‘Sert teknoloji’ çağı

Dünyayı sadece anlatan değil gerçekten inşa eden teknolojilere geçiş dönemi başlıyor. Adı, Hard Tech... Amaç, yapay zekanın artan veri ihtiyacını karşılamak, üretimi hızlandırmak ve enerji bağımsızlığı sağlamak. 'Garajda kod yazan genç' figürünün yerini laboratuvarda çalışan bilim insanları alıyor.

Silikon Vadisi bir zamanlar sadece kodla dönen, hızlı kazanç sağlayan uygulamaların cennetiydi. Herkes bir uygulama yapıyor, her ay yeni bir “disruption” (yıkıcı yenilik) ortaya çıkıyor, yatırımcılar milyar dolarları yazılıma yatırıyordu. Ancak 2025’e geldiğimizde tablo değişti: Vadide yeni bir heyecan var. Adı: (Hard Tech / Sert Teknoloji).

Bu, sadece zihinle değil maddeyle de oynamak demek. Gerçek dünyayı dönüştürecek fiziksel teknolojiler; enerji, uzay, robotik, nükleer, genetik, üretim, yeni nesil bataryalar ve ötesi… Yapay zekadan sonra “dünyayı sadece anlatan” değil gerçekten “inşa eden” teknolojilere geçiş dönemi başlıyor.

basliksiz-23.jpg

SADECE YAZILIM YETMEZ

Meta, Alphabet (Google’ın çatı şirketi), Microsoft ve Amazon gibi teknoloji devleri artık yalnızca yazılım değil fiziksel altyapı da inşa ediyor. 2025’in ikinci çeyreğinde bu şirketlerin altyapıya yaptığı toplam yatırım 102,5 milyar doları geçti. Amaç, yapay zekanın artan veri ihtiyacını karşılamak, üretimi hızlandırmak ve enerji bağımsızlığı sağlamak. Bu yüzden Microsoft, Amazon ve Meta gibi devler nükleer enerji tesisleriyle ortaklık kurmaya başladı.

Sert teknoloji “Sadece yazılım yetmez” diyenlerin dünyası. Uzay roketlerinden otonom tarıma, mikrobiyal enerji sistemlerinden yeni nesil çip üretimine kadar uzanıyor.

Elon Musk (SpaceX, Tesla), Sam Altman (OpenAI CEO’su ve ayrıca nükleer füzyon girişimi Helion’un yatırımcısı), Marc Andreessen (a16z kurucu ortağı) ve Peter Thiel (PayPal kurucu ortağı, Palantir ve Founders Fund’ın destekçisi) gibi isimler bu dönüşümün hem finansörü hem de fikir öncüsü.

Bu yeni dalgada, “garajda kod yazan genç” figürünün yerini laboratuvarda çalışan bilim insanları alıyor. Yapay zeka elbette hâlâ çok önemli ancak artık destekleyici teknolojilerle entegre düşünülüyor: AI destekli robotik, yapay zekâ ile malzeme keşfi, kuantum destekli enerji üretimi gibi... Yatırımcılar artık şu soruyu soruyor: “Yazılımın dışında ne inşa ediyorsun?”

TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM

Hard Tech’in yükselişi sadece teknoloji değil, aynı zamanda bir toplumsal dönüşüm anlamına geliyor. Yatırımcılar için kârlılık ne kadar cazipse toplum için riskler de o kadar büyük: İşsizlik, gözetim teknolojileri, enerji tekelleri, etik ikilemler…

Silikon Vadisi’nin bir dönem mesafeli durduğu savunma sektörü de artık yeni iş birliklerinin odağında. Palantir (gizli veri analitiği), OpenAI (yapay zeka), Google DeepMind (AGI araştırmaları) gibi şirketler ABD Savunma Bakanlığı ile yeni projelere imza atıyor.

OpenAI, 2025’te Pentagon ile 200 milyon dolarlık bir yapay zeka projesi üzerinde çalışmaya başladı. Silikon Vadisi’nin artık yalnızca “etik” değil, aynı zamanda “jeopolitik” düşündüğü bir dönemdeyiz.

Sert teknolojinin en sert savunucularından biri olan Peter Thiel, geçen ay yaptığı bir açıklamada şunu söylemişti: “Yapay zekayı denemek zorundayız. Aksi takdirde toplumsal olarak durgunluğa mahkûm oluruz. AI’sız bir dünya, çökmeye mahkûmdur.”

Onun desteklediği projeler arasında uranyum zenginleştirme girişimleri, yeni nesil radar sistemleri ve hipersonik hava araçları da var.

Kod yazarak milyarder olan, arayüz tasarlayarak dünyayı değiştirenler, şimdi başka bir sınavla karşı karşıya. API çağında parlayanlar, fiziksel dünya inşasına ayak uyduramazsa gerçekten sönebilir. Yani yazılımla yıldızlaşan start-up’lar artık test aşamasında. Gerçek mühendislik, altyapı, enerji, üretim ve malzeme bilimi çağında kimler ayakta kalacak? Kimler dijital tarihin tozlu raflarında unutulacak? Silikon Vadisi’nin yeni yolu sert. Ama bu yol, yalnızca milyar dolarlık unicorn’ların değil aynı zamanda toplumun, devletlerin ve gezegenin geleceğini de yeniden şekillendirme potansiyeli taşıyor.

KÜÇÜK CANAVARLAR

Pop Mart adlı, Uzakdoğu menşeili bir “sanat oyuncağı” üreticisinin mahsulü olan Labubu, 2025 yazının bu sıcak günlerinde, aniden bir virüs gibi yayıldı. Eğer siz de bu akıma kapıldıysanız yalnız değilsiniz.

Labubu’yu duymayan az kalmıştır sanıyorum. Hani şu sevimli mi, ürkütücü mü olduğuna karar veremediğiniz, kocaman kulaklı, muzip suratlı yaratıklar. Son birkaç haftadır herhangi bir sosyal medya platformuna baktıysanız, bu küçük istilacıların dünyayı (ve özellikle de gençlerin ve bazı yetişkinlerin paralarını) nasıl ele geçirdiğine şahit olmuşsunuzdur. Ee birkaç kelime de ben edeyim bari...

Efendim, Labubu çılgınlığı öyle sessiz sedasız başlamadı. Pop Mart adlı, Uzakdoğu menşeili bir “sanat oyuncağı” üreticisinin mahsulü olan bu ufaklıklar, aslında 2019’dan beri piyasada dolanıyorlardı. Ama nedense, 2025 yazının bu sıcak günlerinde, aniden bir virüs gibi yayıldılar. Sanki tüm çocuklar ve içindeki çocuğu susturamayan bazı “olgun” bireyler “Ben de bir Labubu istiyorum!” diye haykırmaya başladı.

Peki nedir bu Labubu denen meret? Hâlâ duymayanlar için özetleyelim. Her biri farklı temalarda -canavarlar, meyveler, astronotlar vb.- tasarlanmış, yaklaşık bir el ayası büyüklüğünde, vinil figürler. “Kör kutu” adı verilen, içindeki figürün ne olduğunu ancak açınca anlayabildiğiniz gizemli paketlerde satılıyor. İşte burası, kumarhanelerin “tek kollu haydutları” ile oyuncak dünyasının masumiyeti arasında kurulan o tehlikeli köprü!

Bu çılgınlığın anatomisinde ne var diye merak ettim ve biraz araştırdım. Öncelikle merak ve gizem: Kutuyu açana kadar ne çıkacağını bilmemek, insanoğlunun o bastırılamaz merak duygusunu gıdıklıyor. Sanki Schrödinger’in kedisiyle oyuncak bebek arasında bir deney yaşıyorsunuz. Ya en sevdiğiniz karakter çıkacak ya da “Aaa, bu da kim?” diyeceğiniz, koleksiyonunuzda yeri olmayan bir figür.

Koleksiyon tutkusu elbette… Bir tane aldınız mı, gerisi geliyor. Çünkü Pop Mart ve iş birlikçileri, her seride onlarca farklı Labubu çeşidi çıkarıyor. Nadir olanlar, “secret” (gizli) figürler ise adeta altın değerinde. Sosyal medyada bu nadir Labubu’ları gösterenler, sanırsınız ki arkeolojik bir keşif yapmışlar!

Sosyal medya etkisi: TikTok, Instagram, YouTube... Her yer Labubu videolarıyla dolu. “Labubu açılımı” (unboxing) videoları, koleksiyon karşılaştırmaları, “en nadir Labubu’yu buldum!” çığlıkları... Bu platformlar, Labubu ateşini körükleyen devasa birer fön makinesi görevi görüyor. “Bende yoksa ben de mi eksik kalıyorum?” sorusu, genç dimağlarda (ve bazı yaşlı başlılarda da) yankılanıp duruyor. Bir de ikincil piyasa var. Nadir Labubu’lar, internetin karanlık dehlizlerinde dudak uçuklatan fiyatlara alıcı buluyor. Birkaç dolara aldığınız bir figür, yüzlerce dolara satılabiliyor. Bu durum, bazı “uyanık” zihinlerin bu işi ticarete dökmesine ve kör kutu avcılığının adrenalin dolu bir yatırım aracına dönüşmesine neden oluyor.

Sosyologlar bu durumu, “sosyal kimlik arayışı” ve “dijital çağın koleksiyonculuk anlayışı” çerçevesinde değerlendiriyor. Labubu’ya sahip olmak, belirli bir kültüre ait olma, bir trendi takip etme ve sosyal medyada “görünür” olma isteğiyle yakından ilişkili. Psikologlar ise “belirsizlikten doğan heyecan” ve “ödül mekanizması”nın tetiklediği bir tür “masum kumar” olarak görüyorlar. Tıpkı bir slot makinesini çevirmek gibi, kör kutuyu açmak da dopamin salgılıyor ve kişiyi tekrar denemeye teşvik ediyor.

Sonuç olarak Labubu çılgınlığı, modern tüketim kültürünün, sosyal medyanın ve temel insan psikolojisinin tuhaf bir karışımı. Bir yandan sevimli oyuncaklar, diğer yandan cebinizdeki parayı sinsice emen küçük canavarlar. Eğer siz de bu akıma kapıldıysanız, yalnız değilsiniz. Ama unutmayın, her çılgınlık gibi bu da bir gün sona erecek.

labubu.jpg

YORUMLAR (4)
4 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.