Tavuk tavlanır mı?
Demir tavında dövülür, tamam ama tavuk tavlanır mı? Tavuğun bir tavı var mıdır yoksa tavlamak ile tav kelimelerinin kökleri farklı mı?
Yaşar Çağbayır sözlüğünde tav kelimesini iki farklı maddede açıklamış. Birine Farsça demiş, tavında olmaya. Tab’dan geldiğini söylemiş. Tavışmak kelimesi ile açmış diğerini. Tavşan ile tavuğun bir tavmak eylemi gerçekleştirdiğini düşünmemiz zor değil ama tavmanın neyin nesi olduğunu zihnimizde fark edebileceğimiz bir hale getirmek biraz uğraştırabilir bizi. Uğ, uğur, uğra kelimeleri ile o kadar cedelleşmişken uğraşmaktan korkacak değiliz Allah’ın izniyle.
İşlenecek bir cisimde nemlilik ya da sıcaklık gibi fiziksel özelliklerin en uygun düzeyde bulunması durumuna tav demiş ve bunu Farsça olarak gösterip mecaz olarak da yapılması gereken iş için en uygun zaman ya da duruma “tav” demiş Yaşar Çağbayır. Tuncer Gülensoy ise “tav” için sıçramak, zıplamaktır diyor. Tavuğun, tavşanın ve tavusun zıplayan, sıçrayan hayvanlar olduğunu düşünebilir miyiz? Tahminen tavus sıçrama, zıplama eylemine karşı biraz naz edecektir ama tavşan ve tavuk için bu iki eylemi düşünmek zor değil fakat ben “tav” kelimesini Kökses teorisine göre açıklamanın daha ufuk açısı olduğunu düşünüyorum. Baştaki t sesini kaldırdığımızda kökte av kelimesi kalıyor. Şimdi müsaadenizle tavlama ile avlama arasında bir irtibat kurabiliyor musunuz diye sorayım. Elbette kurabiliyorsunuz. Tavlamanın bir avlama biçimi olduğunu, avlamadan minik farkının tam punduna getirilerek gerçekleştirilen avlamaya tavlama diyebileceğimizi söyleyebiliriz.
Av kökünün başına hangi sesler geliyor olabilir diye baktığımızda sırayla şunları yaklaşık olarak sayabiliriz: Bav, cav, çav, dav(ul), kav, sav, sav(aş), şav(kımak), tavlamak, yav(ru), yav(uklu), zav(lak), zav(rak) gibi kelimeleri ve bu kelimelerden türeyebilen başka kelimeleri görebiliriz.
Mav, nav, pav, rav gibi kelimeler ve bunlardan türeyen başka Türkçe kelimeler de var imiş. Kafamız hemen karışmasın diye onları ayrı zikrediyorum.
Fav demeyelim, “at fava bekle” demeler yeni çıkmış işler. Lav demeyelim, o Latincenin, Fransızcanın kelimesi. Vav demeyelim, Arapça; onun yerine vay diyoruz Türkler.
“Bav” bohça düğüm, bağ anlamında. Bağ ile bav arasındaki ses yakınlığını görebiliyorsunuz. Çocuk dilinde ise “bav” yok anlamına gelen bir kelime olduğu gibi yine çocuk dilinde korkunç hayvan da “bav” kelimesi ile ifade ediliyor. Kelime Moğolcada ahır anlamına geliyormuş. “Bavcı” diye ilginç bir kelimemiz var; av hayvanlarını yetiştirene “bavcı” diyormuşuz. “Bavıl” diye bir kelimemiz varmış, balık anlamına geliyormuş. Bu “balık” kelimesini şehir anlamında da kullandığımızı Beşbalık, Hanbalık şehir isimlerinden hatırlayacaksınız. Hanbalık dediğimiz şehrin bugünki ismi Pekin. Şehir kelimesinin etimolojisini çalışırken “balık” kelimesinin nasıl olup da şehir anlamına geldiğini araştırırken Bahattin Ögel’in Türk Kültür Tarihine Giriş kitabının dışında başka bir yerde şehir anlamına gelen balık kelimesinin etimolojisi ile alakalı pek bir izah bulamadım. Bahattin Ögel balık kelimesinin bağlık anlamına geldiğini yani Arapçadaki “hisar” kelimesi ile izah edecek olursak bir kale ile etrafı bağlanmış yer anlamına geldiğini düşünebiliriz. Bir de balkımak fiilinden yani ışımak, parlamak anlamından hareketle aydınlık, ışıklı yer anlamında kullanıldığını düşünebiliyoruz. “Bavlumuş” kurnaz anlamına gelen bir kelimemiz. “Bağnumak” ise başkasından görerek yapmak, taklit etmek anlamına geliyor.