31 Mart yenilgisinde Gazze politikasının da ciddi pay sahibi olduğu değerlendirmesi hükümeti harekete geçirdi. Erdoğan’ın ‘İsrail ile ticareti kestik, kesiyoruz’ açıklamasından sonra bir çıkış da seçimden önce ‘yasal olarak mümkün değil’ denilen Lahey Mahkemesi için geldi. Türkiye’nin soykırım davasına müdahil olacağı duyuruldu. ‘Biz kazanırsak Gazze sevinecek’ diyen iktidar partisinin sandık yenilgisi dış politikada Filistin lehine değişim getirdi.
‘YOK’ DENİLEN TİCARET KISITLANDI, ‘TARAF OLAMAYIZ’ DENİLEN DAVAYA TARAF OLUNDU
Tel Aviv’in Gazze’deki vahşi katliamı karşısında Güney Afrika 29 Aralık 2023’te Uluslararası Adalet Divanı’nda ‘soykırım’ davası açtı. Nikaragua, Kolombiya gibi ülkeler davaya müdahil olmak için başvuruda bulundu. Ankara’ya bu yönde yapılan çağrılara hükümet kanadından “Türkiye, Lahey’in zorunlu yargı yetkisini tanımıyor. Başvuru hakkı yok” yanıtı verildi. Ancak hukukçular “Türkiye ‘Soykırım Sözleşmesi’ni imzaladı, başvuruda engel yok” dedi.
‘SOYKIRIM DAVASINA MÜDAHİL OLMAK İÇİN ŞİMDİYE KADAR NEYİ BEKLEDİNİZ?’
Güney Afrika’nın Lahey’e başvurusundan 124 gün sonra Dışişleri Bakanı Fidan’ın “Davaya müdahil olacağız” açıklamasında bulunması tartışma yarattı. DEVA Partisi lideri Babacan “Şimdiye kadar neyi beklediniz?” sorusunu yöneltti. Türkiye’nin İsrail’le ticareti kısıtlamasının ardından gelen ikinci kritik adım, 31 Mart sonuçlarının etkisi olarak değerlendirildi. ‘Seçimde alınan mağlubiyet iktidarı hatalı politikayı düzeltmek zorunda bıraktı’ yorumları yapıldı.
SEÇİM BİTTİ ‘GAZZE POLİTİKASI’ DEĞİŞTİ
İsrail’in Gazze’deki soykırımına rağmen Tel Aviv yönetimiyle ticaret dahil ilişkilerini sürdüren Türkiye, hu-kuksal adımları da atmadı. İktidar çevrelerince Ankara’nın soykırım davası açamayacağı belirtildi. Mevcut davaya müdahil de olamayacağı savunuldu. Seçim öncesi yürütülen bu politika sandıktan iktidar yenilgi ile çıkınca değişti. Dışişleri Bakanı Fidan “Güney Afrika’nın açtığı soykırım davasına müdahil olacağız” de-di. Muhalefetten ‘34 bin Filistinli için geç kaldınız’ eleştirisi geldi.
İsrail’in on binlerce Filistinliyi katlettiği Gazze’deki katliamlara rağmen Türkiye, ticaret dahil Tel Aviv yönetimi ile ilişkilerini sürdürdü. Aylarca “Diplomatik ilişkileri kesin, ticareti durdurun, ekonomik ambargo uygulayın” çağrılarına kulak tıkayan Hükümet, milyarlarca dolarlık ihracatı önce yalanladı, belgelerle ortaya konulunca ‘Devlet yapmadı, özel şirketler yaptı” savumasına geçti. Bu kez de ticaretin devlet eliyle yapıldığı TÜİK verileriyle kanıtlanınca ‘Az yapıldı’ denildi. Ancak tepkiler dinmedi. Bu süreçte 31 Mart sandığı kuruldu. Sandıktan iktidar kanadı yenilgi ile çıkınca daha önce inkar edilen ticaret itiraf edildi. Ticaret Bakanlığı aralarında jet yakıtı da olmak üzere 54 ürün gurubuna ihracat kısıtlaması getirdi.
TÜRKİYE 1950’DEN BERİ ANLAŞMAYA TARAF
Bu süreçte en çok tartışılan konu ise Türkiye’nin Güney Afrika gibi İsrail’e Uluslararası Adalet Divanı’nda soykırım davası açmaması oldu. İktidar çevreleri Türkiye’nin ‘Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ne taraf olmadığı için dava açamayacağını savundu. Güney Afrika’nın İsrail’i soykırımcı olarak sanık sandalyesine oturttuğu davaya da müdahil olunamayacağı iddia edildi. Ancak Türkiye 9 Aralık 1948’de imzalanan, ‘Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ne İsrail ile birlikte 1950’den bu yana taraf. TCK’nın 76-78 maddeleri de soykırım suçunu tanımlıyor ve Adalet Bakanı’nın bu suçla ilgili soruşturma başlatma yetkisine sahip olduğunu belirtiyor. Ancak hükümet bu yetkileri etkin bir şekilde kullanmadı. Türkiye, İsrail’i Uluslararası Adalet Divanında dava etme ve eylemlerinin soykırım niteliğinde olduğunu tespit ettirme hakkına sahip olmasına rağmen, bu yolu kullanmadı. Gazze konusundaki duyarlılık da söylem seviyesinde kaldı.
TÜRKİYE’NİN LAHEY’E DE BAŞVURABİLİR
Konuyu KARAR yazarı Elif Çakır da yazdı. Çakır kendisine ulaşan AK Partili bazı hukukçu siyasetçilerin “Türkiye Uluslararası Adalet Divanı’nın zorunlu yargı yetkisini tanımadığı” için Güney Afrika gibi dava açamayacağını söylediğini belirtti. Ama hukukçulara göre bunun doğru olmadığını ifade etti. Ve hukukçuların görüşünü aktardı: Prof. Dr. Adem Sözüer: “Türkiye gibi Güney Afrika da zorunlu yargı yetkisini kabul etmeyen ülkelerden. Ama Türkiye ve Güney Afrika soykırım sözleşmesini onayladı. Dolayısıyla Türkiye de divana başvurabilir ya da Güney Afrika’nın yanında davaya müdahil olabilir.” Uluslararası Hukukçu Deniz Baran: “Türkiye, 1950’de şerh koymadan imzaladığı Soykırım Sözleşmesi kaynaklı bir ihlal olduğu iddiasıyla dava açabilir”. Mustafa Yeneroğlu: “Türkiye bugün dahi bu davaya müdahil olabilir.”
CAPE TOWN’UN DAVASINA MÜDAHİL OLACAK
Seçim sathı boyunca eleştirilere rağmen bu konuda adım atmayan iktidar, 31 Mart sandığından yenilgi ile çıkınca politikasını değiştirdi. Bunu açıklayan da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan oldu. Fidan, yaptığı açıklama ile Türkiye’nin Güney Afrika’nın İsrail’e karşı Uluslararası Adalet Divanı’na açtığı davaya müdahil olacağını belirtti. “Türkiye olarak Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’e yönelik açtığı davaya müdahil olmaya karar verdik” dedi. Söz konusu kararın, sürece katkı sağlamasının hedeflendiği belirtiliyor. Davada, Türkiye’nin de taraf olduğu Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin yorumunun söz konusu olmasından dolayı Türkiye’nin davaya 63’üncü madde üzerinden müdahil olması mümkün. Öte yandan Nikaragua ve Kolombiya davaya müdahillik başvurusunda bulunmakla birlikte Divan, bu başvurulara izin verip vermeyeceğini henüz açıklamadı.
İLK TEPKİ BABACAN’DAN: 34 BİN İNSAN İÇİN GEÇ KALDINIZ
Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Türkiye’nin Güney Afrika’nın İsrail’e açtığı soykırım davası sürecine aylar sonra katılma kararına ‘geç kaldınız’ diyerek tepki gösterdi. Babacan, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına karşı Türkiye’nin alması gereken pozisyonla ilgili şunları söyledi: “İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısına dair, ilk günden bu yana hep bir şeyi tekrarladık: Gazze hepimizin, insanlığın ortak dramı. ‘Hamaset çözüm üretmiyor’ dedik. ‘İktidarın görevi gereğini yapmaktır’ dedik. Şimdi, bir şey daha söylüyorum: Geç kaldınız. 34 bin insan için; Hint için, Halit için, Ammar için geç kaldınız. ABD’de üniversiteler ayaklanmadan, dünyanın dört bir yanında insanlar soykırıma karşı sokaklara çıkmadan çok daha önce harekete geçmeliydiniz. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Uluslararası Adalet Divanı’na açtığı davadan 124 gün sonra... 13.061 insan daha Gazze’de öldükten sonra... Neden bu kadar geciktiniz? Neyi beklediniz?”
KAMPÜSTE KATLİAMA KARŞI ‘SESSİZ ÇIĞLIK’
Bolu'da Abant İzzet Baysal Üniversitesinin Gölköy yerleşkesinde öğrenciler ve akademisyenler, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına 'sessiz yürüyüş'le tepki gösterdi. Öğrencileri, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşu üyeleri, tabut ve kefenlenmiş bebek maketleri ile Türkçe, İngilizce, Arapça ve İbranice 'Refah Sınır Kapısı açılsın', "'Yaşasın Filistin direnişi', 'Katil İsrail, Filistin'den defol' yazılı pankartlar taşıdı.