Hayat’ın Oğulları ve Kızları

Salgın sonrası okullar malum pazartesi açıldı. 18 milyona yakın öğrenci 1 milyon 300 bine yakın öğretmen, 300 bine yakında eğitime bağlı birimlerde çalışan okulun yolunu tuttu.

Maalesef özellikle büyük şehirlerde okul yolu düz gider şarkısına aykırı bir trafik, keşmekeşlikle öğrenciler ve öğretmenler birkaç gün geçmesine rağmen vaktinde okula yetişmekte zorlandı. Vaktinde okula varamadılar.

Devlet erkanının okulların açılması için tüm tedbirler alındı, söyleminde şunu gördük: Maske dışında kaldığımız yerden devam. Aynı tas aynı hamama sınırlı hijyenik koşulları eklendiğini gördük.

Elbette bazı tedbirler alındı alınmasına lakin yüksek sesli tedbir dili gerçek hayat karşısında sınıfta kaldı.

Birçok okul servis bulmakta zorlanıyor. Özellikle İstanbul başta olmak üzere bir buçuk yıldan sonra çocukların okula gitmesi ile oluşacak trafik durumuna dair keşmekeşlik öğrencilerin yolda kalmaları ve bunlara yönelik herhangi bir tedbirin alınmadığını ilk gün gördük.

Dersliklerin temizlenmesi öğretmen ve öğrencilerin maske takmaları dışında alınan bir önlemin olmadığını da derse girince gördük.

Okullarda müstahdem, hijyen malzemeleri, mesafeyi korumaya dair fiziki şartlar … gibi birçok tedbir maalesef yetersiz olduğunu da gördük.

Maske ile ders saatlerinin kısıtlanması olmadığı gibi bazı özel okullar ve devlet okulları öğrencilerin ders sayısını arttırdı.

Kiminin gerekçesi yüz yüze eğitimin yapılmadığı zamanları telafi etmek kiminin de arenaya oynamak.

Öğrencilerin duygu ve düşünce gelişimi dikkate alınmadan ders yükünü çoğaltmak telafiye mi katkı sağlar yoksa bir buçuk yıldır okuldan uzak, dikkati ekran İle dağılmış, dinleme anlama yoğunlaşmada sorun yaşayan çocukları dersten uzaklaştırır mı?

Sorumuza eğitim zevatı karar versin?

Öğrencilerin bir makine, bir robot, bir mekanik alet, emre itaate köle olmadığını masa başında karar verenlerin Tanzimat’tan beri anlamadığı bir durum. Bu çocuklar Halil Cibran’ın meşhur “Çocuklar”şiirinde dediği gibi

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,

Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları.”

Karşımızda irade, duygu, düşünce filizi veren taze dimağlar var.

Genç dimağlar ile ilgili atacağımız her adımda onlarında bu konuya hazır olup olmadıklarını özellikle de salgın döneminde ince eleyip daha sık dokumamız gerekirken vur abalıya misali ders müfredat zaman ile genç dimağların yükü daha da arttırıldı.

Hantal bilgilerle doldurulmuş ders kitaplarına çocukları mahkum etmek yerine günümüzde çocuklarında söz sahibi oldukları, duygu ve düşüncelerini ifade ettikleri, değer gördükleri yeni bir dil oluşturmamız lazım değil miydi?

Doğru duygu davranışa sahip her çocuk ihtiyaç duyduğu bilgiye okulda, kitapta, ekranda, öğretmenin telaffuzunda ulaşır.

Lakin duygu becerisi gelişmemiş, düşünce eklemi zayıf çocuklar kendisine yüksek sesle anlatılan, önüne sunulan akademik bilgiyi bile elinden kaçırırlar. Tıpkı mekteplerimizde istenmeden yenen aş ya karın ağrıtır ya baş misali verilene rağbet etmeyip yüz çevirmeleri gibi.

Birde bu yıl maarifin yaşayacağı çok önemli bir sorun daha var. Bu sorun henüz pek dillendirilmedi.

Aşı yapmayan öğretmenlerin durumu. Eğitim öğretimi aksatacak kadar önemli bir sorun.

MEB bu sorunu görmezden geldi, geliyor. MEB, test zorunluluğu adı altında aba altında sopa ile sorunu çözeceğini düşünse de bazı öğretmenlerin gerekirse ücretsiz izne ayrılmayı dahi göze aldıklarını da eklemek lazım.

Koca yaz geçti MEB’in kaç öğretmenin aşı olup olmadığı konusunda bir çalışması var mı bilmiyorum. Ancak aşı olmayan öğretmenlerin derse girmemeleri karşısında bir önlemlerinin olmadığı kesin.

YORUMLAR (11)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
11 Yorum