Hukuk yok, peki vicdan?

28 Şubat günlerinin, ordu müdahalesine tavır alan, en keskin ve itirazcı yazarlarından birisiydim. Üniversite dönemimin önemli kısmı asker ve siyaset ilişkisi çalışarak geçti. Askeri vesayetle mücadele yazı ve fikir hayatımın olmazsa olmazı oldu. Altında Çetin Doğan’ın imzası bulunan, muhtemelen mimarı da olduğu, askere toplumsal olaylarda bağımsız hareket etme, toplumu fişleme imkanı veren EMASYA protokolünün fark edilmesi için sayısız yazı yazdım.

Çetin Doğan bahsi açılmışken… Bu generalin 2003’te ordu komutanı olarak yaptığı Plan Semineri-2003 açış konuşmasının ve seminer içeriğinin bir darbe arayışıyla ilişkili olduğu düşüncesindeyim. Bu konudaki kanaatim hiç değişmedi.

Çetin Doğan’ın, Fevzi Türkeri, Erol Özkasnak, Çevik Bir gibi generallerle birlikte, mahkumiyet aldıkları 28 Şubat davasında da suçtan azade olmadıkları fikrindeyim.

Bununla birlikte, bugün bu generallerden Çetin Doğan dahil, 80 yaşını aşan beş ismin, salınmalarını gerektiren sağlık durumlarına, bu konuda verilen sağlık raporlarına rağmen hala cezaevinde olmalarını anlamam, bu bakımdan fiili zulme uğramalarını kabul etmem mümkün değil.

Cumhurbaşkanının, bir süre önce bir Madımak hükümlüsü için sağlık gerekçesiyle af yetkisini kullandığını, kullanabildiğini görmek, (Çevik Bir istinasını dikkate almazsak), bu generallerin yaşadıkları ile “intikam” fiili arasında bağ olduğunu aşikar kılıyor.

***

Siyasi, ideolojik, kültürel, sınıfsal intikam arayışının pek çok öznesi var bu ülkede.

İktidarın diğer simgesel ve ayrıcalıklı hedefi de şüphe yok ki Osman Kavaladır.

Esasen toplumsal bir tepki hareketi olan Gezi olaylarının bir darbe girişimi, düzenleyicisinin de Kavala olduğu iddiası, şüphe yok ki, ideolojik kurgu ve keyfi hükümler tarihinde şimdiden kendisine yer bulmuş durumda. Kavala ve arkadaşları siyasi iktidarın yazdığı keyfi ve resmi tarihin, bu çerçevede kurguladıkları suçun özneleridir.

Osman, tam 2138 gündür tutuklu…

Bir insanın, ailesinin hayatından çalınan 6 yıl…

Ne hakla!

***

Celaleddin Can, bu ülkenin özgürlükçü solcularından birisidir. Kurucularından olduğu 78’ler Vakfı, işkence mağdurlarının tanıklıklarını kayda alıp arşivlemiş, başta 12 Eylül dönemi olmak üzere işkencecilerin bulunması ve yargılanmasını amaç edinmiştir. Can, ‘Barış Süreci’nde akil adam işlevini yerine getiren isimlerden birisi de olmuştu.

Eylül başında tutuklandı.

Nedenini, T24 sitesinden alıntılayalım:

“Celalettin Can, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Özgür Gündem gazetesi ile dayanışma amacıyla bir günlüğüne yayın yönetmenliği yaptığı için 1 yıl 3 ay hapisle cezalandırıldı. Cezanın infaz süresi, 11 ay 25 gün. Bir yıldan az cezaları kapsayan denetimli serbestlik ile bırakılmak için başvurdu ancak talebi yanıtsız kaldı. Nimet Tanrıkulu, uygulamadaki ayrımcılığı şöyle anlatıyor:

‘Özgür Gündem gazetesiyle dayanışanlara açılan diğer birçok davada verilen cezalar ertelenirken Can’ın cezasının infaz edilmesine hükmedildi ve hapse konuldu. Oysa aynı sebeple açılan birçok davada mahkeme, sanıkların hükmün bırakılmasını talep etmemesine rağmen hükmü geri bıraktı. Bazıları da aynı şekilde ceza alıp denetimli serbestlikten yararlandı…”

Neden?

***

Hukuk kadar vicdan da bu işin merkezindedir.

Bir iktidar, bir dönem tarihe bu tür edimleri ve vicdanıyla da geçer...

YORUMLAR (101)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
101 Yorum