebeğini emziriyor, yetmezmiş gibi işindeki performansını da sürdürmeye devam ediyor. Ama erkek hala ‘doğumdan sonra çok değiştin’ diyor. E değişecek tabii. Genç kız gibi olamaz ki. Ama benzer şekilde erkek fiziksel olarak değişime uğrayınca, kilo alınca kadın bunun lafını etmiyor. Kadın bu anlamda şefkatli ve vicdanlı. Ama erkekler böyle değil malesef. Bu anlamda erkekleri yetiştiren annelere de büyük iş düşüyor.
Kitabın adını nasıl koydunuz?
Bizde şöyle bir laf vardır, ‘çok güzel kız, bir beş kilo verse ne güzel olur.’ Bu klişe söyleme karşı esprili bir gönderme yapmak istedim. Fat Fatale ise, ‘fan fatale’e gönderme, tombiş cazibe anlamında.
