Bir iddianame…

Türkiye’nin siyasetini de ekonomisini de altüst eden tutuklamalarla ilgili olan “Aziz İhsan Aktaş” iddianamesi geldi nihayet.

İBB soruşturması dahil tüm bu yöndeki soruşturmaların “siyasi” olduğu hep konuşuldu… Esasen iddianame bir yönüyle soruşturmaların “siyasi” olduğu iddiasını doğrulamakta.

Bir iki örnek vereyim.

Örneğin, örgüt lideri olan Aziz İhsan Aktaş bir tv kanalında “toplamda 400 küsür ihale aldığını” anlatmıştı. Bu rakamın arasında sadece CHP’li belediyeler yok, diğer partilere ait belediyeler ve resmi kamu kurum ve kuruluşları da var.

Burada ilk soru: İddianamede çalışma şekli sayfalarca anlatılan bu suç örgütü, suçlara konu faaliyetini sadece CHP’li belediyelerde mi gerçekleştirmiş?

Savcılık makamı bir “suç örgütünü ve ihale usulsüzlüğü suçunu” saptamış ise bu suç örgütünün tüm ihale dosyalarını ve işleyişini incelemesi gerekmez mi?

Şimdi bir başka soru: Rüşvet verdiği iddiası ile hakkında yüzlerce yıl ceza istenen kişi serbest iken rüşvet aldığı iddia edilen belediye başkanları neden tutuklu?

Aziz İhsan Aktaş hakkında 704 yıl hapis cezası isteniyor ama serbest, tutuklu değil.

“Etkin pişmanlıkta bulundu” diyeceksiniz. Kabul ama pek suç iddiası ile örneğin “rüşvet” suçundan da hakkında iddialar var ve “rüşvet verdim” beyanları da mevcut.

Etkin pişmanlık rüşvet verme suçu için geçerli değildir. Rüşvet suçundan ceza verilmemesi için rüşvet anlaşması gerçekleşmeden kamu makamlarına ihbar gerekir.

Aktaş’ın etkin pişmanlığı, rüşvet suçundan ceza almasına engel olmayacaktır… Buna rağmen diğerleri tutuklu yargılanırken “örgüt lideri” serbest. Niye?

Onu tutuklamıyorsanız diğerlerini de bırakmanız gerekmiyor mu?

Devam edelim; iddianamedeki bazı iddialara karşı deliller tamamen temelsiz, ancak bazı iddialar yönünden çürütülmesi gerekli deliller mevcut görünüyor. Bunu da söylemek gerekir.

Belki daha sonra da konuşuruz ama gördüğüm kadarıyla şunu söyleyebilirim, rüşvet almakla suçlanan bazı belediye başkanlarının, örneğin Zeydan Karalar’ın rüşveti aldığının somut ve yasal bir delili iddianamede bulunmuyor.

Şunu da hatırlatmadan geçemeyeceğim, bir hâkimin karar verirken karşısındaki sanığın suçu işlediğine dair kanaat oluşturması için kendi vicdanında en küçük bir şüpheyi dahi bertaraf etmesi gerekir.

Eğer dosya kapsamında, yasal delilere göre suç işlenmemiş olabileceğine dair en ufak bir şüphe dahi kalıyorsa beraat kararı verilmelidir.

Siyasal sistem açısından ise ilgimi çeken başka bir detay var bu iddianamede:

İddianame, tek bir yasanın, “Kamu İhale Yasası”nın ülkeyi nasıl sömürdüğünü, bizim paramızı nasıl tükettiğini de ortaya koymakta. Belki de itiraf etme durumunda kalmakta…

Kamu ihale kanunu çok önemli bir kanun… Devlet, toplam harcamalarının yaklaşık dörtte birini bu kanun üzerinden yapıyor.

Bu kanun maddeleri ile yapılan harcamalar, saydamlıktan ve rekabetten uzaklaştıkça Türkiye baştan başa bir yolsuzluk bataklığına dönüştü.

Halbuki Türkiye’nin AB yolunu, AB standartlarındaki bu kanun açmıştı.

Ama rantların buharlaşacağından korkan siyasal iktidar süreci tıkadı. O zamandan bu yana da bu kanun “ihtiyaca göre” 200 kez değiştirildi.

Kamu ihaleleri AB rekabetine açılsa yolsuzluk ortadan kalkacak, kirlenme hız kazanmayacaktı. Siyaset bunu istemedi, hala da istemiyor.

Siyasetin haksız kazanç hırsı ve kamu parasını keyfe keder harcama çıldırması AB tam üyelik ihtimalini de yok etti.

Şimdi görüyoruz ki bu ihale rantları toptan siyaset kurumunu da bunaltmakta…

İddianamede Aziz İhsan Aktaş’ın aldığı ihaleleri incelerken 2019 yerel seçimlerinden sonra keşke CHP yerel yönetimlerde kamu ihalelerini 19. Maddede düzenlenen “açık ihale usulüne” göre yapsaydı diye düşündüm.

Yasanın 21-b maddesine göre açılmış ihalelerde şaibe iddiaları artıyor çünkü…

Üstelik Kamu İhale Yasası’nın 21-b maddesi “doğal afetler” gibi çok acil durumlarda uygulanmak üzere inşa edilmiş. Bu çok açık sınırlama da yok sayılıyor.

“İhale” kökenli rant sistemi öyle bir zehirledi ki siyaset kurumunu, toptan kirlenip çürüdü adeta.

Keşke iktidar ve muhalefet gırtlak gırtlağa geleceğine siyaset kurumunun nasıl temizleneceği konusunda ittifak etse… Ama siyasal iktidarın işine gelmiyor bu.

AB üyelik umutlarıyla başlayan bir sürecin sonunda, bu siyasal iktidarla ülkenin geldiği zifiri karanlığa bakın… Açlık, fakirlik, hukuksuzluk, yolsuzluk…

Çürüdük gittik ey halkım…

YORUMLAR (14)
14 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.