Ulaştırma Bakanı'ndan eksik cevap

Son 24 saattir burada, benim yazım yerine Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığından bir cevap ve düzeltme metni okudunuz.

Ama cevap verip düzelttikleri yazımı okuyamazsınız.

Çünkü Ulaştırma Bakanı Karaismailoğlu, içinde adının dahi geçmediği bir haber başlığını alıntıladığım için mahkeme kararıyla kaldırttı. Hem de gerisi doğrudan kendisini ilgilendirmediği halde tamamını kaldırttı. Hatta hızını alamayıp o günkü ikinci yazımı da kaldırtmayı başardı.

Mahkeme de 'ne alaka yahu, bir dur bakalım' demeden Bakan'ın talebine, sınırsız hak verdi. Öncesinde noterden gönderdikleri cevaba, 27 Aralık 2023'te yer verdiğim halde.

Yine de içerik kaldırma kararı aldırmaları yetmedi, mahkemeden bir de aynı cevap metnini yayınlatma kararı çıkarttılar.

O da yetmedi, dava açtılar, üste de 250 bin lira tazminat istiyorlar benden.

Ne skandalı, muazzam bir hukuk zaferi...

Neye kızdıklarını saklasalar da sizin bilmeye hakkınız var diye, konuyu özetliyorum.

22 Aralık'ta, "daha ne olacaktı AK Partili kardeşim" başlıklı yazım çıktı. 'Ne olmuş yani' diye geçiştirilen konulara örnekler sıralıyordum. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele hassasiyetinin kaybedildiğine dair örnekler.

Değişik mecralardan, çeşitli bakanlıklarla ilgili iddiaları da birer cümleyle aktarmıştım. Biri, Odatv'den şuydu:

"2 milyar liralık Ulaştırma ihalesi, Bakan'ın dayısına ulaştırıldı..."

Peşinden de sormuştum: "Hangisi doğru, hangisi yanlış; aslı astarı ne? Muhafazakâr medyada okuyor musunuz hiç bu haberleri?"

Bakan'ın avukatı, noterden ihtarname çekerek bu cümleye, zehir zemberek bir cevap döşendi. Kamuoyunu yanıltıcı ve asılsız bir yazıyla Karaismailoğlu'nu hedef aldığımı, karaladığımı, itibarını zedelediğimi söylüyordu. "Dayısına ihale verdiği bütünüyle yalan ve ahlâksız bir iftiradır" diyordu.

"AK Parti davasına hakareti gerekçe yapan bu hezeyanları" reddediyorlardı.

Alıntıladığım haber sitesiyle onu kullanan bir siyasetçiyi de yalanlamışlardı. "Bakan'ın dayısı ya da herhangi bir yakını, ihaleye dahi girmemiştir" şeklinde bir yalanlama.

Fakat Odatv haberi, "dayı" iddiasından ibaret değildi. Orası yalansa doğrusu ne, ya haberin geri kalanı? İki cümleyle de ihale sürecini anlatmamışlardı.

Ayrıca Sözcü'nün; "Bakan'dan arkadaşına 2.1 milyarlık vefa, gizli saklı ihale verdi, hiç adil olmadı" haberi de yalanlanmış mıydı? Değinilmiyordu. Üstelik bugün hâlâ Sözcü'nün sitesinde duruyor o haber. Ne kaldırtma kararı var ne bir cevap ve düzeltme metni gönderilebilmiş.

screenshot-20230401-144519-samsung-internet.jpg

"Dayı" yalan, gerisi doğru mu öyleyse?

"Dayısı" olmayınca aşağıdaki spotta sorun kalmıyor mu yani:

"Ulaştırma Bakanı Karaismailoğlu, AKP döneminde kendisi gibi İBB Genel Sekreter yardımcısı olan mesai arkadaşı Muzaffer Hacımustafaoğlu'na gizli saklı 2.1 milyar TL’lik ihale verdi."

O gün ne yazdıysam bugün de arkasındayım ve aynı cümlelerle bitiriyorum:

Yazımda, gerçeğin ortaya çıkarılmasını istiyordum. Bu tür iddiaların üstüne gitmeyenlerdeki duyarsızlaşmayı eleştiriyordum. Niye hakaret, iftira, karalama olsun?

Duyarlılığıma teşekkür ederek kamuoyunu aydınlatabilir, işin aslını anlatabilirlerdi. Bilgilendirici bir açıklama, daha doğru ve etkili olmaz mıydı?

Yolsuzluk, kayırmacılık, peşkeş iddialarının üstüne gidilmesiyle değil, bu şaibelerin kendisiyle mücadele etmeleri beklenirdi.

Hem cevap ve düzeltme hakkı için, aramaları kâfiydi. Noter, mahkeme masrafına da gerek yoktu. Göz korkutmak, bastırmak ve yıldırmak değilse amaç.

NOT: Bakanlığın cevap metnine yer vermek için yasal zorunluluk gereği erken çekilen dünkü yazılarımı, aşağıda tekrar bulacaksınız.

***

HDP'den kimler oy istemedi ki!

2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde cezaevine gidip Demirtaş'ı ziyaret eden CHP adayı, başka Muharrem İnce'ymiş meğer. Bu değilmiş.

'Gitme’ diyenlere şu resti başkası çekmiş yani:

"Yok kardeşim dedim, gideceğim; hatta dedim, serbest kalsın, propaganda yapsın bizim gibi, ne var bunda ya".

O seçim HDP'nin kapısında dolanıp destek istememiş, yanından bile geçmemiş gibi.

İnce, şimdi HDP'nin desteğini aldığı için Kılıçdaroğlu'nu iğneliyor. PKK seçime giriyormuş da, kazanamasın diye PKK'ya karşı sandıkta oy istiyormuş triplerinde.

Yavuz Ağıralioğlu da HDP'ye tepki olarak İYİ Parti'den ayrılmış meğer. HDP, Kılıçdaroğlu lehine aday çıkarmama kararı alınca Altılı Masa'ya terörün gölgesi düşmüş. Duydunuz mu!

İçine nasıl sindirsin, hazmedemeyeceği bir ilkesizlik tabii.

2019 yerel seçimlerinde, İYİ Parti'yle CHP'nin ortak adaylarına HDP'den destek geldiğini bilmiyordu demek. İmamoğlu'yla Yavaş'ın HDP oylarıyla kazandığını bilse o günden istifa edeceği anlaşılıyor.

Ağıralioğlu, belki de HDP desteği kendisinden saklandığı için bu kadar kızgın, milletvekili aday listesine girip girmemesiyle alakası yoktur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Bay Kemal'in HDP oylarıyla kazanmasına, en çok Demirtaş'ı cezaevinden çıkaracağı için karşıymış meğer. Kendisinin yerine geçeceği için değil. Bize yalan söylüyorlarmış.

2019'da HDP oylarını muhalefete kaptırmamak için AK Parti, hiçbir gayretin içine girmemiş, onu da yanlış anlamışız.

İmralı'dan seçim talimatlı mektup getirilmedi. Birader Öcalan, TRT'ye çıkarılmadı. Binali Yıldırım ve Özhaseki gibi yıldız adayları, HDP oylarına talip olduklarını haykırmadı. Ayaklarına serilse geri çevireceklerdi, hiç istemediler HDP'yi. Biz yalan yanlış uydurmuşuz yahu.

Yoksa kedinin, ulaşamadığı ciğere 'murdar' demesiyle ne alakası var! HDP desteğine kendileri ulaşamadığı için mi, ulaşabilene tu kaka ediyorlar sanki.

En kestirmeden Selahattin Demirtaş izah etmişti aslında. Cezaevinden şu mesajı göndermişti:

"Bugün Erdoğan’ı destekleme kararı alsak yarın öğle yemeğini Saray’da yerim."

O öğle yemeği sözünü verebilmeye diğerlerinin içi gitmez, yalan, öyle mi!

***

"DOĞRU ADIMLARLA YOLA DEVAM" NE DEMEK?

AK Parti'nin yeni seçim sloganı, "doğru adımlarla yola devam."

Eskisi "durmak yok, yola devam" şeklindeydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "güncelledik" diye duyurdu.

Eski versiyonu; 'yola devam edilsin de nasıl edilirse edilsin, doğru-yanlış fark etmez' manasına mı geliyordu?

Yeni sloganı da geçmişin yanlışları için bir itiraf ve özür olarak mı almalıyız? Ne murat ediliyor, sizin için çözümlemeyi denedim.

'En doğrusunu yine de Allah bilir' diyerek başlayalım...

Erdoğan, yeni sloganı açıkladığı yayında imar aflarına da tövbe etti. Sonuçlarını Maraş depreminde gördüğümüz için. Bir daha asla, o kapıyı kapattı. "İmar affıydı filan, bir daha düşünemeyiz" dedi.

'Doğru adımlarla devam' derken bu mu kastediliyor? Yanlışlardan dönüldüğü, aynı hataların tekrarlanmayacağı mesajı mı?

Erdoğan, hiçbir liderin 'ben yanlış yaptım' demeyeceğini söylemişti.

AK Parti'nin, yanlış yapanlarla ilgili iç uygulaması da malum. Kenara koyup yola devam ediyordu.

2017'de, partili büyükşehir belediye başkanlarını istifaya zorlarken başvurduğu yöntemdi. Ne yapmaya çalıştıklarını böyle açıklamışlardı.

Öyleyse...

Sisi'yle, Esad'la ipleri koparırken yanlış yaptığını 10 yıl sonra anladığında ne beklenir iktidardan?

Ya da ekonomi yönetiminde Nebati'nin temsil ettiği epistemolojik kopuştan, Mehmet Şimşek'in temsil ettiği epistemolojiye geri dönüş; millete nasıl açıklanacak?

Deprem gibi yıkıcı sonuçları olan tek yanlış, imar affı değil ki... Millet, her yanlışta ağır bedel ödedi.

Toplamından çıkan sonuç şu:

Yeni slogan, doğru adımlarla yola devam üzerineyse yanlış adımların sorumlusu olmalı. Lider, 'yanlış yaptım' diyemeyeceğine göre bakandır sorumlusu. Onlar da Meclis'te bir yere konur, yola devam edilir.

AB'ye üyelik yolundaki veciz ifadesi neydi: "Kopenhag Kriterleri'nin adını Ankara Kriterleri koyar, yola öyle devam ederiz."

Şablon, aynı şablon. Andırmıyor mu?

YORUMLAR (49)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
49 Yorum