Bankalar kâr yapmıyor aslında eriyor
Bu model sürerse Türkiye yönetilemez ülke haline gelir diyorum. Hatta AK Parti seçimi kazansa bile yönetim kapsayıcılığını büyük oranda kaybedecektir.
Bunu umarım kendileri de analiz ediyordur.
Etmiyorlarsa bankalar üzerinden örnek vererek izah edeyim.
***
Bu yılın başında bankaların kendi varlıkları (öz sermayeleri) 731 milyar liraydı. Diyelim ki bankalar ‘hıyar’ ticareti yapıyor ve hıyarın tanesi 1 lira. Bankalar tam 731 milyar adet hıyar alabiliyorlardı.
Ve yılın ortasına geldik... Hıyar fiyatı 1,8 liraya yükseldi. Bankaların artık aynı sayıda hıyar alabilmeleri için 1 trilyon 318 milyar liraya ihtiyaçları bulunmaktadır. İşte bankacılık sektörünün ulaşması gereken başa baş seviyesi tam da burasıdır.
Bankalar bu varlıklarını nereden karşılayacak? İki temel yol var: 1-Özellikle maddi varlıklarını değerlendirecek; 2- Faaliyetlerinden kar elde edecekler.
Bankaların bilançosuna bakıyoruz: Temmuz 2022 itibari ile 208 milyar lira kâr elde etmişler. Yılın ilk 7 aylık kâr oranları %28,5... Bu tempoda gitseler bile bankaların yıllık kâr oranları yüzde 50 barajını aşamıyor.
Ama bu tempoda gidemeyecekleri de kesin. Çünkü Merkez Bankası bankalara yarı örtülü şekilde kredi faiz sınırı getirdi. Artık ticari kredilerde bankalar faiz kıskacına alınmış durumda.
22 Temmuz haftası %31,33 olan ortalama ticari kredi faizi 09 Eylül haftasında %21,02’e düşmüş durumda.
Bu da demektir ki bankaların net kârları ve kârlılık oranları hızla düşecektir.
***
Geçen yılın ilk 7 ayında 40 milyar lira net kar eden bankalara bakıp; bu yıl karlarını 5’e katlayıp 208 milyar liraya çıkartmalını eleştiriyoruz ya... Aslında bankalar büyümüyor, tersine eriyor.
Şöyle düşüşün... Bankaların sahipleri 731 milyar lira varlıkları ile bankacılık yaparak ilk 7 ayda 208 milyar lira para kazanabildiler. Bu parayı hem kendi paralarını hem de milletin parasını kredi vs vererek kazandılar.
Sonuçta toplam 7 aylık net kazanç 208 milyar lira...
Oysa banka hissedarları kendi paralarını kredi vermeyip konuta yatırsaydılar ne kazanırdılar? Onu da Merkez Bankası sitesinden söyleyelim: Bu yılın başında alınan bir konutun değeri yılın ilk 7 ayında yüzde 100’den fazla artış göstermiştir.
Hatta bir başka seçenek daha vardı... Bankalar kendi öz sermayelerini KKM’ye yatırmış olsaydılar şimdiye kadar yüzde 40’a yakın nominal kazanç elde edeceklerdi. Oysa TL’de kalarak ve TL kredisi vererek ve hatta diğer mevduat sahiplerinin parasına da aracılık ederek yılın ilk 7 ayında sadece yüzde 28,5 nominal kazançta kaldılar.
***
İşin özetini verelim:
Bankacılık para ile yapılan bir işlemler bütünüdür. Dolayısı ile paranın değerini korumak esastır. Aksi halde sermaye yeterliliği sorunu ortaya çıktığında işin nereye varabileceğini şimdiden düşünmek gerekir.
Mevcut sistemde bankalar karlarını 5 kat artırmış görülse bile aslında enflasyon karşısında sermaye kaybetmektedirler. Zamanla bu sermaye kaybı devam ederse negatif sermayeye geçme durumu oluşacaktır. Veya sermaye rasyoları yetmeyeceğinden kredi verme durumları bozulacaktır.
Her şartta bankaları çok ciddi zorlayacak bir düzen veya model içerisindeyiz. Şimdilik kimse buna ses çıkartmıyor ama bilesiniz ki bu sistem asla ve asla süremez.
***
Bu örneği bir inşaat işinden örnek vereyim: Geçen yılın ilk yarısında 700 bin lira değerde olan dairesini satan bir müteahhit yeniden işe başladığında daire fiyatı artık 1,5 milyon liraya çıktı diye seviniyordu. Ama hem kendi sermayesini ucuza sattığından hem de yeni daire maliyeti çok yükseldiğinden (%150) bırakın kar yapmayı aslında zarara çok geçmiş oldu.
Yeni model öncesi 100 daire yapım sermayesi olan müteahhit artık sermayesi ile 60 daire yapabilir duruma düştü.
Dikkat ederseniz burada sadece 1 yıllık kayıptan bahsediyorum. Bu model sürdürülürse 2 yıla kalmaz kimsede sermaye kalmayacak.
İflaslar ve işsizlik ülkeyi hem sermaye hareketi olarak hem de sosyal hareket olarak yönetilemez duruma getirecektir.
Bunu da şimdiden söyleyip uyarmış olayım... KARAR sizindir.