Yeni bir dergi ve Türk devri arkeolojisi

Geçenlerde masama postadan yeni bir dergi düştü. İsmi Şehir... Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin çıkardığı, tasarımı, kaliteli fotoğrafları ve zengin muhtevasıyla göz dolduran bir kültür-sanat dergisi... Başkan Mustafa Çelik, ilk sayıya “Başkan’dan” başlığı altında yazdığı çıkış yazısında, tarih ve kültürün ancak devamlılığı sağlandığı takdirde gelecek nesillere aktarılabileceğini, bu bakımdan Kayseri’nin sahip olduğu zengin tarihin ve kültürel birikimin kendilerine ağır bir sorumluluk yüklediğini belirttikten sonra, bu görevin savruk ve rasgele çalışmalarla değil, belli ilkeler doğrultusunda hareket ederek başarılabileceğini söylüyor.

Mustafa Bey’e göre, birinci ilke, gelişme ve kalkınmanın kültürel mirasa sahip çıkarak gerçekleştirilmesidir. Bunun için kaynakları etkin ve verimli kullanmak, yaratıcı ve yenilikçi bir yaklaşımla yeni projelere imza atmak, insan odaklı ve hemşehrilerin memnuniyetini esas alan hizmetler sunmak, ekip ruhu ve takım çalışmasına önem vermek, halkın değerlerine saygılı olmak, kültür ve tabiat değerlerini korumak, şehirlilik şuuru ve hemşehrilik kültürüne katkıda bulunmak gibi ilkelere de şarttır.

Şehir dergisinin bu ilkelerden yola çıkarak yayın hayatına başladığını ifade eden Mustafa Bey, yazısını kapakta yer alan figürlü çini parçasının ilk defa gün yüzüne çıktığını hatırlatarak noktalıyor.

Anadolu Selçuklu Devleti’nin önemli saraylarından biri de Kayseri’de, bugün Şeker Fabrikası’nın işgal ettiği arazide bulunuyordu. Alaattin Keykubat tarafından yaptırıldığı için Keykubadiye Sarayı olarak bilinen ve eski kaynaklarda övgüyle söz edilen bu saray, 1950’lerin başlarında Zeki Oral tarafından keşfedilerek ilim dünyasına ve kamuoyuna duyurulmuştu. S.Ü. Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Baş, Şehir dergisine kapak konusu olan yazısında, 1964 yılında Oktay Aslanapa, 1980 yılında da Oluş Arık ve eşi Rüçhan Arık tarafından yapılan kazıların çeşitli sebeplerle sonuçsuz kaldığını söylüyor.

Ali Baş’ın yazısından öğrendiğimize göre, tam otuz dört yıl kendi kaderine terk edilen Keykubadiye Sarayı’na son yıllarda el atılmış ve günümüze ulaşabilen iki yapının rölöve ve restorasyon projeleri tamamlanmış. Finansmanı Kayseri Şeker Fabrikası tarafından sağlanan restorasyon çalışmalarını motivasyon kaynaklarından biri de, Saray’dan artakalan dört kemerli yapının Alaattin Keykubat’ın mezarı olduğuna dair iddiadır. Restorasyona başlayabilmek için yapılan sondaj sonunda, özellikle dört kemerli yapının çevresinde farklı teknik ve süsleme özelliklerine sahip çiniler, seramik ve alçı malzemeler ortaya çıkarılmış. Sondaj çalışmalarında da yer alan Ali Baş, bu buluntular arasında yer alan bir parça hakkında şunları söylüyor:

“Bu çini buluntular arasında yer alan en önemli örnek, sır altı tekniğinde yapılan ve insan figürlü, 20,07 çapında, 2,5 cm. kalınlığındaki sekiz kollu yıldız çinidir. Büyük heyecan uyandıran çini üzerinde yer alan kompozisyon, yıldız formuna uygun çerçeve içinde verilmiştir. Desen kobalt mavi, siyah ve turkuaz renklerle boyanmıştır. Çinin merkezinde elinde kürek tutan, ön ve arkada birer bitki ile sınırlandırılan bir erkek figürü tasvir edilmiştir. Sola dönük vaziyette küreğiyle toprağı bellerken betimlenen figür, muhtemelen bir bahçıvanı yansıtmaktadır.”

