Yüzyıllık palavralar neyi örtüyor?

Ege adalarından (nasıl oluyorsa Marmara'daki) Avşa'ya yakın birini, zaten bizde değilmiş gibi Yunan'dan almamıza az kalmış; hele bir 2023 gelsin, Lozan Antlaşması bitsin, olmadı 2053'te bizi görünmüş siz.

Şaka değil; Serdar Ortaç allamesi, TV'de yumurtluyor bu yaveleri. Yine de ciddiye alan, inanan var.

Başka bir herzevekil; Kurtuluş Savaşı'nın hikaye olduğu, tek kurşun atmadığımız, işgalcilerin alacaklarını fazlasıyla aldıktan sonra işleri bittiği için çekip gittiği gibi hezeyanlar savuruyor. Bu yüzden illerimizin kurtuluş yıl dönümlerini kutlamaya karşıymış, yalnızca fetih bayramları kutlanmaya değermiş.

İlkinin sıktığı palavralara gülmeyenler nasıl çıkıyorsa, bu ikincisinin esip savurmalarına kızıp çürütmeye kalkanlar da bulunuyor. Zırva, tevil götürür sanki.

Çünkü İsmail Kahraman; kültür merkezine adı verilmiş, Kültür Bakanlığı ve Meclis Başkanlığı yapmış biri. Herhalde bir bildiği vardır, kültürlü adam, boş konuşmaz diye mi?

"Kutlanacak bir kurtuluş günü olmasa, fethini kutlayacak bir İstanbul kalır mıydı bugün elimizde" diyeceklere de cevabı hazır muhteremin.

"Tarihimizi, doğru dürüst niye bilmiyoruz" diye atıp tutuyor. Artık alacakları bir şey kalmadığı için, işgalciler bırakıp gitmiş; neyin zafer bayramını kutlayacakmışız.

Kendiliğinden çekip gittilerse, yüzyıldır hala niye İstanbul'u elimizden almaya çalışıyorlar diye korkutuluyoruz? Hani bizde gözleri kalmamıştı!

Vatanı işgal etmişken kendiliğinden bırakıp giden dış güçler, sonradan mı akıllandı da yeni işgal planları yapıyor, bölüp paylaşmak için hala topraklarımıza operasyon çekiyorlar?

İstiklal Marşı ne anlatıyor hem, Milli Mücadele yalandıysa Mehmet Akif niye bunu bilmiyordu?

İngiliz, Fransız, İtalyan, Rus, Yunan kuvvetleri kendiliğinden çekildiyse... Cihan Harbi'nde Ruslara yaralı esir düşen Said Nursi; döndükten sonra hangi Milli Mücadele'ye destek veriyor, İstanbul'da hangi işgalcilerin yüzüne tükürmeye çağırıyordu?

O sırada Fevzi Çakmak ile Kazım Karabekir paşalar neyle meşguldü?

Halide Edip'in Ateşten Gömlek'teki direniş anlatısına güvenmiyorsak, Süleyman Nazif de mi güvenilmez? İstanbul'un işgaline karşı meşhur "Kara Bir Gün" makalesini, zafer üzerine "Mustafa Kemal'e İnanmazdım" yazısını aslında hiç yayınlamadı mı?

Hepsi uydurma mıydı yani?

Atatürk'ün, İnönü'nün, Milli Mücadele kahramanlarının haklarını teslim etmemek için sığınılan yüzyıllık teraneler bunlar.

Doğru olsa; Cumhuriyet döneminde ters düşmüş, sürgün görmüş isimler niye Kurtuluş Savaşı'nı ve liderlerinin hakkını inkar etmedi?

Birkaçını yukarıda saydım. En tehlikeli zamanlarda sözünü esirgememiş fikir, mücadele insanları; çekindi de mi gerçeği sakladılar?

Muhafazakar dünyada sembolleşmiş isimler, kandırılmamıza korkudan alet oldular da tarihi sırları ifşa etmek, bizim korkusuz zamane allamelerine mi kaldı?

Fatih Altaylı, Habertürk'te tepki döşendi; Mehmet Yılmaz, T24'te harika bir hafıza tazeleme yazısı döktürdü.

Hak verdim ama İsmail Kahraman'ı, kızacak kadar ciddiye almalarını anlamıyorum.

Ben niye mi kaale aldım? Bu gülünç palavra ve hezeyanların neyi örtmeye yaradığını, aşağıda anlatabilmek için.

KURTLU BULGURUN SOSU NİYETİNE

Halkı, kurtlu iktidar bulguruna talim etmeye ikna için verilen fetva ne diyordu?

Dindarların iktidarına zarar verecekse; yolsuzluk, rüşvet, kayırmacılık, haksızlık, hukuksuzluk gibi gerçekleri söylemek ve yaymak, dinen doğru olmazdı. Maazallah, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olma riski vardı.

Yanlışın yapılmasından çok söylenmesi; sadece dinen sorun haline getirilmedi. Artık hukuken de yapana ilişilmiyor, ifşa eden suçlanıyor.

'Lozan hezimettir, elimizi kolumuzu bağlıyor'... 'Hedef, biz dindarların iktidarı'... Veya 'dış güçler saldırıyor' türü zokalar olmasa; ayıpları, başarısızlıkları, suçları kapatmada hangi örtü, hangi mazeret kullanılacak?

Elde, halka kurtlu bulguru yedirecek yüzyıllık bir sos duracak ki; razı etme sorunu olan, hemen ona sarılabilsin.

AK Partili Zehra Taşkesenlioğlu, şöyle nasiplenmiyor muydu:

"Bu topraklara yüzyıldır vurulan prangadan kurtulmaya Rabbülalemin bizi nasiplendirdi."

Böyle imkanlar olmasa İçişleri Bakanı, bugünlerde mücadele edecek ne bulacaktı?

Memleket suç skandallarıyla da çalkalansa; Soylu, bu sayede LGBT tehlikesiyle yatıp kalkmaktan şaşmıyor.

"Biz, sizin gibi LGBT çocuğu değiliz; biz Ayetel Kürsilerin çocuğuyuz" farta furtaları paralayabiliyor.

Vatanımızı elimizden almak için Batı, bizi LGBT yapıp önce çocuklarımızı almaya çalışıyormuş.

Yalnız İsmail Kahraman'a da söylesinler, İstanbul'la İzmir ve Kars'ı hala bizden almak istediklerine inanmıyor gibi.

YORUMLAR (117)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
117 Yorum