Yemediğin faiz de geçmediğin köprü gibi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “geçmediğimiz köprünün parasını ödüyoruz” meselesini, Bay Kemal’e tane tane şöyle anlattı:

“Kamu özel iş birliğinde, kamudan kaynak tahsisi söz konusu değildir. Sadece garanti miktarı ile gerçekleşme arasındaki farkın ödemesi yapılır.”

Fakat “bu alanda mürekkep yalamadığı için Bay Kemal anlamaz”, anlayamıyor.

Ulaştırma Bakanı Karaismailoğlu da tekrar izah etti.

“Çanakkale Köprüsü geçiş fiyatlarında, garanti ettiğimiz rakamı vatandaşımıza yansıtmıyoruz” dedi.

Köprüden geçene tamamı yansıtılmıyor, sadece 200 liracık ve türevleri ödetiliyor, doğru.

Aslında garanti edilen araç sayısına vurulduğunda, çok daha pahalı. Ama “kerim devlet”, hepsini köprüyü kullanana yüklemiyor, o zaman kimse geçemez. Geçen geçebilsin diye aradaki farkı, geçmeyen vatandaşının da vergilerinden kapatıyor.

Bay Kemal hala kalkmış, dün grup konuşmasında Hazine garantili faizi diline doluyordu.

Neymiş, Kur Korumalı Mevduat modeliyle iktidar, fakirden alıp zengine veriyormuş.

Anlamaz, anlamamakta ısrar ediyor.

Nasıl ki...Hazine garantili yatırımlar, devletin kasasından bir kuruş çıkmadan yaptırılıyor. Sonra da vatandaş; geçmediği köprünün, uçmadığı havalimanının garanti edilen zararını vergileriyle ödüyorsa...

Hazine garantili faizde de hesap, aynı hesap. Geçmediğin köprünün parasını ödediğin gibi, yemediğin faizi de sen ödüyorsun.

Oysa ne var bunu anlamayacak!

TL’nin faizini, eskiden bankalar veriyordu.

Fakat tefecilerle, faiz çeteleriyle mücadele için MB faizini düşürmek gerekti.

Ne yani, iktidar faizle hiç mücadele etmese, oranı yüzde 14’e düşürmese miydi!

Şimdi bankalar, müşterilerinden yarı oranındaki faizle topladıkları parayı, Hazine’ye iki katına, yüzde 28’lik faizlerle borç verebiliyor.

Bu arada banka müşterisinin faizi doların altında kalırsa, üstünü de Hazine tamamlıyor. Banka müşterileri zarar mı etseydi!

Aradaki farkı kim kapatmış oluyor? Bittabii faiz yemeyen ya da kaybedecek parası olmayan vatandaş. Başka kim olacak?

Yine Hazine, yabancı bankerlerden yüzde 8’lerdeki tefeci faiziyle dolar borçlanabiliyor.

E aradaki farkı elbet biri ödeyecek, ödemesin mi? Zaten kaybedecek parası olmayanın, korkacak nesi var ki?

İşte sosyal devletin adaleti, işte “kerim devlet”. Nasıl olurmuş dünya görsün!

Bu adil düzenin bir göstergesi de gelir dağılımındadır. TÜİK verileri, ortaya koydu. Toplumun en zengin yüzde 20’si, toplam gelirin yüzde 47’sini alıyor. Geri kalan yüzde 80 ise kabaca diğer yarısını kırışıyor. En alttaki yüzde 20’lik tabakaya düşen pay, yüzde 5’lerde.

Cumhurbaşkanı, en alttakileri yukarı kaldırmak için peçeteden sabuna KDV indirimleri de açıkladı.

Bütün gereken, az daha sabır...

Böylece enflasyonun sebeplerini düzeltmeye gerek kalmadan, sonuçlarıyla uğraşarak konuyu halledecek iktidar.

Bay Kemal; izlenen politikaların zengini daha zengin, fakiri daha fakir yaptığını söylesin hala...

Çaylar şirketten değil milletten yahu milletten, Bay Kemal ekonomiden ne anlar!

Kerim milletiz vesselam, ikram severiz. Kaymağını, aslanlar gibi bölüşmeden yediriyoruz maşallah, daha ne olsun.

Eğri gemiyle doğru sefere çıkmak nasip kısmetmiş bize, selamete ermeye şunun şurasında ne kaldı.

BATI'YA DÖNÜŞ SANCILARI

Rusya’nın Ukrayna işgali, Ankara’yla Batı’yı yakınlaşmaya itiyor.

NATO’yla nikah tazeleme, AB ve ABD’yle ilişkileri karşılıklı onarmak için bir imkan ve fırsat doğdu.

Fakat iktidarın bir kanadını sancı tuttu, yüz Batı’ya dönsün istemiyorlar.

Kimler mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, NATO ve liderlerinden övgüyle bahsetmesi kimleri rahatsız ettiyse onlar.

Hemen NATO karşıtlığını, AB nefretini, ABD düşmanlığını körüklemeye başlayanlara bakın, kim olduklarını çıkarırsınız.

Son 2 yıldır Erdoğan, ne zaman bir açılıma, Batı’yla ilişkileri tamire yönelse ittifak içinden önü kesiliyor.

Demokrasiye, hukuka dönülmesinden, dönülürse rol ve etkinliklerini kaybetmekten korkuyor gibiler.

Erdoğan, ekonomiyi iyileştirmek için AB reformlarından bahsediyor diyelim. Hemen tersinden çıkışlarla daha da uzaklaştıracak bir çerçeve ve sınır çiziyorlar.

AK Parti, onu bunu şeytanlaştırarak siyasetin alanını muhalefete daraltayım derken kendi tuzağına düştü, kendi kendini dar bir alana hapsetti. Bakalım çıkabilecek mi?

YORUMLAR (62)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
62 Yorum