Sizi gidi fitne fücurlar sizi…

Dün akşam televizyon kanallarında siyasiler geçidi vardı.
Ülkenin başbakanı bir televizyon kanalında 'gündeme dair'açıklamalar yaparken...

Ülkenin cumhurbaşkanı başka bir televizyon kanalında 'gündeme dair' açıklamalar yapıyordu...

Ülkenin ana muhalefet partisinin lideri de başka bir televizyon kanalında...

Ülkenin muhalefet partisi lideri de başka bir kanalda mıydı? Bilmiyorum. Bu üç kanal arasında gidip gelirken dikkatimden kaçmış da olabilir.

Ne yalan söyleyeyim...

Aslında iki kanal arasında gidip geldim. Zira Başbakan Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu kongre söylentileri üzerine bir açıklama yapmalarının zaruri ve kaçınılmaz olduğunu düşünüyordum.

Nitekim...

Cumhurbaşkanı Erdoğan; AK Parti kongresine müdahil olduğu, damgasını vurduğu, el koyduğu, listeyi tek başına oturup yazdığı, hatta Başbakan Davutoğlu’na dikte ettiği söylentilerini yalanladı.

Dedi ki:

“Bu partinin kurucu genel başkanıyım. Başbakanımızla kongre öncesi düşüncelerimi paylaştım. Bir anne, bir baba, evladını nasıl izlerse, ben de ilk kongreyi öyle izledim.”

***

Başbakan Davutoğlu da liste krizi nedeniyle Binali Yıldırım’ın adaylığının gündeme geldiği iddialarını cevapladı.

Dedi ki:

"Onunla bununla ilgilenmedim, çok işim vardı. Ortaya çıkan sonuçtur önemli olan. 1343 delege benim üzerimde mutabakat sağlamıştır. Benim birincil görevim partinin birlik ve bütünlüğünü sağlamak, ortak ruhu muhafaza etmektir. Şu olmuş, bu olmuş bunların bir önemi yok."

***

Benim bu iki açıklamadan ama özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasından anladığım şudur.

Demedi demeyin. Şuraya da yazıyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı birazcık tanıyorsam...

Köşe bucak, fellik fellik 'o birkaç fitne fücur'u arıyordur.

Yakalaması da an meselesidir.

'O birkaç fitne fücur’u enselerinden yakalayınca kulaklarını kopartıncaya kadar çekecek, ağızlarına da acısı kulaklarından çıkacak kadar biber sürecektir.

Öyle acı biber sürecektir ki 'o birkaç fitne fücur'un ağızlarına...

Bir daha asla normal bir şekilde hayatlarına dönemeyecekler, hayatlarının bundan sonrasını kekeleyerek tamamlayacaklardır.

Bence de beter olsunlar...

Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı biraz tanıyorsam...

Hele, hele, böylesi çirkin iddialara bir de cevap vermek, tekzip etmek zorunda kaldıysa...

Bunu kesinlikle yapacaktır.

Adları batasıca, boyunları posları devrilesice ‘fitneciler’...

Öyle akıl almaz ‘iddialar’ ortaya attılar ki...

AK Partili tabanın yüreğini ağzına getirdiler.

Neymiş?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu’nu tasfiye edecekmiş, Binali Yıldırım'ı AK Parti'ye genel başkan yapacakmış, bunun için de AK Parti delegelerinden 900 kişinin imzasını almış. Elinde imzaları, bekletiyormuş onları… MKYK listesini kendisi oluşturmuş. Davutoğlu’nun adamlarını MKYK listesine aldırmamış.

Yani. Yani…

***

Sizin anlayacağınız...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu’nu keskin kılıcıyla doğrayacakmış... Doğrayacakmış da...

Sonra ne olduysa olmuşmuş.

Daha neler varmış neler... 10 Eylül gecesi Ankara’da zor geçmiş, sabahı zor bulmuşlar!

Yenilir yutulur şeyler değil bunlar.

Sanırsın 12 Eylül günü Ankara'da AK Parti kongresi değil de CHP kongresi yapıldı.

Aman şeytan kulağına kurşun...

Böyle bir şey yokmuş.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yalanladı da rahat edildi.

Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan bu 'birkaç fitne fücur'u kesinlikle bulmalı ve hak ettikleri cezayı vermelidir.

Doğruya doğru...

Diyelim ki...

Cumhurbaşkanı Erdoğan kurucusu olduğu AK Parti'nin genel başkanlığından Başbakan Davutoğlu’nu seçimlere 45 gün kala almak istedi.

AK Parti tabanına bunu nasıl bir gerekçeyle anlatacaktı?

Başbakan Davutoğlu'nun başarısız olduğunu söyleyemez. Canla başla çalışıyor. Erdoğan’dan sonra partinin başına da başbakanlığa da gelebilecek en doğru isimdi...

Ki.. Erdoğan'da 2014 kongre konuşmasında "Neden Davutoğlu?"sorusunu gayet güzel açıklamıştı.

Kendisini sevdiremedi, seçmene kabul ettiremedi diyemez.

Başbakan Davutoğlu hem AK Partili seçmene hem de AK Partisiz seçmene kendisini sevdirdi ve kabullendirdi.

Dahası…

Ellerinde kapı gibi anket sonuçları var. Başbakan Davutoğlu, AK Parti’nin oylarının düşmesinin sebepleri arasında da yer almıyor.

'Yanlış karar verdim'diyemez. 'Aldatıldım' diyemez.

Yani. Bunun tutulacak yeri yok.

Vizyonunu tartışamayacağımız Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu’nu AK Parti’nin başından aldığı anda, en yakın seçimde AK Parti’nin CHP kadar oy alamayacağını biliyor olmalı.

Birileri fena halde AK Parti'ye de ama daha çok Cumhurbaşkanı Erdoğan’a zarar vermeye çalışıyor. Yıllarca dışarıdan yapamadıklarını bu kez içeriden çıkartacakları fitneyle başarmaya çalışıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın üzerine 'geçimsiz, diktatör, partiyi aile partisi yapmaya çalışıyor'algısını oturtmaya çalışan birileri var.

Ama bu kez o ‘birileri’ maalesef dışarıdan değil, içeriden birileri.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti kongresine damgasını vurmasından daha doğal bir şey yok.

Elbette ki Başbakan Davutoğlu, AK Parti’nin kurucu lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan ile istişare edecek, birikimlerinden yararlanıp önerilerini alacak!

Cumhurbaşkanı Erdoğan elbette ki 'Çocuğu, evladı' olarak gördüğü AK Parti’nin de Başbakan Davutoğlu’nun da elini bırakmayacak. Bırakmamalıdır da...

Ama Başbakan Davutoğlu’nun hukukunu koruyarak yapmalıdır bunu. Bu konudaki net tavrını, maiyetindeki herkes bilmelidir; Davutoğlu deyince Erdoğan nezdinde akan suların duracağını...

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başbakan Davutoğlu'nu desteklemesi, hem ülke hem kendisi hem de parti için en doğru tercihtir.

Yoksa AK Parti içinde 'Kardeşim herkes mi kötü!'sorgulaması başlar ki…

Allah muhafaza...

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.