AK Parti’de asıl değişmesi gerekenler
Adalet ve Kalkınma Partisi’nde Kasım 2002’den bu yana elbette çok ciddi değişimler yaşandı. Birçok isim değişti, bir çok yeni isim listelere girdi. Değişimi sadece parti yönetimi veya hükümet kabinesi anlamında düşünerek dar çerçevede ele almayın, bürokratik değişim belki de partideki değişimden daha önemli oldu.
AK Parti kuruluş isminde yer aldığı gibi aslında bir ekonomik ve kalkınma partisi olarak kuruldu ama bu alanda maalesef çok şey başaramadı. Bunu yıllardır söylerim ve delilleri ile ortaya çıkartırım. Yine ifade etmem gerekir ki AK Parti toplumsal kaynaşma anlamında ideoloji anlamında ülkemizde çok şey değiştirdi. Yılların yaraları sarıldı bu sayede...
Neden ekonomide çok büyük değişim gerçekleşmedi diyorum. Veya neden ekonomideki değişimi yetersiz buluyorum. Bunu izah etmem gerekiyor. Çünkü bu cümleyi kurduğum zaman çok fazla eleştiri alıyorum. Galiba ekonomide olayı sokağa bakarak izah etmek istiyorlar. Ama maalesef ekonomi sokaktaki araba sayısı ile ölçülmüyor.
***
Gerçekten Türkiye’yi ekonomide neye göre kıyaslayacağız. Mesela 90’lı yıllar ile kıyaslayacaksak hiç işe başlamayalım. Çünkü 90’lı yıllar gerçekten Türkiye yıkılmak üzereydi. Konuşmaya bile gerek yok.
Ben AK Parti’nin siyasi büyük değişimini ekonomide potansiyelimiz ile kıyaslıyorum. Yani Türkiye’nin bir ekonomik potansiyeli var ve bunu hükümetler ne kadar kullanmış. Bir de Dünya’dan aldığımız pay ile karşılaştırıyorum. Gelin bakalım:
Türkiye Cumhuriyet tarihi boyunca ortalama yüzde 4,8 yıllık büyüme yakaladı. İkinci dünya savaşını çıkartırsanız yüzde 5,6 büyüme olur. Olaya bir de tek parti, güçlü lider dönemleri olarak bakarsanız ise karşımıza yüzde 7,0 civarı bir büyüme oranı çıkar.
Mesela Özal döneminde Türkiye dünya ekonomisinden aldığı payı 1,17’den 1,41’e çıkartıyor. 2002 yılında Türkiye’nin dünya ekonomisinden aldığı pay yüzde 1,28. AK Parti’nin ilk döneminde payımız 1,41’e çıkıyor ama sonra yeniden düşüyor.
Dünya’nın en büyük 16. ekonomisinden şu anda 19. sıraya bu yüzden geriledik. Geriden gelen 3 ülke bizi geçti.
***
İşin bir de büyüdük ama neyle sorusu var. Gelin beraber bakalım:
2002 yılında:
GSYH: 350.476 milyar TL
Krediler: 40.477 milyar TL
Reel Kesim Dış Açık: -10.788 milyar TL
Geldik 2015 yılına:
GSYH: 1.953.561 trilyon TL
Krediler: 1.452.882 trilyon TL
Reel Kesim Dış Açık: -542.555 milyar TL
Oran olarak ifade edecek olursak: 2002 yılında kredi piyasası ekonomimizin sadece yüzde 11,5’ini oluşturuyordu. 2015 itibari ile kredi piyasası (ben buna faiz piyasası diyorum) ekonomideki payı yüzde 74,4’e yükseldi. (Tüm mevduat ve katılım bankaları dahil) Yine 2002 yılında reel kesimin döviz açık pozisyonu GSYH’nın sadece yüzde -3,1’i iken, artık dış açık pozisyonu GSYH’nın yüzde 27,3’üne yükselmiş durumda.
Veriler şunu söylüyor: 1-)Ekonomiyi tamamen faize bağlayarak yönetmişiz. Cumhuriyet tarihinde bu kadar faizci bir ekonomi politikası uygulanmamış. Ve 2-) içerde üreterek değil, dışarıdan borç alarak büyümüşüz. Yabancı şirketlerin lejyonerliği şeklinde bir ekonomi politikası uygulanmış.
İşte bu nedenle AK Parti’nin siyasi değişimdeki başarısını artık ekonomiye de yansıtması gerekiyor diyorum. AK Parti, Türkiye’yi IMF’ye muhtaç halde devraldı ve borçları bitirdi ama uyguladığı ekonomi politikası hala IMF’nin Kemal Derviş ile yazdığı politikadır. 2006-07’de bitmesi gereken politika halen sürüyor.
AK Parti lider değiştireceğine IMF-Derviş programını değiştirse çok daha kafi gelecektir.
***
AK Parti temel ekonomi politikalarını maalesef yeniden revize edemiyor. Mesela cari açığa çare olarak sağlam bütçe diyor. AK Parti sağlam bütçe diyor ama asla giderleri kısarak sağlam bütçe yapmıyor. Tersine özel sektörün boğazını sıkarak harcadığı paraların karşılığını toplayarak sağlam bütçe yapıyor.
Bakınız Ocak-Nisan döneminde vergi gelirleri yüzde 10,0 artarak 140.989 milyar liraya ulaştı. Buna karşılık faiz hariç bütçe giderleri yüzde 15,3 artışla 136.032 milyar liraya çıktı. Bütçede faiz giderlerine nerede ise para kalmadı. Zaten dört ayda faiz giderleri düştüğü için bütçe iyi gözüküyor. Bütçe Mayıs ayında da iyi olacak. Ya sonrası.
Ben söyleyeyim: Maliyeden yeni salmalar bekleyin. Maliye kesinlikle eski defterleri açmak zorunda. Alacaklarını tahsil etmek için veya yeni vergi düzenlemeleri ile kapınıza gelecektir. Başka yolu yok.