Artık güneş gözlüğünden de mi korkacağız?

“Gözlükler hiçbir şeyi gizleyemez; cehenneme cam takın bakalım!” diyor Victor Hugo ‘Sefiller’ kitabında... Facebook’un akıllı gözlüğü ise ‘gizleme’, ‘izleme’ konusunda pek bir marifetli! Facebook geçen hafta, İtalyan gözlük markası Ray-Ban’ın çatı kuruluşu EssilorLuxotica ile birlikte akıllı gözlüklerini tanıttı.

Bu yeni ‘pek akıllı’ gözlükle ilgili haberleri okumayanlar için kısa bir açıklama. 299 dolara satılan gözlüğün adı ‘Ray-Ban Stories.’ İlk bakışta sadece bir güneş gözlüğü gibi. Gözlüğü takanlar sesli komutlarla ya da gözlüğün sağ tarafındaki bir tuşa basarak fotoğraf çekip video kaydedebiliyor. Bluetooth aracılığıyla akıllı telefonlarla eşleşebiliyor, müzik dinlemek için küçük hoparlörleri de var. Üzerindeki mikrofonla da telefonla konuşma imkanı veriyor. Yani yok yok!

Gözlükle ilgili tartışmaların odağında bu ‘aksesuarın’ sosyal çevremizi nasıl değiştireceği konusu var. Eğer yaygın olarak kullanılırsa, her benzer gözlüğü takanı gördüğümüzde neler hissedeceğiz? İngiltere’deki De Montfort Üniversitesi’nde Teknoloji Felsefesi ve Bilgi İşlem Felsefesi konusunda önemli çalışmalar yapan Dr. Catherine Flick akıllı gözlüklerin ‘dizginsiz’ bir şekilde çoğalmasının insanların sosyal etkileşiminde ciddi sorunlara neden olacağını iddia ediyor. Benzer bir örnek Google Glass’tı. Ancak Google Glass diğer gözlüklerden farklı görünüyordu, onu takanları kolayca anlamaya imkan veriyordu, belki de bu nedenle kısmen başarısız oldu da demek mümkün. Ama Ray-Ban Stories markanın normal gözlüklerine çok benziyor. Bu gözlüklerle kimin ne zaman nerede kayıt yaptığını, topladığı verilere ne olacağını bilmek mümkün olmayabilir.

Ama haklarını yemeyelim Facebook ‘Ray-Ban Stories’i kullananlar için 5 sorumluluk kuralı belirtmiş. İnsanların tercihlerine saygı gösterin, özel alanlarda gözlüğü ‘kapayın’, iyi bir topluluk üyesi olun, gözünüzü yoldan ayırmayın, çekim yaptığınız zaman LED ışığın açık olmasına dikkat edin ki kayıtta olduğunuz anlaşılsın... Gözlüğü kullananların bu kurallara uymasını beklemek için ya çok saf ya da çok iyimser olmak gerekir diye düşünüyorum!

Bugüne kadar taşınabilir bir donanım cihazı bulunmayan Facebook bu konuda yeni ama oyunu değiştirmeye kararlı görünüyor. Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg de Ray-Ban Stories’i artırılmış gerçeklik (AR) gözlüklerine giden yolda bir kilometre taşı olarak adlandırıyor. Zuckerberg’ün Ray-Ban Stories’i tanıttığı bir videoda sarf ettiği sözler amacını özetliyor: “Sonunda cep telefonlarını Facebook akıllı gözlükleriyle değiştirmeyi planlıyoruz.”

Oyunu nasıl değiştirir orası henüz belli değil ama şirketin veri bankası için müthiş bir kaynak.

Huzurum kalmadı fani dünyada...

Veri toplama konusunda bir başka tartışma da pandemide ortaya çıkan telefon uygulamaları. Kovid-19 salgınına karşı geliştirilen düzinelerce uygulama gizlilik endişeleri konusunda çok eleştirildi. Bazı siber güvenlik uzmanlarına göre bu uygulamaların sadece yüzde 10’u yayılımını takip amacıyla kullanılıyor. ‘Tıbbi’ amacın dışında ise kişilerin ‘konum’ bilgilerine ulaşmanın avantajlı yollarından biri. İlk başta kişinin kendi tercihiyle indirip kullandığı bu programların pek çoğunu ‘mecburen’ kullanmak durumunda kalabiliyorsunuz.

ABD’deki Tufts Üniversitesi’nde siber güvenlik ve bilgisayar bilimi profesörü olan Susan Landau’nun geçen hafta Science dergisinde yazdıkları düşündürücü.

Landau’ya göre akıllı telefondaki kişi izleme uygulamaları pandemi döneminde yararlı oldu ancak kişisel bilgilerin toplanması ve kullanılması konusunda masum olmayabilirler.

Örneğin Singapur’da 2020 yılında kullanılan bir uygulamada birine Kovid-19 teşhisi konulduğunda, veriler sağlık bakanlığına iletilecek bakanlık da bu bilgileri temaslı takibi yapmak için kullanacaktı. Yetkililer başta bu verilerin sadece Kovid-19’a karşı mücadelede kullanılacağını taahhüt etmişti ancak 2021 Ocak ayında hükümet politikasını değiştirdi ve verilerin cezai soruşturmalarda kullanılmasına izin verdi.

Başka ülkelerde de böyle bir politika izlenmeyeceğini kim garanti edebilir ki!

kusak.jpg

Z kuşağı farklı bir alemde yaşıyor

1996’da kimilerine göre 1994 yılında doğan Z kuşağı, sadece farklı davranış biçimleri ve eğilimlerini benimsemekle kalmıyor aynı zamanda kendilerinden önceki kuşaklardan ‘başka’ bir dünyada yaşıyor. Araştırmalar ışığında, genç ve yaşlı yetişkinler arasındaki uçurumun tarihin hiçbir döneminde bu kadar yüksek olmadığını söylemek yanlış olmaz!

İngiltere’de araştırma şirketi Savanta’nın yaptığı ‘En Sevilen Markalar 2021’ başlıklı bir çalışmaya göre Z kuşağının sevdiği markalar diğer yaş gruplarının tercihlerinden farklı bir tablo ortaya çıkarıyor. Örneğin Netflix yok ama YouTube zirvede. TikTok ilk 10’da. İlk 10’daki markalar arasında Magnum, Amazon, Apple ve PayPal de yer alıyor.

Z Kuşağı için çevrimiçi dünya, gerçek dünya kadar önemli. Netflix, 30’lu ve daha büyük yaştaki insanlar için vazgeçilmez olsa da Z kuşağının olmazsa olmazı değil. Savanta’nın araştırması bu kuşağın moda markalarını sevmediğini, bunun yerine teknoloji platformlarını tercih ettiğini de gösteriyor.

Dünyaları o kadar farklı ki, Z kuşağı için önyargıda bulunmak neredeyse imkansız. Bu da o kuşağı hedefleyen pazarlama şirketlerinin işini zorlaştırıyor. Örneğin bir dondurmalı sandviç markası TikTok’ta sansasyon yaratırken, 40 yaşın üzerinde bu markanın adını duyan neredeyse yok. Sonuç olarak pazarlama endüstrisinin yeni bir yaklaşım belirlemekten başka şansı yok!

fotoc.jpg

Ölümsüz sorun

Dünyanın en zengini oldu, uzaya gitti, paranın satın alabileceği her şeye sahip... Peki şimdi nereye? Amazon’un kurucusu Jeff Bezos kafayı genç kalmaya hatta daha da cesurca ‘ölümsüzlüğe’ taktı. Onun gibi düşünen bir başka multimilyarder de Yuri Milner.

Rus girişimci ülkenin en etkili bilgi teknolojisi yatırımcısı olarak kabul ediliyor.

Hani arkadaşlarla otururken “Ya şöyle bir fikrim var azıcık sermayem olsa acayip başarılı olurdum” türevi sohbetler olur ya, multi milyarderlerin girişim hikayeleri de haliyle bir başka oluyor. Gözümüz yok ama o kadar paramız olsa bizde de birbirinden ilginç proje çok!

Uzaya seyahat edebilen, tüm sektörleri değiştirebilen Bezos gibi isimlerin yaşlanmayı geciktirme takıntısı anlaşılabilir. Ne de olsa ölüm, paranın üstesinden gelemediği tek şey.

Geçen yıl biyoteknoloji konusunda çalışan bir grup bilim insanı, Yuri Milner’ın Kaliforniya’daki malikanesinde toplandı. İki gün boyunca yaşlanma sürecinin nasıl tersine çevrilebileceği tartışıldı, araştırmalar masaya yatırıldı. Sonunda da Altos Labs adlı şirket kuruldu. Bu girişim, 57 yaşındaki Jeff Bezos’un da dikkatini çekti. Bezos kısa bir süre önce şirketin yatırımcılarından biri olduğunu açıkladı.

Proje için kurulan ekibin başında 2012 Nobel Ödülü kazanan Dr. Shinya Yamanaka var.

California Salk Enstitüsü’nde çalışan ve hücre yenileme teknolojisinin öncü isimlerinden biri kabul edilen biyolog Dr. Juan Carlos Izpisua Belmonte de Altos Labs’te. Bu iki ismin 2016 yılında geliştirdiği embriyonik kök hücre tekniği fareler üzerinde uygulanmıştı. İkili bu tekniğin potansiyel ‘yaşam iksiri’ olduğunu iddia ediyor! Hücresel biyoloji ve genetik uzmanlarına göre ise bu tekniğin insanlar üzerinde denenmesinden henüz çok uzağız. Başarı olasılığı da bilinmiyor. Ama Altos Labs şimdiden 250 milyon dolardan fazla yatırım almayı başardı.

Başarı şansı yüzde 100”

Bu arada Milner’ın 2015 yılında başlattığı, Breakthrough Listen adlı bir proje daha var. Rus yatırımcı bu projeyle dünya dışı yaşamı keşfetmeyi hedefliyor. 100 milyon dolar yatırımla kurulan son teknoloji ürünü tesislerde dünya dışından gelecek radyo sinyalleri bekleniyor. Yani 59 yaşındaki Yuri Milner’ın da ‘uzun’ yaşamak için geçerli bir nedeni var desek yanlış olmaz...

Google’ın kurucusu Larry Page, PayPal’in kurucularından ve Facebook’un ilk yatırımcılarından Peter Thiel ve yazılım firması Oracle’ın kurucusu ve CEO’su Larry Ellison da ‘yaşlanma karşıtı’ araştırmalara büyük yatırım yapan isimler.

Kafayı ölümsüzlüğe takan bir başka milyarder, Rusya’daki internet medya şirketi New Media Stars’ın sahibi, girişimci Dmitry Itskov. 41 yaşındaki milyarderin 2011 yılında kurduğu 2045 Initiative oluşumu, insan benliğini depolama yeteneğine sahip ‘insansı bir robot’ geliştirerek ölümsüzlüğü mümkün kılmayı amaçlıyor. Itskov; nörologlar, robot mühendisleri ve farklı dallardaki bilim insanlarının çalıştığı projenin başarı şansının yüzde 100 olduğuna inanıyor.

“Sonsuza kadar yaşamak ya da denerken ölmek niyetindeyim”

1977 yılında ölen ABD’li efsanevi komedyen Groucho Marx’ın başlıkta okuduğunuz sözleri, insanoğlunun ölümsüzlük arayışını mükemmel bir şekilde özetliyor. Tarihte de ölümsüzlüğün peşinde koşan zengin ve güçlü kişiler oldu.

Bunların en ilginçlerinden birinden bahsetmeden yazıyı bitirmek istemem. M.Ö 210 yılında doğan, Çin’in ilk imparatoru Qin Shi Huang, elde etmek için çok savaştığı gücü korumak için sonsuza kadar yaşama fikrine takıntılıydı. Ölümsüzlük iksiri bulunması için emir vermişti. 49 yaşındayken, cıva içeren ‘ölümsüzlük iksiri’ni içtikten sonra öldü. Çılgın projelerinden biri de 700 bin işçi tarafından inşa edilen, içinde askerlerin, atlı savaş arabalarının, hizmetçilerin, müzisyenlerin insan boyutunda binlerce figürün bulunduğu, kilden yapılan Terrakotta Ordusu’ydu. Ölümden çok korkan imparator bu ordunun kendisini öldükten sonra koruyacağına inanıyordu.

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum