İktidar yapsın ama marketler zam yapmasın

Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanı maaşına yüzde 39 zammı şöyle savundu:

"Zam yapmazsak, genel müdür maaşlarının da altına düşecek."

Çok haklı. Ama bu enflasyonla esnaf da zam yapmazsa iflas edecek. Onlara niye hak değil?

Avrupa ve dünyada gıda fiyatları, 24 aydır gerilerken bizde hız kesmeden artıyor.

Bir de Avrupa'yı görün siz, enflasyonları bizden kötü, Hans'la George aç ve açıkta sürünüyor, hamdolsun biz yine iyiyiz, raflarda ne ararsan var; deniyordu.

Çok şükür; tuvalet kâğıdını bulamadığını söyleyen hâlâ yok bizde. Halk, sadece 'alamıyoruz' diyor. Zenginler alabiliyor.

Seçim geçti, iktidar propagandistleri de pahalılığı inkâr edemiyor artık. Ve fakat marketleri hedef göstermeye devam ediyorlar.

Etiketler, her gün değişiyormuş. Milleti, soyuyorlarmış. Bu kadar serbestlik fazla, fırsatçılara müdahale edilmeliymiş.

Bütün suç, marketlerde mi?

Vergiye, harca, köprüye, yola zammı iktidar yapıyor. Yapmayın, bu kadarı fazla, dar gelirli eziliyor; demiyorlar.

İktidara mazeretleri var. Dış güçler, rahmetli İsmet Paşa ve vârisleri yaptırıyormuş.

Dış güçlerle İsmet Paşa ve vârislerini, marketler durduracak; onların görevi sanki.

Ülke, ekonomik bağımsızlık mücadelesi verirken utanmaz marketler, kâr peşinde koşuyormuş. Üstlerine düşen fedakârlığı yapmıyorlarmış.

Dolar ve vergiden gelen maliyet artışlarını, fiyatlara yansıtmasınlar; zararına mı satsınlar? Evet, tam olarak bu isteniyor.

Nazım Hikmet'in aşk şiirindeki gibi. Sen elmayı seviyorsun diye, elmanın da seni sevmesi şart değil.

Öyleyse iktidar; vergiye, harca, nakliyeye zam yağdırıyor diye marketler de tuvalet kâğıdına zam yapmak zorunda değil mi?

Karşılıksız sevmek Tahir'e, karşılık vermemek de Zühre'ye ayıp olmaz.

Fakat marketlerden; iktidarın zamlarını fiyatlara yansıtmamalarını istemek, biraz ayıp kaçmıyor mu?

Tahir, karşılık almazsa Tahirliğinden bir şey kaybetmez de esnaf, dükkânını kaybeder yahu, insaf!

KOPENHAG KRİTERLERİ NEREDE ANKARA KRİTERLERİ NEREDE!

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni AB reformlarına ihtiyaç görmüyor. "Türkiye'nin demokrasi, hak ve özgürlükler konusunda bir sıkıntısı yok" dedi.

Oysa daha iki sene önce, AB projesi olarak İnsan Hakları Eylem Planı açıklanmamış mıydı? "Özgür birey, daha demokratik Türkiye" amaçlamıyor muydu? Yargı reformu paketleri çıkarılmadı mı?

AB'nin finanse ettiği eylem planı, iki yılda 285 hedefi tamamlayacaktı. Aralarında ifade özgürlüğünü genişletmek de vardı.

Ne kadarı mı hayata geçti? DEVA Partili Yeneroğlu, karnesini nisan ayında açıklamıştı:

"İki yıllık toplam 285 vaadin tam 174’ü yerine getirilmedi. Yani söz verilen her üç eylemden neredeyse ikisi yapılmadı...”

Haksız, keyfi, uzun tutuklu yargılamalar ne oldu mesela? Bitecekti hani!

Kopenhag Siyasi Kriterleri, açık. Seçim yapıyor olmak da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni kabul etmek de yetmez. Sözleşme'nin uygulanması gerek. Kavala, Demirtaş, Can Atalay, Merdan Yanardağ ve benzerlerine de uygulanması!

Beğenmediğimiz AİHM ve AYM kararlarına uymadan, kendi Anayasa ve kanunlarımıza dahi uymadan nasıl olacak?

Üstelik bu daha lele'si, bir de lolo'su var.

AB'ye, fiyatlara emirle müdahale ettiğimiz ekonomik modelle mi girmeyi düşünüyoruz?

Kopenhag Ekonomik Kriterleri diyor ki; ticari girişim serbest olacak, fiyatlar da serbest piyasada oluşacak.

Maastricht Kriterleri ise parasal birliğe katılmak için mali disiplin şartı arıyor.

Katılacak ülkenin enflasyonu, diyelim. En düşük oranlı üç üyenin enflasyon ortalamasını, 1 buçuk puandan fazla aşmayacak.

Bütçe açığının milli gelire oranı, yüzde 3'ü geçmeyecek vesair.

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, geçen hafta Twitter'dan duyurdu: Ekonomik programının hedefi, mali disiplinle bütçe açığını, Maastricht Kriterleri'ne uyumlu hale getirmekmiş.

Paranızın değerini koruma şartı da karşılanmayı bekliyor.

Rezervleri suyunu çekmiş, swap mwap derken Zihni Sinir formülleriyle borca batmış bir merkez bankası örneği var mı AB'de; girmiyorum bile.

Bunlar olmadıktan sonra NATO, ABD sabahtan akşama "AB'ye tam üyelik arzumuz"a destek bildirse ne yazar!

Haçlı, küffar, LGBT'ci, sömürgeci, düşman, dış güç gibi görmekten tövbe ettiğimizi söylesek aralarına alırlar mı bizi?

Gereğini yapmadıkça AB'ye kabul edilmeyi yana yakıla arzuladığımıza, ikna edebilir miyiz Batı'yı?

Esad bile barışmak için sözle yetinmedi, eylem istedi.

AB'nin parçası olma arzumuz, marketlere emirle fiyat indirterek mi gösterilecek? Böyle mi icraata dökmeyi düşünüyoruz?

Erdoğan; Avrupa Birliği standartlarını, kendi insanımızın hayat kalitesini yükseltmek için yakalamaktan bahsediyordu. Avrupa'yı memnun etmek için değil.

Zaten Avrupa da batıp bitiyordu.

O standartlara gelelim de varsın AB'ye girmeyelim, Kopenhag Kriterleri'nin adını Ankara Kriterleri koyar, yola öyle devam ederdik.

20 yıllık ev ödevimiz bu. Tarihi reformlarla katettiğimiz mesafeden yalnızca geriye gitmedik, başa döndük, 2004 öncesine. Günü kurtara kurtara aynı yerde sayıyoruz.

YORUMLAR (73)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
73 Yorum