O melodi gelecek mi?

Türk siyasi kültürünün en önemli eksikliklerinden birisi uzlaşmadır.

Uzlaşma, Türkiye’de, özellikle siyasi aktörler, ideolojik eğilimler, siyasi partiler düzeyinde hiçbir zaman gerçekleşmeyen hayali bir ufuktur.

Cumhuriyet tarihinde, 1991-1993 arası süren CHP-DYP hükümeti gibi bir istisna dışında, diğer tüm örnekler, DYP-CHP, CHP-MSP, ve Refah-Yol gibi koalisyonlar bir uzlaşmanın sonucu olmaktan bir güç paylaşımı arayışının eserleridir.

Türkiye’nin siyasi eğilimler ve sosyolojik hassasiyetler bakımından parçalı yapısı tarihsel bir veri. Etkisi ve belirleyiciliği keskin bu verinin. Parlamentoda tam temsil arayışları veya çoğulcu bir sistem, bu yapıdan hareketle uzlaşma sağlanamadığı, bu oranda da istikrar sorunları ürediği için dışlanmış, devre dışı kalmıştır. Yüksek seçim barajları, zaman zaman yaşanmış olan başkanlık sistemi arayışı dalgaları bu sorunun eseri olmuştur.

Siyaset ve heyecan eksikliğiyle eleştirilse de (ki ben de eleştirenlerden birisiyim), Altılı Masa bu bakımdan bir parantez oluşturuyor ve kendi başına bir değer yaşıyor. Sosyal demokrat, muhafazakar, liberal, İslami eğilimli altı siyasi partinin bir araya gelmesi, bir ön koalisyon veya ittifak üretmesi, bunu sürdürmesi, en önemlisi ortak bir toplumsal-siyasal ufuk geliştirme çabası göstermesi ciddi bir ilerlemedir ve takdire şayandır.

Altılı Masa’nın önceki gün açıkladığı anayasa metni tam olarak bu çerçeveye oturuyor.

Anayasa paketleri toplumlara harekete geçirmez.

Heyecan somut sorunların çözümü veya somut ilerlemeler-vaatlerle veya siyasi hikayelerle ürer. Güç, başarı, refah fikri buralardan çıkar. Ancak mümkün olursa bu hikayenin hangi siyasal zeminde yeşereceği de önemlidir.

Anayasa metni hazırlamak gibi çabalar ve hazırlıklar siyasetin alt yapısını, ana zeminini, oluşturur.
Bu sınırlar dahilinde ve bu çerçevede ilan edilen anayasa metni önemlidir.

Siyasi bakımdan üç anlamı bulunuyor.

1- Uzlaşma;

2- Ufuk tanımı. Bu ufuk, siyaset-toplum ilişkilerinin siyasetin, daha doğrusu siyasi iktidarın hegemonyasında ve tam denetiminde dikey bir hiyerarşiyle örgütlendiği otoriter ve şahsi ve faydacı bir sistemin karşı kutbunu ifade etmektedir. Söz konusu olan karşı kutup, denetime dayalı, katılımcı, (ekonomiden adalet ve kültüre) sistemin her parçasının kendi rasyonelliği, özgünlüğü ve özerkliği içinde hareket edebildiği bir hali ifade etmektedir. Bu hal, doğal olarak çoğulcu, ve özgürlükçü bir yapıdadır.

3- Gerek hazırlanması gerek içeriği itibariyle bu metin kurumsallığı ve kolektif siyaseti sistem işleyişinin ön koşulu olarak tanımlamaktadır.

Bu çerçevede, içerik olarak bakıldığında, parlamentonun siyasi aktör olarak geri dönüşü, yürütmenin düzenli ve sürekli denetimi, yargının bağımsızlığı, özgürlükler alanının genişletilmesi öne çıkan dört husus olarak tanımlanabilir.

Metin partilerin arasında uzlaşılan konular etrafından inşa edilen bir nitelikte. Uzlaşılmayan meselelere dair göndermeleri içermiyor. Nitekim Kürt meselesi ve çözümü içeren muhtemel hususlar bu metinde yok. Bunlar arasında vatandaşlık tanımını, ana dilde eğitim veya Türkiye’nin idari yapılanması sayılabilir.

İYİ Parti’nin bu konudaki tutumu ve direnci dikkate alınırsa, bu durum şaşırtıcı olmadığı gibi, metnin değerini düşürmüyor.

Ancak tekrar edelim anayasa hazırlığı ve önerisi, işin armonisidir.
Şimdi melodi zamanı…

Bakalım o melodi gelecek mi?

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum