ERKUT TEZERDİ
Tarihin gördüğü en kanlı muharebeler silsilesinin adı II. Dünya Savaşı. Savaşı başlatan Hitler Almanya’sı, Japonya ve İtalya’nın oluşturduğu Mihver Devletleri. Karşı koymaya çalışan taraf ise Fransa, İngiltere, Sovyetler Birliği ve ABD’nin yer aldığı Müttefik Devletler. 1939-1945 yılları arasında yaşanan bu genel harpte aralarında sivillerin de olduğu toplam 75 milyon kişi hayatını kaybetti. Yönetmenliğini Mel Gibson’ın üstlendiği 139 dakikalık ‘Savaş Vadisi’ (Hacksaw Ridge) II. Dünya Savaşı’nda Amerikalılar ile Japonların mücadelesini odağına yerleştiriyor: Gerçek bir yaşam öyküsünden beyazperdeye taşınan yapımda öldürmeyi reddeden, Yedinci Gün Adventist Kilisesi’ne mensup, Desmond T. Doss’ın savaşta yaralananlara yardım etmek isteyişi izleyicilerle buluşuyor.
7 Aralık 1941’deki Pearl Harbor Saldırısı’ndan sonra ABD, Japonya’yı hedef alıyor. Askere alımlar hızlanıyor. Desmond T. Doss da bu askerlerden biri. Gönüllü olarak askere yazılıyor. Babası Tom Doss gazi, alkolik, karısına da şiddet kullanmaktan çekinmiyor. Bu durum Desmond’ın karakter gelişimi için çok önemli! Çünkü böyle bir ortamda büyüyen Desmond, silah taşımak, can almak, şiddete başvurmak istemiyor. Ancak askeri merciler bunun imkansız olduğunu söylüyor. Savaştan kaçması için bile savaşması gerektiği belirtiliyor. Desmond’a diğer askerler mobing uyguluyor, dayak atıyor. Mahkemede bile yargılanıyor ama o her şeye rağmen eline silah almayı reddediyor.
Gerçekçi çatışma sahneleriyle dikkat çeken ‘Savaş Vadisi’ni Mel Gibson çok iyi yönetmiş. Efekt kullanımı da göz yormuyor. Ama bu başarılara oyuncu seçimini dahil etmek mümkün değil! Özellikle ‘İnanılmaz Örümcek Adam’ serisinde yer alan, ‘Savaş Vadisi’nde de Desmond T. Doss’ı canlandıran Andrew Garfield kötü seçim. O kadar mimiksiz, karizmadan yoksun ve duygusuz ki, karakterle içselleşme aşamasında seyirciye hiçbir şey sunmuyor. Fakat hiç kuşkusuz filmin en iyisi Matrix’te Ajan Smith’i ve V For Vendetta’da maskeli kahraman V’yi ölümsüzleştiren Hugo Weaving. ‘Savaş Vadisi’nde Desmond T. Doss’ın babası rolündeki Weaving, etkileyici performansıyla Akademi Ödülleri’nde ‘en iyi yardımcı erkek oyuncu’ dalında Oscar’a aday olabilir.
AŞK SAHNELERİNİN NE GEREĞİ VARDI?
Tarihsel-biyografi türündeki ‘Savaş Vadisi’nin senaryosu, Russell Crowe’un ‘Son Umut’ filmini de kaleme alan Andrew Knight ile Robert Schenkkan’a ait. Filmin en az 15 dakikası kesilip atılabilimiş. Sırf kadınları da filme çekmek adına sağda solda uçuşan kurşunlardan önce gösterilen aşk dolu yakınlaşma sahneleri filmin ruhunu zedeliyor. Ayrıca Full Metal Jacket, General Patton, Bir Zamanlar Askerdik, Pearl Harbor ve Er Ryan’ı Kurtarmak gibi yapımlardan bolca beslenen ‘Savaş Vadisi’ nde daha da orijinal çatışma sahneleri görmek isterdik. ‘Savaş Vadisi’ etkileyici bir film ama kült savaş filmleri listesine girmemek için adeta direnmiş. Savaşın, herkesi etkileyen acımasız yönünü vurgulayan yapım, yaşamak için mücadele etmenin gerekliliğinin altını çiziyor.
MEL GİBSON OĞLUNA DA ROL VERMİŞ
Mel Gibson, 26 yaşındaki gece alemi tutkunu oğlu Milo Gibson’ı da filmde oynatmış. Milo’nun rolü kısa. Performansı vasat. Ama böylelikle Hollywood’a giriş yapmış oldu. Sıradan bir tipi yok. Karizmatik. Genç kızların ilgisini çekebilir. Bu da demek oluyor ki ‘Alacakaranlık’ kuşağı oyuncularının arasına bir yenisi daha eklendi...
ELEŞTİRMENLER ELEŞTİRDİ
GÖKŞEN AYDEMİR: YAŞAMI KUTSUYOR
Savaş Vadisi: Ölümü değil yaşamı kutsayan bir savaş filmi. Muhteşem görselliği, iyi yönetmenlik ve oyunculukla birleşince ortaya çok iyi bir film çıkmış.
ATİLLA DORSAY: ÇİZGİLERİ KESİN
Frantz: Bir yandan 1930’lu yılların nostaljisi anlatılırken öte yandan da keskin çizgili bir savaş karşıtlığı izleyiciyle buluşuyor. Görülmesi gerekir.
ALİ ERDEM: ÇARPICI GÖRSELLİK
Savaş Vadisi: II. Dünya Savaşı’nda geçen film, dini güçlü inanışı bir erin silahı reddedişini anlatıyor. Bu yapımda savaşın ürkütücü şiddeti çarpıcı bir görsellikle yansıtılıyor.
BAŞKA NELER İZLEYECEĞİZ?
Çakallarla Dans 4
Senaryosu Ali Tanrıverdi ve Murat Şeker’e ait olan film, imkansızlıklar yüzünden aynı evde yaşayan dört kafadarın, günün birinde vasiyet bırakılan ve gömü yerini gösterdiği iddia edilen bir haritanın peşinden Edirne’ye doğru yola çıkmasnı konu ediniyor.
FİLMİN FRAGMANI
Pastoral Amerika
Philip Roth’un Pulitzer ödüllü romanından uyarlanan film, başarı merdivenini tırmanıp saygınlık kazanan Seymour Levov ve gözbebeği ailesini yıllar boyu takip ederken Vietnam’dan 1968 olaylarına ve Watergate’e ABD tarihine de yakından tanıklık ediyor.
FİLMİN FRAGMANI
Bana Git De
Ali, var olma bunalımını aşmak için İstanbul’dan Doğu’ya doğru yolculuk yapmak isteyen başarılı bir gitaristtir, Leyla ise ünlü olmak için Doğu’dan kaçıp İstanbul’a gelmeyi hedefleyen genç bir şarkıcıdır. İkili karşılaşınca aralarında bir aşk doğar.
FİLMİN FRAGMANI
Frantz
I. Dünya Savaşı’nın hemen ardından Almanya’nın küçük bir kasabasına giderek sürekli bir mezarlığı ziyaret eden gizemli genç Fransız, tüm kasaba halkının dikkatini fazlaca çeker. Burada savaşta kaybettiği nişanlısının yasını tutan Anna ve ailesiyle tanışır.
