Deprem ve zihniyet

Krizlerimiz, korkularımız, kabuslarımız, endişelerimiz hiç bitmez, hiç bitmiyor.

Bir gün terör, bir gün akıldışı ekonomi yönetimi, karşı kaldığımız hayat pahalılığı atakları ve fakirleşme, başka bir gün pandemi, hoyrat ve otoriter bir yönetim, keyfi bir siyaset, umutsuzluk dalgaları, şimdi de deprem…

Deprem ülkenin 10 kentini ve sakinlerini mahvetti.

İnsanların geçmişleri sildi attı. Geleceklerini yok etti. Ellerinde ne varsa alıp silip; süpürdü. Evlerini, mülklerini imha etti. Travma, etkileri yıllar sürecek çok yönlü psikolojik bir yıkımı tetikledi.

Sadece deprem bölgeleri değil tüm ülke sarsıldı. İnsanlar her yerde, gördükleriyle, izledikleriyle savaş sonrası bir yıkım psikolojisine girdi. Başka bir şey düşünemez, yapamaz oldular. Tehlikeyi, çökmeyi tenlerinde, içlerinde hissetti.

İstanbul ahalisi muhtemel depremi yarın olacak gibi hissediyor. Parası olan bina güçlendirme peşinde koşmaya başladı. Parasız olanlar, yani ezici çoğunluk kendilerini bir kez daha umutsuzluk içinde olacaklara teslim ediyor. Endişe bir dalga gibi ortalık da dolaşıyor.

Bir şeylere, insanlara, korkulara değecek bir ele, bir söze ihtiyaç var.

Bu el ve söz siyasettir, kamu yönetimidir, tüm seviyeleriyle devlettir.

Söz ve el, akla, akılcılığa, ahlaka dayanmalı, güven yaratmalı, teskin etmeli, çözüm olabilmelidir.

Toplumsal korku ve yıkımın, gelecek endişesinin asıl nedeni bunun yokluğudur.

Madem aklımızda fikrimizde deprem var, benzetmeyi oradan seçelim.

Bu söz ve el sağlam, dayanıklı bir bina gibidir.

Ama sağlam zemin üzerinde olmalıdır.

O sağlam zemin ise, demokratik bir iletişim şemasında gizlidir.

Siyaset-toplum, devlet-siyaset ve devlet-toplum ilişkilerinin demokratik şeması bellidir.

Toplumun talepleri, ülkenin gerekleri akıl, bilgi ve evrensel ilkeler süzgecinden geçer ve kararlara dönüşür.

Bu dönüşümde “siyasi denetimi” yetki-sorumluluk mekanizması, “idari denetimi” hukuk ilkeleri çerçevesinde kurumlar hiyerarşisi ve “hukuki denetimi” ise hukukun üstünlüğü çerçevesinde bağımsız yargı yapar.

Bu çağda bu şemanın mevcut olmaması veya kötü çalışması ya da kazalara uğraması bir ülkede ekonomik, politik sosyal ve türlü sorunların başlangıç noktası demektir

Zira kolektif akılcılığı ve denetimi devre dışı bırakır, keyfiliği devreye sokar, devlette, siyasette, toplumda fiili durumlar yaratır, farklı kesimler, birimler, organlar arasındaki, ortak değer ve kurallar üreten iletişim kanallarının tıkanmasına yol açar.

Hukuk zemin kaybeder, güçlünün imha aracı haline gelir.

Bir gün özgürlüğünüz, diğer bir gün paranız, bir başka gün hayatınız uçar gider.

Bu şemanın olmadığı diyarlarda, o söz ve el, sadece onun sahibinin kendi çıkarları adına kullanacağı bir silaha dönüşür çünkü.

Siyaset, devlet siyasi mücadele aracı haline, çıkar savunmak için edinilmiş geçici bir araç haline geliverir.

Öyle bir söz ve el böyle bir zeminde oluşabilecek mi?

O söze, o ele uzanabilecek miyiz?

Söz ve el bize uzanabilecek mi?

Aksi halde bir sonraki depremde, krizde, felakette aynı şeyleri tekrar yaşayacağız demektir.

YORUMLAR (54)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
54 Yorum