Evire çevire ev, yuvarlanarak yuva

Ev ile yuvanın farkı nedir? Türkler barındıkları barınakları için hangi kelimeleri kullanıyorlar? Hiç evelemeden gevelemeden söylemeye çalışalım farkı. Eveleyip gevelersek eve gelemeyebiliriz. Kelimelerimizde anlamların yuvalandığını biliyoruz. Kelimenin dalını, kökünü yoklayarak o yuvadaki anlamı yakalamaya çalışıyoruz.

Evirmek çevirmek ile yuvarlamak kelimesinin arasındaki farkı yoklayarak ev ile yuvanın farkını belki daha kolay bulabiliriz. Neden sadece evirmekle yuvarlamayı karşılaştırmıyorum da evirmenin yanına bir de çevirmeyi katıyorum. Zira evirmeyi gündelik hayatta tek başına kullanmadığımız için onu yalnız başına yuvarlama ile karşılaştırdığımızda manayı bulmakta yine zorlanabiliriz.

Bir şeyi evirip çeviriyorsak o şeyi yönetiyoruz, o şeyin idaresi elimizde demektir. Kontrolümüz altındaki şeyi evirip çevirmedeki hareketimiz genellikle altını üstüne getirmek, sağdan sola döndürmek şeklinde gerçekleşir. Yuvarlama kelimesinin kökünde yuva kelimesi bulunuyor.

Yuvarlamak eylemi apar topar mı gerçekleştirilir, yığılmış olan yığıntının bir kuvvet uygulanarak hareket ettirilmesi ile mi gerçekleştirilir, düşünmek lazım.

Yuva kelimesini yuğmak, yuvmak, yumak olarak gördüğümüzde yuma eyleminde yıkama anlamını hatırlayalım. Yuva (bir kuş yuvasını hatırımıza getirelim, bir insan yuvası da düşünülebilir burada) bir kısım çer çöpün; otun, sapın; taşın toprağın; biriketin, kerpicin yığılması ile oluşturulur.

***

Tabii burada yuvanın yığarak yapıldığını söylemiş olduk. Söz yıkamaya ve yıkanmaya da geldi ister istemez. Önceden beri bağlantısını hissedip de tam kuramadığım, açıklayamadığım yıkmak ve yıkamak arasındaki ilişki nedir, onu bir umut ile yoklayalım.

[Sözün burasında tüm acziyetimizle dua gelsin: Mananın kapılarını aç ya Rabbi, sen bilirsin; bizse bilmeyiz; cahilliğimizin mükafatı olarak verdiğin o güzelim merak hissi ile alemin tadı ayrı bir lezzet kazanıyor. O güzelim merak edebilme yetimizi çirkince kullananlardan, sapkınca kullananlardan eyleme bizi. Hele hele yarattıklarını, asarını görmemize, kavramamıza vesile olan o güzelim merak hissini, merak nimetini tamamıyla çekip alma üzerimizden.]

Yıkanılan bir şey yıkılıyor mudur? Yıkama eyleminin yıkma ile bir alakası var mıdır, nasıl bir alakadır bu? Mesela kapmakla kapamak arasındaki ilişkiyi düşünelim; bir kapı kapattığı yeri nasıl kapatıyorsa yıkmak yıkamak ilişkisi de böyle midir yoksa mesela basmak basamak, dolmak dolamak arasındaki gibi bir ilişki midir? Yıkamaktaki ilk anlam yığma eylemini sürdürmekle ilgili olduğunda mı yıkamak haline gelmektedir? Suyu yıkmış (yığmış) mı oluyoruz yıkama eylemini gerçekleştirmek için?

Yıkma yıkamayı sorgulamayı kenara koyup yuvanın yığılarak yapıldığı anlamını belirginleştirelim zihnimizde.

Hal hatırımız sorulduğunda yuvarlanıp gidiyoruz işte deriz ama evirip çeviriyoruz işte demeyiz. Aynı şekilde yuvarlayıp gidiyoruz da demeyiz. Bir şeyi, nesneyi evirip çeviririz; yani idare ederiz. Yuvarlanıp gitmek ise dünya hayatını sürdürmek ile alakalı. Bir şeyin yuvasında olması, onun merkezinde, kaynağında olduğunu ifade ediyor.

***

Çadır, kulübe, konak, barınak, sığınak, ev, bark, ocak, yuva, beyt, hane, menzil. Bunlar korunduğumuz, sığındığımız yerler. Göktürk Alfabesinde eb sesi veren bir harf var. Bu harf şekli itibarı ile çadırı andırıyor.

Mevzuyu Üstad İbrahim Demirci’nin Yaralı Yazılar isimli kıymetli eserinden cümleleri ile bitirelim şimdilik: “İki eş, birleşmek üzere birbirlerine doğru eşit açılarla eğilmeli ki sağlam ve dayanıklı bir ev kurulsun. Dikleşmeler ve diklenmeler evin dengesini bozar. Gereğinden çok eğilmek de öyle.”

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum