Tarih, Galata Kulesi vakıf malı değil diyor

Tarih, Galata Kulesi vakıf malı değil diyor

Tarih araştırmacılığımızın ve mimarimizin duayen isimleri Necdet Sakaoğlu ve Doğan Kuban, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Galata Kulesi’nin tapusunun Osmanlı döneminde ‘Kule-i Zemin Vakfı’na kayıtlı olduğu iddialarını KARAR’a değerlendirdi. Sakaoğlu “Bakılacak asıl kaynağa bakıldı mı acaba? Bu konuda en önemli kaynak Osman Ergin’in ‘Mecelle-i Umur-ı Belediyye’ eseridir Galata Kulesi, hendek ve etrafındaki alan 1856’da İstanbul’un ilk belediyesine tapulanmıştır” dedi. Kuban ise, Galata Kulesi’nin Kule-i Zemin Vakfı’na kayıtlı olduğu uydurmadır, bu kule ilgili her türlü karar ancak Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından verilebilir” diyor.

SALİHA SULTAN- KARAR

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yazdığı açık mektubun ardından mülkiyeti 165 yıldır belediyede olan Galata Kulesi’nin Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce (VGM) ‘vakıf kültür varlığı’ olduğu gerekçesiyle İBB’den alınıp, ‘Beyoğlu Kültür Yolu Projesi’ kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tasarrufuna verilmesi üzerine başlayan tartışmalar sürüyor. Tartışmaların merkezinde ise bugüne kadar adını bile duymadığımız bir ‘Kule-i Zemin Vakfı’ meselesi var.

KARAR olarak geçen hafta vakıf uzmanı ve İBB Kültür Varlıkları Daire Başkanı Mahir Polat ile yaptığımız söyleşiden öğrendik ki, VGM, kulenin devrini Beyoğlu Tapu Müdürlüğü’ne sunduğu ve bazı yerlerinde ‘Kule-i Zemin’ ibaresi geçen dört-beş fotokopi kağıdı gerçekleştirmiş. Devirle ilgili VGM ve İBB arasındaki mahkeme süreci devam ederken, geçtiğimiz Cuma günü nihayet bir açıklama yapan Vakıflar Genel Müdürü Burhan Ersoy ise, Osmanlı tapu kayıtlarında Galata Kulesi’nin Kule-i Zemin Vakfı’na ait olduğunun net olarak yazdığını ve şu anda da mülkiyetin Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne, yani Kule-i Zemin Vakfı adına kaydedildiğini iddia etti.

Hocaların hocası, sanat tarihçisi Prof. Dr. Zeynep Ahunbay ise Cumartesi günü okuyucularımızla paylaştığımız söyleşimizde Galata Kulesi’nin geçmişinde bir vakıf ilişkisi olmadığının altını çizerek, devrin hukuksuz olduğunu dile getirdi. Ahunbay Hoca ile yaptığım söyleşide esasen kendisine ‘Kule-i Zemin’ meselesini de sormuştum, o da “Bu konuyu en iyi Necdet Sakaoğlu bilir” demişti. Bunun üzerine yerel tarih, kent tarihi, Osmanlı ve Selçuklu tarihi üzerine yaptığı çalışmalarıyla birçok eseri tarih külliyatımıza kazandıran Necdet Sakaoğlu’na oğlu Selçuk Bey’in özverili çabasıyla ulaştım. 80 yaşındaki duayen tarihçi Sakaoğlu, telefonda yaklaşık bir saat süren söyleşimizi gerçekleştirmeden önce yılların çalışma titizliği gereği konuya ilişkin bütün kitapları çalışma masasında çoktan hazır etmişti bile. Sorularımı kaynaklar göstererek yanıtlayan Sakaoğlu’na şahsım ve KARAR adına teşekkürü bir borç bilerek, ‘Kule-i Zemin Vakfı’ iddialarına önemli bir kaynak olacak röportajımızı okuyucularımızın dikkatine sunuyorum.

Hocam, Vakıflar Genel Müdürü Galata Kulesi’nin Osmanlı tapu kayıtlarında ‘Kule-i Zemin Vakfı’na kayıtlı olduğunun net olarak yazdığını söyledi. Henüz yayınlanmış bir belge olmadığı için sizin bilginize danışmak istiyorum. Tarih ne diyor bu konuda?

Bakılacak asıl kaynağa bakıldı mı acaba? Bu konuda en önemli kaynak Osman Ergin’in ‘Mecelle-i Umur-ı Belediyye’ eseridir. O bütün bu konulardaki yasaları, mevzuatı, genelgeleri 10 ciltlik bu muazzam eserde toplamıştır. Eserin, eski yazı baskısında 2. cildin 204. sayfasına baksınlar. ‘Kule-i Zemin’ maddesinde bütün mesele Galata surlarının yıkılmasına bağlanıyor. O dönem, mevcut kulenin dışında bir de Galata şehrini kuşatan surlar vardı çünkü, Sultan Mahmut bunları yıktırarak, kaldırttı. Bu surların dört-beş kapısı ve büyük burçları vardı. Uzun zaman o yıkıntılar ortalıkta kalmış ve altındaki arsa ortaya çıkınca, arsalar kimin evine dükkanına yakınsa onlar tarafından sahiplenilmiş, kapışılmış. Abdulmecid zamanında ise bunun böyle olmayacağının farkına varan belediye dairesi durumu bir nizama bağlamak için nizamnameler yapmıştır. Surların sökülen taşlarını, altından çıkan arsaları satalım demişler ve satmışlar. Galata Kulesi’nin etrafındaki kuru hendeği de hatta o surların enkazı ile doldurmuşlar. Galata Kulesi’nin de çevresinde de geniş bir meydan bırakmışlar. O meydan hala duruyor ama bugün kısmen işgal edilmiş durumda tabii.

Necdet Sakaoğlu

Galata Kulesi ne yapılmış peki? Vakfa mı verilmiş?

Galata Kulesi, hendek ve etrafındaki alan 1856’da o zamanki İstanbul Belediyesine, 6. Belediye Dairesi’ne tapulanmıştır. Bu dediğim belediye İstanbul’un ilk belediyesidir. Tapulanma nedeni de şu, Galata Kulesi o zamanlar şehrin yangın kulesi olarak kullanılıyor. Beyazıt’ta da bir kule var ama Galata daha yüksek bir yapı ve Beşiktaş’a kadar her yeri görüyor. Yangın bekçileri de orada bekliyor. Yani keyif için verilmemiş, kule olarak kullanmaya devam etmesi için belediyeye tapulanmış. Ayrıca orada bir Mehterhane de varmış, onlar da Ramazanlarda kulede iftar ve sahurda davulları vururlarmış. Yani, belediye kuleyi zaten kullanıyormuş.

Yani vakıf malı olarak kaydedilmemiş mi?

Vakıf tartışmasına gelince, yıkılan surlardan çıkan arsaların bir bölümü o dönem Valide Sultan Vakfı’na katılmış. Şu anki Galata’daki vakıf iddiası bundan kaynaklanıyor herhalde.

Kaynaklarda Galata Kulesi’nin bir vakıf kültür varlığı olduğu yazmıyor mu yani?

Bana tarih soruyorsanız tarih böyle diyor. Hukuk işlerini tabii bilemem. Ayrıca, ‘Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi’ vardır bir de. Onun 3. cildinin, 359-362 sayfaları arasında Semavi Eyice’nin Galata Kulesi maddesi de mutlaka okunmalıdır. Eyice, o maddeyi birçok yabancı kaynaklardan yazmıştır. Bir de sanat tarihçisi, Kadıköy’ün ilk belediye başkanı Celal Esat Arseven’in ‘Eski Galata ve Binaları’ kitabında bu bilgiler yer alır. Böyle birçok kitapta Galata Kulesi hakkında bilgiler vardır. Ama ‘Mecelle-i Umur-ı Belediyye’ eseri tabii ki bu konuda bakılacak en önemli kaynaktır.

KESİNLİKLE BELEDİYEYE TAPULANMIŞTIR

Mecelle-i Umur-ı Belediyye eserine ulaşamayanların ‘Kule-i Zemin’ maddesini okuyabileceği başka bir kaynak var mı?

