Biz oy verdik onlar mezarımızı kazdı

16-03/08/screen-shot-2016-03-08-at-012804-1457409251.png

Hava, yıkılan evini foto muhabirimiz Kaplan Taneroğlu’nun objektifine yansıyan görüntülerden tespit etti. Gözöyaşlarına boğularak sadece, “Burası benim evim” diyebildi.

Diyarbakır Sur’da yüz gündür devam operasyonların neredeyse sonuna gelindi. Nitekim, bir yanda daralan çemberde sıcak çatışma devam ederken bir yandan da temizlenmiş yerlerde kamyonlar harfiyatları taşımaya başlamışlar bile... Sıcak çatışmanın devam ettiği yerde 200 sivil vatandaşın olduğu tahmin ediliyor. Sur, iki kişinin yan yana yürümesine geçit vermediği daracık sokakları; tarihi, kültürel zenginlikleriyle Diyarbakır’ın meşhur ilçesi... Bakmayın siz, kalburüstü zenginlerin Diclekent gibi sitelerde oturduklarına. Her ne kadar Sur, görünürde yoksul insanların çaresizlikten sığındığı, tercih ettiği bir ilçe gibi güzükse de gerçek bambaşka… Sur, ‘en şanslı’ Diyarbakırlıların oturduğu bir ilçe desek hiç de yanlış olmaz. Aklınız mı karıştı?

UNESCO LİSTESİ’NDE

Sur, yüzde 90 oyla HDP’nin kalesi. Bunu da biliyoruz. Ama aynı zamanda UNESCO’nun ‘Dünya Mirası Kalıcı Listesi’ne giren Türkiye’nin sayılı ilçelerinden biri: Kurşunlu Camii, Dört Ayaklı Minare, Surp Giragos Ermeni Kilisesi gibi 602 tescilli yapı var sınırları içinde… PKK terörü sadece Sur’da ikamet eden insanların yaşam alanlarını vurmadı, bütün tarihi yerlere zarar verdi. 100 gündür, Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Silopi’de yaşayan insanlar ölüm kalım mücadelesi verirken, çoğumuz onlar adına, oturduğumuz yerlerden meseleyi tutabildiğimiz yerlerden tartıştık, tartışmaya devam ediyoruz. “90’lı yıllarda da böyleydi” diyenler oldu… Hani ‘devlet köyleri yakıyor’ denilen yıllar... Sur, Nusaybin ve Cizre’den üzerlerindeki elbiseden başka bir şey alamadan, zorunlu olarak göç edenler bütün bu olan biten hakkında ne düşünüyorlar, ne hissediyorlar... Yaşamlarına dokunabilmek adına ziyaret ettim...

SUR HALKI KIRGIN ÇÜNKÜ...

Devlete kırgınlar, geç geldiği için... Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sitemkarlar, ‘Çözüm Süreci’ni buzdolabına kaldırdığı için... Davutoğlu’na tepkililer... Çözüm Süreci diyerek olan bitene göz yumduğu için... PKK’ya öfkeliler, dağdan inip huzurlarını bozdukları için...

HDP’ye kızgınlar, PKK’nın kazdığı hendeklere sahip çıktığı için... Evlerini, ocaklarını kaybetseler de, canlarından başka bir şey kalmasa da, ev ev üstüne yaşamlarını sürdürseler de Israrla söyledikleri bir şey var: Barış gelsin, barışa geri dönülsün.

SOKAKLARDA SON DURUM

Sur... Bir diğer adıyla Saray Kapı. Şehir sanki bıçakla ortadan ayrılmış gibi. Arada sınır yok, kilometreler yok. Hazreti Süleyman Caddesi’nden içeriye adım attığınızda hayalet şehre girmiş oluyorsunuz. Sokaklar barut kokuyor. Yerlerde mermi kovanları. Harabeye dönmüş, çökmüş evlerden, sokağa dökülmüş eşyalar, perdeler, tabaklar, kullanılamaz hale gelmiş çamaşır makinaları, yorganlar, koltuklar, fotoğraf çerçeveleri... Sur’da operasyon bittikten sonra evlerine dönecek olanlar böyle bir manzarayla karşılaşacak. Onların neler hissedeceğini tahmin etmek bile acı.

‘HAKKIMIZI EVİMİZİ TALAN EDEREK Mİ SAVUNUYORLAR’

Şevket, Kurşunlu Camii’nin hemen yanıbaşında oturuyor. Eşi Hava ve kızları, ev temizliğine gitmişler, baba Şevket şerbet satarak, kenara koydukları üç beş kuruşla bir ev almışlar. Sur’a gittiğimizi oraların fotoğrafını çektiğimizi söyleyince ailenin gözünde bir umut doğdu. Şevket, ağlayarak dışarı çıktı. Hava, “Kocam evin yıkıldığını duyduğundan bu yana konuşmuyor ağlıyor” dedi. Sonra anlatmaya devam etti: Seçimlerden sonra elleri silahlı birileri, evimizin önünde hendek kazdılar. Kovmak istedim. “Teyze, Kandil’den emir gelmiş, kazacağız” dediler. Her şeyimizi bırakıp Sur’dan kaçtık. Barış olsun, kan dökmesinler diye 7 Haziran’da oylarımızı HDP’ye verdik. PKK benim hakkımı savunuyormuş öyle mi? Benim evimi talan etmesi hak mı, savunmak mı? Evde yaşayan diğer kadın söze giriyor: Oy veren ellerim kırılsın. Ben gitmişim, ortalığı yakmasınlar diye oy vermişim. Meğer onlar kazansalar da ortalığı yakacaklarmış, kaybetseler de... Silah dayasalar onlara oy vermem artık. Devlet mi geldi, hendekleri kazdı? Evlerimizi devlet mi tuzakladı?

‘VİCDANIMLA GÖREVİM ARASINDA KALIYORUM’

Saray Kapı’nın sağındaki çay ocağının sahibi, ekmek teknesini, çaylarını içsinler ısınsınlar diye güvenlik güçlerine tahsis etmiş. Ocağın önüne bir mevzi. Kum torbalarıyla etrafı çevrilmiş. Mevzide nöbet tutan polis 21 yaşına geçen hafta giren K. Ankara’dan görevli gelmiş. “Sen çok küçüksün, niye geldin buraya!” dedim. “Dedim” ama dediğime pişman etti beni, genç polis K.! “mecburi görev değil. Gönüllü olarak yazıldım ve gelmek istedim!” dedi. Yanında 28 yaşında olduğunu öğrendiğim bir özel harekatçı var. Elleri yüzleri kapalı. “Çay içer misiniz?” diyerek sessizliği bozdu. Karton bardağa çay doldurdu. “Ne hissediyorsunuz?” diye sordum. Basit bir soru...
“Vicdanımla görevim arasında kalıyorum. Çoğunluk evlerinden çıktılar. Ama hala evlerinde olanlar var. Dışarı çıkmak istiyorlar, ihtiyaçları oluyor. Üzülüyorum. Hayatını korumak için onun dışarı çıkmasına izin vermediğimi o psikolojiyle anlıyor mu bilmiyorum.

DEMİRTAŞ ÖNCE GELSİN ŞU HALİMİZİ BİR GÖRSÜN

Mehmet, Sur’da Dabanoğlu Mahallesi’nde oturuyor. 3 çocuğu var. Taşeron işçisi. 30 yaşında... Kredi çekerek bir ev almış. Aldıkları evde sadece 20 gün oturabilmişler. Mehmet süreci şöyle anlattı: “Temmuz ayına kadar örgüt gözümüzün önünde, hendek kazmak için hazırlıklarını tamamladı. Kazmayın diye yalvardım tehdit ettiler. ‘Örgüt yolları söküyor’ ihbarı yaptık. Kimse bizi ciddiye almadı. Uyuşturucu, esrar bağımlısı ne kadar genç varsa topladılar. Birden gençler, ‘Biz YDG-H’yiz’ dediler. Sur’da mahkeme kurdular, mahalleliyi yargılamaya başladılar. Selahattin Demirtaş hendekler kazılmasın diye yürümeye davet etseydi, bugün bu mağduriyeti yaşamazdık. Demirtaş önce gelsin, çektiğimiz şu eziyetli hali bir görsün. Savunduğu o hendeklerin bizi ne hale getirdiğine bir baksın. Hendek kazmadılar, bize mezar kazdılar.

POLİS AMCALAR BİZİ KORUR’

Yıkılmış, harabeye dönmüş sokağın ortasında üç çocuğun bize baktığını fark ettim. Turgut onbir, Hasan dokuz, Bilal, ise altı yaşında. Birkaç soru soruyorum onlara da...
- Niye çıktınız dışarıya?

Hiç çıkmadık evden. Canımız sıkıldı. Azıcık oynayıp, hemen geri döneceğiz eve.

- Korkmuyor musunuz?

Polis amcalar var, bizi korurlar.

Mehmet, “HDP’yi hiç sevmeyenler bile olay çıkmasın diye oy verdiler” dedi.

YARIN: CİZRE VE NUSAYBİN: SURİYELİLERE ACIRKEN KENDİ ÜLKEMİZDE MÜLTECİ OLDUK

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum