Söylemde muhafazakâr pratikte konformist ve popülist

Bugün, Türk kültürünün en önemli meselelerinden biri, devamlılıktan ve bütünlükten mahrum olmasıdır. Dil, ilim ve sanatımız, modernleşme programı dahilinde Tanzimat’tan bugüne kadar geçen süreçte tedricen köklerinden koptu, devamlılığını yitirdi ve birikiminden mahrum kaldı. Netice: Geleneksiz ve cılız bir kültür! Oysa sağlıklı bir ilerleme ancak mazi-hâl-istikbal zinciri içinde mümkün olabilirdi. Ama tam tersi oldu, mazideki birikimden bihaberiz ve istikbâle dair bir programımız yok!.. Nitekim Tanpınar da bunu fark etmiş olmalı ki; “Tiyatrolar ve Kahveler” başlıklı yazısında “Ah! Namık Kemal, ne olurdu bize her şeyden evvel (…) o kadar âşıkı olduğun medeniyetin ‘birikme’ olduğunu ve gerçek ilerlemenin ‘mevcudu muhafaza etmek’ gibi bir esas şartı bulunduğunu öğretseydin!..” der. Heyhat! Biz mevcudu, bırakın muhafaza etmeyi, ilerlemeye engel görüp yıktık!.. İşte bu sebeple ilmen, fikren ve sanat olarak beslenecek bir kökten/gıdadan mahrumuz!.. Ve istikbal inşa edecek dayanağımız da yok!

Bütün bunları geçen haftaki Millî Kültür Şûrası sebebiyle yazıyorum. Davetli olmama rağmen Yozgat’ta Necip Fazıl Kısakürek’e dair önceden plânlanmış bir programdan dolayı katılamadım. Katılsaydım şunları söylerdim…

***

Bugünkü Türk ilmi ve sanatı, mazideki birikimden mahrum olduğu için kendini hâlin akışına bırakmış, amaçsız ve istikametsiz biçimde moda rüzgârının önünde savrulmaktadır. Ayrıca, yüzyıllar içinde işlene işlene incelmiş o güzel Türkçemiz, yakın tarihte uğradığı inkıtâlar sebebiyle, inceliklerinden ve çağrışımlardan mahrum kaldığı için bugünkü edebiyatımıza zevksiz, ahenksiz, kuru bir dil musallat olmuştur. Çağdaş edebiyatımızın dili, artık derin bir tefekkürü, ince duygu ve hayalleri ifade etmeye kadir değil! Aksine ‘yer altı edebiyatı’ modasına uyarak sadece içini kusuyor!.. Bir de bilimsiz/teknolojisiz ‘bilim-kurgu’ romanlarımız var! Ya her gördüğü yeni terimi sorgusuz sualsiz kullanan ‘yenilik düşkünü’ eleştirmenlere ne demeli!.. Ahmet Haşim “O Belde”de; “Sana yalnız bir ince taze kadın/ Bana yalnızca eski bir budala/ Diyen bugünkü beşer/ Bu sefîl iştiha, bu kirli nazar/ Bulamaz sende, bende bir mana” diyordu ya, o hâldeyiz!

Tanpınar öleli 55 yıl olmuş. Ama hâlâ onun ayarında bir romancımız yok! Çünkü Tanpınar’ın eserlerinin temelindeki zengin kültürel birikimden mahrumuz. Bugünkü şiir de öyle! Yeni şair, bu sınırlı, köksüz ve çağrışımsız kelime kadrosuyla zengin bir mana, düşünce, duygu ve hayal dünyası kuramıyor. Çünkü edebiyat dilinin geleneğine, kendi medeniyetinin terminolojisine vakıf değil! Bugünün üniversite öğrencisi, Türkçe’nin en temiz kalemlerinden biri olan Refik Halid’in bazı kelimelerini dahi anlayamıyor! Ya musikî? Musikî geleneğinize vakıf değilseniz işte böyle ‘yeşil pop’ gibi köksüz bir müziğe düşersiniz!..

***

Asıl üzüldüğüm ne biliyor musunuz?.. Bu ülkede muhafazakârlar, yıllardır öz kültürümüzden koparıldık diye feryat edip, Türk modernleşmesini eleştirdiler. Haklıydılar! Ama ne yazık ki, öz kültüre ulaşmak için ciddî bir çaba göstermediler. Feryatlarının aksine tüm güçlerini yol, köprü, avm, gökdelen, havaalanı vb. maddî gelişmelere harcadılar. Bunlar da lâzım tabi! Ama medeniyet sadece maddî güç ve ilerlemeden mi ibaret? Öyle olsaydı Yunan-ı Kadim, Roma, Endülüs çökmezdi!..

Maalesef gerçek şu: Muhafazakârlar, maddî konforu ilim ve sanata tercih ediyorlar. Hatta bazen elde kalan tarihi, musikiyi, mimariyi, edebiyatı, popülarite uğruna tahrip etmekteler!.. Tv’lere, basına, edebiyat dergilerine, kültürel etkinliklere, şehirlere bakın! Ne görüyorsunuz?..

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum