Ak Parti çok şanslı

Son beş altı yıldır meramımı anlatmakta o kadar zorlanıyorum ki bazen yeniden ilkokuldan başlamam gerektiğini düşünüyorum.

Eminim şimdi anlatmaya çalışacağım ama çok fazla başarılı olamayacağım, meselede de aynı sorunları yaşayacağım.

Ak Parti çok şanslı...

Şans derken hani bunu tesadüfe bağlayan bir süreç olarak kastetmiyorum. Şansı olumlu kader olarak ifade etmek istiyorum.

Ak Parti neden şanslı? Şanslı, çünkü tek başına iktidar olmadı.

Eyvah ne dedim ben şimdi... Nasıl izah edeceğim bu şansı veya seçimlerden tek parti çıkılmayışının başarı olduğunu?

Öncelikle şu noktadan başlayayım: Ak Parti bir kalkınma-ekonomi partisi değildi; bir ideoloji partisi oldu. Ve de olmalıydı.

Nerede ise yüzyıllık muhafazakar camiaya yapılan zulme dur diyecek noktadaydı ve sorunu barışıl bir yapıda çözdü. ABD'nin Kuzey-Güney savaşını Türkiye yaşamadı. Ak Parti bu açıdan Türkiye için çok büyük bir şans oldu. Veya kader...

Dün, Meclis yemin törenine bakın, ne kadar renkli. Oysa daha 1999 yılında Meclis'te yaşanan o kara tabloyu hafızalarımızdan silemedik. Hatırlamak dahi istemeyeceğimiz rezillikler yaşadı bu toplum.

Kendine demokrat ve özgürlükçü diyebilecek ve o günlerde susan hiç kimse bugün çıkıp konuşma bile konuşmamalı ya. Mesela kutsal beşliyi hatırlıyor musunuz? Zulme karşı birleşen kutsal beşli... Ve arkalarındaki büyük sermayeyi.

Kimdi onlar? TUSİAD, TOBB, TURK-İŞ, TİSK, TESK, DİSK

İşçi sendikaları ile işveren sendikaları birleşmişti ve toplumun büyük kesimine yapılan zulme ortak olmak için güç birliği yapmışlardı.

Kara bir dönem. Özal'ın da öldüğü veya öldürüldüğü 93 sonrası Demirel ile başlayan Ecevit ile süren kara bir dönem. Bu kara dönemi barışçıl bir süreç ile Ak Parti ülkeye kazandırarak bitirdi.

Hatta bırakın o sorunları, çözüm süreci gibi yüzyıllık sorunları da bitirmeye yönelik çok önemli adımlar atıldı.

Bir başka büyük başarı da yerleşik batılı yapıların organizasyonları bir bir sallandı. Sallandı diyoruz çünkü yıkılmaları çok zor. Hiç utanma gibi insani duyguları yok bunların.

Neyse geçmiş zulmü ve Ak Parti'nin başarılarını inanın yazmakla bitiremeyiz. Zaten bu nedenle değil mi ki Cumhuriyet tarihinin çok partili döneminde en uzun hükümeti oldu. Millet çok güvendi ve desteğini sonuna kadar sürdürdü.

Ama ülkeyi yönetmek sadece özgürlükle olmuyor. Para da gerekiyor. Hatta parasız saadet olmuyor. Mesela bakın Putin'e... 2000 yılında Rusya 260 milyar dolar milli gelir ile Türkiye'nin de gerisinde. Türkiye dünya ülkeleri arasında 267 milyar dolarlık GSYH ile 19. büyük ekonomi iken Rusya 21. sırada.

Aradan 14 yıl geçiyor. Yıl 2014.

Türkiye 806 milyar dolarlık GSYH ile dünya liginde sadece bir sıra yükselerek 18. sıraya geliyor. Ama Rusya 21. sıradan 10. sıraya yükseliyor.

Kısaca işin özeti Ak Parti bir ideoloji partisi olarak üzerine düşen özgürlük damarlarını çok iyi açtı ama para damarlarını bir türlü açamadı.

Hatta daha vahim ki uyguladığı ekonomi politikası ana hatları ile IMF-Kemal Derviş'in yazdığı politikayı sürdürmek oldu. (Ben de bu politikanın 2006-2007'ye kadar uygulanıp sonra kalkınma politikasına geçilmesi gerektiğini düşünenlerdenim)

Çok kez ifade ettim. Ak Parti'nin siyasi politikası ile ekonomi politikası birbirinin zıttı şeklindeydi. Hatta seçimlerden önce CHP Kemal Derviş'e teklif yaptığında "Niye değişsin ki zaten 13 yıldır devamı ekonomiyi yönetiyor" demiştim.

Kısaca Ak Parti bir ekonomi-kalkınma partisi olamadı. Bu alanda başarı maalesef siyasetin çok gerisinde kaldı. (Lütfen 2002 öncesi ile kıyaslamayın. 1991-2001 yılları bu ülke resmen soyuldu- hem asker hem sivil hem de medya işbirliği ile resmen ve açık açık soyuldu)

Ekonomide çok ciddi sınırlara gelmiş durumdayız. 2001 krizi ardından yazılan ve devletin kasası ile bankaların kesesini doldurmayı amaçlayan (öncelikleyen) IMF-Derviş ekonomik programı hala değiştirilemedi.

Bir örnekle izah etmeye çalışalım: Zatürre hastasına verilen ilaçlar hasta sağlığına kavuşmasına rağmen hala veriliyor ve artık sorun o ilaçların ta kendisi oldu.

Bankalar ve Devlet büyüyor ama sanayi-üretim ve kalkınma tamamen durdu. Dolayısı ile ülke büyüyor gözüküyor ama gelişme ve kalkınma yok. Bu sonuçla ücretler de artmıyor tabii.

Neo-liberal politikaların ABD ve İngiltere örneğinde yol açtığı gibi zenginleşen ülkelerde fakirleşen büyük bir toplum kitlesi sonucu ortaya çıkan büyük bunalımlar.

İşte tam da bu noktaya artık geldik. Her ülke büyüyor lafının altında ezilen çalışan kesim. (Maaşı devletin belirlediği ve/veya TUIK yayınları ile hileli/aldatmacalı sonuçları kast etmiyorum). İSO-500 gibi büyük şirketlerde bile son iki yıldır maaşlar eriyor.

Özel sektörde yıllardır maaşlar reel olarak sürekli eriyor ve çalışma şartları ağırlaşıyor. Ermenek maden kazasında kocası yer altında kalan kadının feryadını hatırlıyor musunuz: "Kocam yer üstünde yaşıyor muydu da yer altında öldü mü diye soruyorsunuz? Üç aydır maaş yoktu, saatlerce yer altında çalışmak zorundaydı" diye o feryat aslında Türkiye'nin durumunu yansıtıyordu.

Kısaca Ak Parti ekonomide biriken çok büyük sorunları ne çözecek kabiliyette ne de bilince varmamıştı. (Bilince zaten varamazdı çünkü en küçük sorun anlatan hain damgası yiyordu ve dalkavuk düzeni zirveye çıkmıştı)

Eğer tablo bu şekilde devam etseydi ve muhtemel bir ekonomik patlama yaşansaydı işte o zaman tüm kazanımlar da tehlikeye girerdi. Nasıl mı? Bakın bizim ülkemizin ekonomik gelişimi kriz öncesi İspanya ile çok benzeşiyor. Adım adım İspanya oluyoruz?

Ya, İspanya gibi bir de kriz çıkarsa... Mesela yüzde 30'lara varan işsizlikle kim nasıl baş edebilirdi. Üretimi duran, yatırımları kriz öncesinin bile altına düşen ve sadece tüketimle (tabii dışarıdan borçlanarak) ayakta durmaya çalışan bir Türkiye daha nereye gidebilirdi?

Kısaca Ak Parti ideoloji partisi kimliğinden kalkınmacı bir partiye dönüşmeli. Bu dönüşümü gerçekleştiremeden yarıyolda bir kaza çıksaydı tüm kazanımlar da tehlikeye girerdi. Ben bu duruma tavan değil, tabanın tasfiyesi diyorum.

Umarım biraz anlatabildim. Eğer anlatamadıysam affedin. Çünkü 2009 kabine değişiminden bu yana "eyvah" diyorum ve büyük tehlikeyi anlatmaya çalışıyorum ama anlatamıyorum.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum