Yanlış haber ile yalan bilgi arasında güçlü bağ vardır
2
Gazeteci Abbas Güçlü, eğitime yıllardır emek veren biri. Eğitim alanında akademik bilgisinden ziyade Türkiye’nin eğitim öğretim sürecindeki güncel bilgisine, doğrusuna ve yanlışlarına vakıf.
Milli eğitimin yanlışlarını, doğru cümlelerle yüksek sesli dile getirmekten çekinmedi. Eğitimin sorunlarıyla içli dışlı. Birçok eğitim bürokratından daha çok eğitimin takipçisi. Köşe yazılarında, internet sitesinde ve TV’de eğitim konusunda doğru bildiğini söylemekten de sözünü esirgemeyor.
Devletin yumuşak karnı olan sınavlar, yerleştirme sonuçları, atanamayan öğretmenler gibi konularda nokta atışlar yaprak popülaritesini arttırmış. Her ne kadar eğitim ile ilgili yazılar yazıyorsa da dili savruk, dile özeni pek yok. İçinden geldiği gibi yazıyor. MEB’e karşı protest çıkışını TDK’ye karşı dilde de gösteriyor.
Çocuklarını sınava hazırlayan velilerin takip edip sözüne kıymet biçtikleri gazeteciler arasında akla ilk gelendir. Sınavın işleyişinden tutun da yerleştirmeye kadar birçok konuyu takip edip veliyi bilgilendiriyor. Okulların yapamadığını, dersanelerin üstlendiği eğitim öğretim konusunda velilere rehberlik ediyor.
Geçtiğimiz hafta çocuklarını LGS’ye hazırlayan veliler, Abbas Güçlü kaynaklı “Eyvah, eyvah,Lisere Giriş Sistemi yine değişiyormuş!” haberini benimle paylaştılar.
Abbas Bey; LGS’nin değiştirileceği, soruların nasıl sorulacağı, kaç sorunun sorulacağı ile ilgili belirsizliğin olduğuna dair bildik diliyle MEB’e verip veriştirmiş.
Bakanlığa geldiği günden beri Ziya Selçuk Bey, alt yapısı oluşturulmadan mevcut sistemde köklü değişikliklerin yapılmayacağını sık sık dile getiriyor. LGS ve YKS konusunda da bu yıl bir değişiklik yapmayacaklarını defaatle dile getirdi.
Geçtiğimiz hafta ocak ayının örnek soruları yayınladı. Ziya Selçuk Bey, Öğretmenlere ” Her ay örnek sorular yayınlıyoruz öğretmenler de bu örnek sorulara göre konuları anlatsın.” diye uyarıda bulundu.
Milli Eğitim Bakanı, 20 Ekim’de röportaj verdiği bir televizyon kanalında “Aileler, çocuklar rahat olsunlar. LGS’de bu sene bir değişiklik yapma ihtiyacı duymuyoruz. Sürpriz yok.” diyerek gazetelerde yazılan yalan yanlış haberlere inanmayın diye tekrar uyarıda bulundu.
Buradan şu sonuca varıyorum ki eğitimin içinden gelen, tribünlere oynamayan, oy alma kaygısıyla doğru bildiğinden nabza göre şerbet vermeyi tercih etmeyen bir eğitim bakanına sahibiz. Abbas Bey bundan böyle yazdıklarının doğruluğunu test etmeye daha çok ihtiyaç duyacak. Kendisine inanan ve kendisini takip edenleri yanıltmamak adına.
12 Yıllık Zorunlu Eğitim çok fazla
Nurettin Topçu’nun ifadesiyle “ 300 yıllık eğitim davamız” medreselerin işlevlerinden sapmasıyla başladı. O gün bugündür maarif davamız mecrasını bulmaya çalışıyor. Kendi mecrasını bulduğunda da siyasi gücü ağır basan otoriteler, iktidarlar mecrayı kendi lehine dönüştürmek için yönüne müdahale ediyor.
Kararlar halka rağmen alınıyor. Tanzimat ile gelen Cumhuriyet ile pekişen halkın cehaleti (!) gücü elinde bulunduranların aydınlanmacı (!) yaklaşımı yapılan müdaheleleri, alınan kararları mübah kılıyor.
2 Mart 2009 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Cumhuriyet ile özdeşleşen İlhan Selçuk
“Bu ülkede öğretim zorunluluğu 5 yıldan 8 yıla cumhuriyetin ilanından 74 sene sonra 1997 yılında ancak asker dayatmasıyla çıkarıldı.”
Dönemin siyasi atmosferi bazı okulları cezalandırmak için ülkenin eğitim seviyesini yükseltmek adına bu kararları almayı kendinde hak görmüştü.
Derken 2000’li yıllarda siyasi rüzgarın yönü değişti. Otorite el değiştirdi. Mevcut iktidar halkın eğitim seviyesini yükseltmek adına zorunlu eğitimi 4 yıl süreli ilkokul, 4 yıl süreli ortaokul, 4 yıl süreli lise olmak üzere 12 yıla çıkardı.
Ülkenin toplumsal şartları, ekonomik yapısı, aile yaşamı ve halkın ne düşündüğü yine önemli değildi. Siyasi iktidar, otoritenin gücünü arkasına alarak memleket adına uygun olanı yapmıştı.
Çiftçinin çocuğu tarladaki üretimini, dağdaki hayvanını; ustalar, atölyeler çıraklarını kaybetti. Kendi ekosisteminde çocukların yetişmesi alıkonuldu. Dört duvarın soğuk odalarına hapsedildi gençler. Hayat ile kopuk, yıllardır tekrarlanagelen doğruluğu tartışılmayan kitaplar ile genç beyinler işlevsizleştirildi. Yetmedi lisenin devamı işlevinde fotokopi üniversiteler ile gençler oyalandı, oyalanıyor.
Sonra sonrası Cemal Süreya’nın Aşk şiirindeki “Sonrası iyilik güzellik” ile bitmedi.
Sonrası, okullarda diploma dışında bir meziyet bir meslek edinmeyen diplomalı işsizler ordusu. Meslek ve hayat trenini kaçırmış mutsuz gençlik.
Ziya Selçuk Bey, kürkçü dükkanına geri döndü ve geçtiğimiz hafta ağzından çıkardı baklayı:”12 yıllık zorunlu eğitim çok fazla.”
Bir yanlış hesap daha Bağdat’tan yola çıktı. John Dewey’den uyarladığım
“Bugünün çocuklarını dünün yöntemleri ile eğitip yarınlarından çalmaya devam ediyoruz.” sözüyle bitireyim.
Türk milleti aptal mı ki kış gelince bayram etsin?
Kerime Yıldız
Suriye’de en kritik sorun
Taha Akyol
İsrail tehdidi ne kadar yakın?
Ahmet Taşgetiren
Beşşar Esad’ın sarayından görüntlerin düşündürdükleri
Fehmi Koru
Gülümsemenin gözlerini acıttığını biliyorum…
Mehmet Ocaktan
Balkan hezimeti ve ‘Türkiye Uyan!’
Yusuf Ziya Cömert
Eğitimde yapay zekâ devrimi mi?
İskender Öksüz
Çantacı!
Uğur Emek
İran Suriye’den vaz geçer mi?
Mensur Akgün
Türkiye’nin çulsuz ırkçılık bagajı
Mikdat Karaalioğlu
Bir Şuur Abidesi: Nevzat Kösoğlu
Bekir Fuat
Doğanın şifası yanı başımızda: Karabaş otu
Gamze Demirel
Hangi burçlar duygusal olarak daha derindir?
Gülşen Yeşilyurt
13 yıl önce 13 yıl sonra
İbrahim Kiras
“Çabuk gidin, bir gün daha beklemeyin...”
Mustafa Karaalioğlu