Bu konuda diğer bir kaynak, Mehmet Zeki Pakalın’ın ‘Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü’dür. Bu sözlük yeni yazılıdır. Taksim Atatürk Kitaplığında bulunabilir. Pakalın, bu sözlüğün 2. cildinde, sayfa 315-317 arasında, Galata Kulesi’yle ilgili ‘Mecelle-i Umur-ı Belediyye’de Osman Nuri Bey’in verdiği bütün bilgileri almıştır. Buradan da yeni yazıyla okuyabilirsiniz. Durum şu, Galata Kulesi’nin bulunduğu yerde kesinlikle kule ve etrafındaki meydan belediyeye tapulanmıştır. Kule belediyenin tapusundadır. Bütün bakımı, tamiri, onlardadır. O tarihten beri de kaç kez restorasyon yapmışlardır, basamaklarına, pencerelerine kadar. En büyük restorasyonu da 1960’larda Haşim İşcan belediye başkanıyken turizme açmak üzere yaptırmıştır. Ben gençliğimde hatırlıyorum, belediye bileti alır gezerdik 60’larda Galata Kulesi’ni.

PROF. DR. DOĞAN KUBAN: KULE-İ ZEMİN VAKFI’NA KAYITLI OLDUĞU UYDURMADIR

2019 yılı Cumhurbaşkanlığı Büyük Kültür Sanat Ödülleri'nde mimarlık ödülüne layık görülen, hocaların hocası Prof. Dr. Doğan Kuban, Galata Kulesi’nin Osmanlı tapu kayıtlarında ‘Kule-i Zemin Vakfı’na kayıtlı olduğu gerekçesiyle Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devrine ilişkin KARAR’a özel yaptığı değerlendirmede “Galata Kulesi’nin Kule-i Zemin Vakfı’na kayıtlı olduğu uydurmadır, ilk kez duyuyorum. Galata Kulesi Cenevizliler zamanında yapılan bir kule, onlardan bize kaldı, yani bir savaş ganimetidir. Bu kule ilgili her türlü karar ancak Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından verilebilir. Kim vakfetmiş, nasıl vakfetmiş, ne zaman vakıf malı olmuş? Kulenin hiçbir vakıfla alakası yok. Kulenin devriyle ilgili bir karar Beyoğlu Tapu Müdürlüğünün değil Anıtlar Yüksek Kurulu’nun verebileceği bir karardır" dedi.

Prof. Dr. Doğan Kuban

YIKILAN SURLARDAN ÇIKAN ARSALAR

Necdet Sakaoğlu’nun bahsettiği ‘Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü’nün 2. cildinin 315. sayfasında ‘Kule-i Zemin’ maddesi yer alıyor. Üç sayfalık maddenin ‘kule-i zemin’ tabirinin ortaya çıkışını anlatan cümleleri şu şekilde: “Kale duvarlarının yıkılmasından meydana çıkan arsalar hakkında kullanılır bir tâbirdir. Tâbir yanlış olup doğrusu kule yeri demek olan’ (zemin-i kule) yahut terkipsiz olarak (kule zemini) olmak lâzım gelir. Fakat kanunlara kadar geçen şekil kule-i zemindir Şehremanetine (İstanbul belediyesi) bırakılan bu arsalar müzayede (artırma) ile satılır, alanlar ya bitişiğindeki arsalara ilâve, yahut üzerlerine bina yaparlardı. Vak’anüvis Lûtfi Efendi ilk defa Hicrî 1276 (1859) senesinde başlayan bu hâdiseyi (Lütfi Tarihi, hususi kütüphanemde müellifin el yazısı nüsha, c. 9, sayfa 131) dikkate değen aşağıdaki satırlarla belirtiyor; (Galata’da Bayezıt mahallesi civarında surdan bir kale kapısı açıldığı halde şehir ve halkça menfaat ve suhuleti mucip olacaktı. Altıncı Daire-i Belediye Meclisinden istizan olundu. Mucebince ruhsat verildi. (Muteriza) «Aceba bunun nik ü bedi düşünüldü mü? O vakte kadar orası öyle kullanılıp da muahharen oradan bir rahne (delik) açılması ilerûsüne fürce bulmak garazi olsa gerektir, İptida bu kapıdan girilip sonraları az bir zamanda Galata ve Beyoğlu taraflarında kale ve sur duvarlarıyla mekabir-i İslâmiyyenin ne hallere tahavvûl etmiş olduğu ashab-ı hamiyyetin kalplerini incitecek bir keyfiyettir. Mezkûr dairenin hin-i teşkilinde tecemmu eden memur ve azalan miyanında ahali-i Müslimeden kimse yok gibi idi. Şimdilere kadar hisap ve kitabı sürünmekte olan kule-i zemin meselesi dahi açılan bu kapıdan zuhur etmiştir.”

Öne Çıkanlar
YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN