Trump’a milyonlarca dolarlık doğum günü kutlaması
Washington bugün, sadece Bağımsızlık Bildirgesi'nin imzalanmasının 250. yıldönümüne (ki o da aslında gelecek yıl, 4 Temmuz 2026'da) bir hazırlık olarak değil, aynı zamanda ABD Ordusu'nun 250. doğum günü ve dikkat çekici bir tesadüfle Başkan Donald Trump'ın 79. (Trump’ın doğum tarihi 14 Haziran 1946) yaş gününe denk geliyor.
Fırsat kaçar mı? Trump, bu tarih düzenlenen büyük askeri geçit törenine kişisel katılım göstererek ‘doğum gününü’ de dünyaya ‘kutlama olarak’ sunuyor. ABD’de pek çok kişi Trump’ı ‘askeri güç gösterisi’ni siyasi egosuna alet etmekle suçluyor. Eleştiriler Trump’ın umurunda mı? Sizce?
Abrams tanklarının da boy göstereceği, 150’den fazla askeri aracın katılacağı bu görkemli şovun faturası, 25 ila 45 milyon dolar arasında bir rakamla doğrudan ABD’li vergi mükelleflerine kesilecek. Ancak, geçit töreni güzergahındaki şenliklerin ve seyirci lojistiğinin masrafları için devreye giren bazı tanıdık ve güçlü isimler var: Oracle, Amazon, Coinbase, Lockheed Martin ve Palantir gibi teknoloji ve savunma devleri.
Bu şirketlerin ve daha pek çoğunun cömert desteklerinin arkasındaki organizasyon ise America250 Vakfı. Peki nedir bu America250? Resmi olarak, Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluşunun 250. yıldönümünü koordine etmekle görevli, Kongre tarafından yetkilendirilmiş, kâr amacı gütmeyen bir vakıf. 2016’da kurulan vakfın temel amacı, 2026’daki bu tarihi dönüm noktasını ülke çapında çeşitli etkinliklerle kutlamak ve tüm Amerikalıları bu sürece dahil etmek. Vakfın eş başkanlığını ise eski ABD Hazine Bakanı Rosie Rios ve Trump’ın eski kampanya yöneticilerinden Chris LaCivita gibi siyaseten farklı yelpazelerden gelen isimler üstleniyor. Ancak, vakfın 9 Haziran tarihli basın bülteninde duyurduğu gibi, “Sponsorlar ABD Ordusu’nun 250. doğum gününü kutlamak için 14 Haziran Cumartesi günü (bugün) Washington, DC’de düzenlenecek olan dev askeri geçit törenini destekleyecek.” Bu durum, vakfın asıl misyonu ile mevcut siyasi iklimdeki rolü arasında soru işaretleri yaratıyor. Acaba bu büyük şirketler, özellikle de bazılarının geçmişte federal hükümetle ve Trump yönetimiyle olan karmaşık ilişkileri göz önüne alındığında, bu “destek” ile neyi hedefliyorlar?
META’NIN GİZEMLİ ÇEKİLİŞİ
Listenin en ilginç figürlerinden biri şüphesiz Meta (eski Facebook). Geçit töreninden önceki haftalarda America250’nin web sitesinde üst düzey sponsor olarak listelenen ve 22 Mayıs tarihli bir basın bülteninde adı geçen Meta, logosunu sponsorluk sayfasından sessizce kaldırdı. Bir Meta sözcüsü, “Şu anda sponsor olmasak da America250 ile tarihi bir ilişkimiz var ve gelecekte onlarla potansiyel ortaklık fırsatlarını aktif olarak araştırıyoruz” gibi diplomatik ama bir o kadar da kaçamak bir yanıt verdi.
Bu “tarihi ilişki” aslında oldukça çalkantılı. Teknoloji devi, daha önce America250’ye 10 milyon dolar gibi devasa bir taahhütte bulunmuş, ancak 2022’de Wall Street Journal’ın komisyonun fonları kötü yönettiği, kayırmacılık yaptığı ve cinsiyetçi davranışlarda bulunduğu iddialarını yayınlamasının ardından anlaşmadan aniden çekilmişti.
Amazon, Palantir ve Oracle gibi diğer teknoloji devleri ise sponsorluklarını ve geçit törenine ne ölçüde katıldıklarını teyit etme taleplerine şimdilik yanıt vermedi. Bu sessizlik, özellikle Palantir gibi federal hükümetle ve Trump yönetimiyle derin ve bazen de tartışmalı bağları olan bir şirket söz konusu olduğunda, çeşitli spekülasyonlara yol açıyor. Hatırlanacağı üzere Palantir, kurucu ortakları Peter Thiel ve Joe Lonsdale’in Trump’a olan güçlü destekleriyle biliniyor ve yakın zamanda Amerikalıların kişisel bilgilerinin yer aldığı devasa bir federal veri tabanını derlemekle görevlendirilmişti.
Bazı şirketler ise bağlılıklarını daha açık bir şekilde dile getirmekten çekinmiyor. Savunma sanayii devi Lockheed Martin, America250’ye sponsor olduğunu doğrularken, etkinliği “ülkemizi ileriye taşıyan cesur yenilikçilik ruhunun kutlandığı önemli bir etkinlik” olarak tanımladı. Kripto para borsası Coinbase de büyük bir konferansta America250 ile ortaklığını duyurdu. Pek çok dev şirket ise Trump’ın göreve gelmesinden önce bile bu vakfa olan bağlılıklarını açıklamıştı.
AMERİCA250’NİN ÇALKANTILI GEÇMİŞİ
Geçit töreninin resmi amacı her ne kadar ABD Ordusu’nun 250. doğum gününü kutlamak olsa da, eleştirmenler etkinliğin Trump’ın kişisel bir güç gösterisine dönüştüğünü iddia ediyor.
Dahası, tüm bu şaşaalı etkinliğin ana organizatörü olan America250 Vakfı’nın kendisi de tartışmalardan muaf değil. Trump göreve dönmeden çok önce, 2022’de dört eski yönetici, kuruluşu “toksik ve istikrarsız bir çalışma ortamı” yaratmakla, “kayırmacılık, çıkarcılık, federal fonların kötü yönetimi, potansiyel olarak yasadışı sözleşme uygulamaları ve israfçı harcamalar” yapmakla suçlayarak dava açmıştı.
Bugün Washington’da tanklar geçerken ve teknoloji devlerinin sponsor olduğu şenliklerde müzik yükselirken, akıllarda birkaç temel soru kalacak: Bu görkemli gösterinin asıl amacı ne? Vergi mükelleflerinin milyonlarca doları, gerçekten de ordunun doğum gününü veya bir ulusun yıldönümünü kutlamak için mi harcanıyor, yoksa siyasi bir imaj çalışmasının parçası mı? Ve en önemlisi, geçmişi tartışmalı bir vakıf aracılığıyla bu etkinliğe destek veren Oracle’dan Lockheed Martin’e, Amazon’dan (belki de gizlice) Meta’ya kadar uzanan bu büyük şirketler, bu tartışmalı geçit töreninin bir parçası olarak neyin hesabını yapıyorlar?
Nihayetinde, bu sadece bir geçit töreni değil; aynı zamanda dijital çağda para, güç, siyaset, ulusal kutlamaların yönetimi ve kamuoyu algısının karmaşık dansının bir yansıması. Ve bu dansta, müziği kimin çaldığı kadar, dans edenlerin neden o piste çıktığı ve pistin sahibinin kim olduğu da büyük önem taşıyor.
‘LİKE’LARLA BÜYÜYEN EGOLAR FİLTRELERLE KÜÇÜLEN HAYATLAR
Eskiden çocuklara “Büyüyünce ne olacaksın?” diye sorduğumuzda, cevaplar genellikle hayal gücümüzü zorlamayan, bildik limanlara demir atardı: Doktor, öğretmen, belki biraz daha maceraperest olanlar için astronot... Şimdiyse bu klasik meslekler listesine, ışık hızında yeni bir kariyer hedefi eklendi, hem de ne eklenme: “Influencer!” Yani, o pırıltılı filtrelerin arkasından bize gülümseyen, “like” ve “takipçi” sayılarıyla maaş bordrolarını şişiren, hayatlarını bir reality şova dönüştüren sosyal medya yıldızları. Peki ama bu parlak ekranların, o “kusursuz” hayatların ve sponsorlu gönderilerin ardında ne var? Bir hayalin peşinden koşan gençler, aslında tam olarak neyin peşinde? Yoksa sadece bir sonraki viral dans akımına mı kapılıyorlar?
İngiltere ve Polonya’da yapılan ve gençlerin “fenomen olma” arzusunu psikolojik bir mercek altına alan kapsamlı bir araştırma, bu sorulara bazı çarpıcı cevaplar sunuyor. Katılımcıların yaş aralığı 16-17; yani tam da TikTok videoları kadar kırılgan, Instagram story’leri kadar geçici ve bir o kadar da kimlik arayışının zirve yaptığı o hassas çağda. Araştırmaya göre, bu parlak kariyerin hayalini kuran gençler genellikle dışadönük, kendini göstermeye bayılan ve evet, biraz da dramatik kişilik özelliklerine sahip. Narsisizm mi dediniz? Evet, hem de bol bol! Histriyonik kişilik özellikleri, yani sürekli ilgi odağı olma ve onaylanma ihtiyacı? Onu da es geçmeyelim, listenin başında.
İşin ilginci, bu “fenomen olma” arzusunun altında yatan psikolojik dinamikler ülkeden ülkeye de ufak tefek farklılıklar gösterebiliyor. Mesela, Polonya’daki gençlerde narsisizm bu hayalin ana motoru gibi çalışırken, Birleşik Krallık’taki yaşıtlarında ise dışadönüklük ve şaşırtıcı bir şekilde ‘low conscientiousness’ (Türkçeye düşük sorumluluk/öz disiplin düzeyi olarak çevirebiliriz) ön plana çıkıyor. Düşük vicdanlılık biraz kafa karıştırıcı gelebilir. Yani, o “erken kalk, içerik planla, video çek, saatlerce kurgula, düzenli olarak yükle” gibi disiplin ve sorumluluk gerektiren işler, bu hayalin pek de cazip kısmı değil anlaşılan. Daha çok anlık dikkat çekmek, o anki beğeniyi toplamak ve bol filtreli, “idealize edilmiş” hayatları bir an önce paylaşmak ön planda. (Aslında bu durum, “anlık tatmin” (instant gratification) kültürünün bir yansıması olarak da okunabilir. Sosyal medyanın hızlı tüketim dinamikleri, gençleri uzun vadeli çaba ve planlama yerine, hızlı sonuçlar ve anlık popülerlik arayışına itebiliyor. 2023’te yapılan bir başka uluslararası gençlik araştırması, Z kuşağının %60’ının kariyer hedeflerinde “hızlı ün kazanma” ve “bağımsız çalışma” arzusunun yüksek olduğunu göstermişti.)
Peki, tüm bu “like” avcılığı, bu bitmek bilmeyen “görünür olma” çabası gençlerin ruh sağlığını nasıl etkiliyor? Amerikan Psikoloji Derneği’nin (APA) 2024 tarihli bir raporuna göre, sosyal medya kullanım süresi ile gençlerdeki anksiyete ve depresyon belirtileri arasında anlamlı bir korelasyon bulunuyor. Özellikle sürekli olumlu geri bildirim (beğeni, yorum) beklentisi ve bunun karşılanmaması, özsaygı sorunlarına ve yetersizlik hissine yol açabiliyor. Benzer şekilde, Royal Society for Public Health tarafından yapılan çalışmalar da özellikle Instagram gibi görsel ağırlıklı platformların gençlerin beden algısı ve özgüveni üzerinde olumsuz etkileri olabileceğine işaret ediyor.
Bu araştırma ve benzerleri bize acı bir gerçeği hatırlatıyor: “Like”lar, yorumlar ve takipçi sayıları, artık gençliğin kariyer haritasında parlayan bir destinasyon. Ama bu yolculuk, bazen bir egoyu devasa boyutlara ulaştırırken, bazen de bir genci görünmez dijital duvarlara çarptırıp yalnızlaştırabiliyor. Narsisizmi ödüllendiren, sürekli mükemmellik ve mutluluk illüzyonu pompalayan algoritmalar arasında ruh sağlığını korumak, belki de bugünün en zorlu influencer “challenge”ı.














