Seçim sonuçlarını nasıl açıklamalı?

2022 başında Perspektif sitesine verdiğim bir röportajda şunları söylemişim:

“İktidarın kendine has alanının, muhalif kesimin anlayamadığı, kavrayamadığı bir alanın olduğu kanaatindeyim. İktidar bir hikâye anlatıyor topluma ve bu hikâyenin gelecekle, gelecekteki refahla, mutlulukla, bağımsızlıkla bir ilgisi var. Siyaset algısını güç-başarı-büyüme fikri üzerine oturtuyor.

İstikameti bireysel olmaktan çok ulusal, ama ulus anlamında kimliksel … Ulusçu kimliğin ön plana çıkması ile içe kapanma ve gelecekten güç beklentisi fikri iç içe giriyor. Tüm bunlar üzerinden değer hiyerarşisinde oynamalar, yer değiştirmeler yaşanıyor. Hak, özgürlük, demokrasi gibi kavramların dün olduğu kadar zirvede yer aldığından, zihinlerde dokunulmaz olduğundan emin değilim. Demokratik anlamda, yani demokratik politikanın yaşadığı bir depolitizasyon halidir…”

Bana Erdoğan’ın oy oranını, ZP- YRP- MHP gibi partilerin, Sinan Ogan gibi isimlerin yaşadığı yükselişin nedenlerini anlatıyor bu satırlar…

Bu tür görüşleri bundan 4-5 ay öncesine kadar sık dile getiriyordum.

Ancak, otoriter olandan kurtulma beklentisi, umut, temenni, bunların önemli araştırma şirketleri tarafından desteklenmeleri yanı başımdaki gerçekten, sezgi ve gözlemlerimden uzaklaşmama, kısmen yanlış okumalar yapmama yol açtı. Muhafazakarlığın bu yeni formunu, değer sistemini, belki hayatımda ilk kez, küçümsedim, siyasete muhalefet merceğiyle baktım. Son dönemlerde rüzgarın muhalefetten yana kuvvetli estiğini, at başı yarışa rağmen Kılıçdaroğlu’nu favori gördüm.

Sonuç ortada…

Çok kişi gibi ben de yanılmış oldum.

Şimdi esasa gelelim…

14 Mayıs’ta sandık bize ne dedi?

2018 seçimleriyle karşılaştırılırsa, iktidarın örselenip oy kaybettiği, muhalefetin ise güçlendiği ortada.

Ancak pandoranın kutusundan büyük muhalif bir dalga dalga çıkmadı. İktidarın örselemesi de, muhalefetin büyümesi de dengeleri ve iktidarı değiştirecek kadar güçlü olmadı.

İki bloğun yarıştığı seçimlerde önemli olan nicelik. Çoğunluk belirleyici ve kazanma esas. Hem şu an için hem ikinci tur bakımından kazanma/kaybetme görüntüsü ve motivasyonu da buna göre oluşuyor.

Velhasıl, Erdoğan kazanmaya bir adım uzak, parlamento ise bunu destekleyici bir biçimde yine cumhur ittifakının elinde.

Neden böyle oldu?

Bence, ilk üç neden şunlar:

2010’dan bu yana, ülkede, yeni ve eski milliyetçilik formlarının birlikte meydana getirdiği, iç içe girdiği (dindar kimliğin ötesinde) kuvvetli bir “milli aidiyet ve yerlilik” rüzgarı var. Orta kuvvette bir dip dalgaya işaret eden bu durum seçimlerde, kurucu olmadı ancak, önemli bir direnç noktası meydana getirdi. Bu çerçevede ulus-devlet milliyetçiliği, buna bağlı güç-başarı-kuvvetli lider bakışı, yerli kültürel kimliği de içine alarak muhafazakar kesimin temel siyasi motivasyonu oluşturdu. Bu dalga veya şemsiye altında, terör eylemlerin kontrol altına alınması ile hukuk ve demokrasi ilkelerinin karşı karşıya gelmesi/getirilmesi ilki lehine sonuç verdi. Muhafazakar seçmen davranışında demokratik hassasiyetler güç arayışı karşısında ezildiler, iktidarın HDP-PKK propagandası sanıldığından daha etkili oldu. YRF (dindar siyaset) ve ZP’nin (etnik siyaset) aldığı toplam yüzde 5 oy ile MHP’nin silik siyasetine rağmen gücünü koruması ve yüzde 10’a ulaşması, Sinan Oğan’ın oy oranı bu dalganın temel göstergeleri oldu.

Muhalefetin parçalı yapısı, bu nedenle demokratik restorasyonun ötesine tam geçemeyen siyasi söyleminin oluşturduğu kırılganlık ve tasavvur boşluğu giderilemedi. Bu boşluğun doldurulması için kampanya süresi yeterli olmadı. Gelecek Partisi ve DEVA gibi partilerin efektif bakımından muhalif cepheye getirisi çok sınırlı oldu, muhalefette muhafazakar kesimin temsili güçsüz kaldı. Keza İYİ Parti’nin merkezi doldurma iddiası oy oranı olarak karşılığını bulamadı. Saadet Partisi, dindar kesimde gücünü tümüyle kaybetti, itirazcı dindarları ve dindar siyaset alanını YRF’ne kaptırdı. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın oy getirisi de beklenin altında kaldı. Bunlar meclisi doğrudan, cumhurbaşkanlığı seçimini dolaylı etkileyen unsurlar oldular.

“Ekonomik krize-adaletsizliğe endeksli faydacı birey tutumu” karşısında “milliyetçiliğe ve beka ideolojisine endeksli toplulukçu tutum ve aidiyetler”, (bu kez daha az farkla da olsa) yine galebe çaldı.

Belki, Erdoğan yüzde 49,5’luk oy oranıyla ikinci turda kazanmaya daha yakın. Ancak fark görece olarak büyük değil (2,5 milyon) .

Yarış devam ediyor.

YORUMLAR (41)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
41 Yorum