Anadolu Selçuklu dönemine ait bir çini üzerinde böyle bir kompozisyonun sağlam olarak bugüne kadar ele geçmemiş olduğunu söyleyen Ali Baş, sanat tarihimiz açısından bu keşfin önemine işaret ediyor.

***

Selçuklu tarihinin bugünümüzü anlamak bakımından ne kadar önemli olduğunu ne yazık ki henüz tam anlayabilmiş değiliz. Moğol istilası, Haçlı Seferleri, iç isyanlar, ekonomik krizler, yağmalar ve Osmanlı Devleti’nin Balkan coğrafyasına daha fazla önem vermesi sebebiyle Selçuklu medeniyetinin muhteşem mirası günümüze maalesef bütünüyle ulaşamamıştır.

17-02/09/aaa.jpgKayseri’de çıkan kültür-sanat dergisi Şehir’in kapağı.

Kayseri, Konya, Erzurum, Sivas gibi şehirlerde ayakta kalabilen eserlerin ihtişamına şahitlik ettiği Selçuklu medeniyetinin toprak altında yattığından emin olduğum zenginlikleri hakkında henüz fazla bilgimiz yok. Çünkü üniversitelerimizin Arkeoloji bölümleri daha çok Anadolu’daki antik medeniyetlerle ilgileniyor. Türk devriyle ilgilenen arkeolog, parmakla sayılacak kadar azdır. Oktay Aslanapa, Remzi Oğuz Arık, Oluş Arık, Rüçhan Arık, Hakkı Acun gibi birkaç arkeolog ve sanat tarihçisi, o kadar... Konya Alâeddin Tepesi’ndeki kazıları Remzi Oğuz Arık, Konya Müzesi Müdürü Zeki Oral tarafından keşfedilen Kubâdâbad Sarayı’nı ortaya çıkarmak için yapılar kazıları da Katherina Ottodorn yönetmişti.

17-02/09/a.jpg

Keykubediye Sarayı’ndan arta kalan bir çini parçasında toprağı belleyen bahçıvan figürü.

Türk devriyle ilgi ilk sistemli kazılar, bildiğim kadarıyla, Oktay Aslanapa ve ekibi tarafından Diyarbakır’da, İçkale’deki Artuklu Sarayı kazılarıdır. 1961-62 yılları arasında yapılan bu kazılarda sarayın eyvanları, çinili havuzu, kanalları, hamamları ortaya çıkarılarak yerli, yabancı yayınlarda tanıtılmıştı. Merhum Aslanapa, aynı yıllarda İznik’te ve Alacahöyük yakınlarındaki Kalehisar’da da kazılar yapmış ve önemli sonuçlara ulaşmıştı. Mesela Kalehisar kazıları, Slip tekniğindeki keramiklerin XIII. yüzyılda ilk defa Selçuklular tarafından uygulandığını; İznik’teki kazılar da bu tekniğin Osmanlılar tarafından İznik’te yeniden ele alındığı, onun üzerine diğer tekniklerin geliştirildiğini açıkça göstermişti. Ayrıca İznik’te bulunan malzemelerden, ilk defa Milet’te görüldüğü için “Milet Grubu” diye adlandırılan keramiklerin kaynağının da İznik olduğu anlaşılmıştı.

***

Sözü uzattığımın farkındayım. Anadolu’da yayımlanan dergilerin bu meselenin üzerine gideceğinden eminim. Şehir dergisinin ilk sayısında Keyubadiye Sarayı’nı gündeme getirmesini çok önemli buluyorum. Bursa’da Zaman (Bursa), Hayat Ağacı (Sivas), İmaret (Karaman), Palandöken (Erzurum), Çınar (Denizli) gibi şehir dergilerinin ve bu dergiler etrafında toplanan kültür adamlarının da Anadolu’da Türk devri arkeolojisi konusunda hassas olduklarını biliyorum.

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum