Bu seçimi kim kaybedecek?
Meydanlara bakılırsa bütün partiler çok iddialı; hepsi biz kazanacağız diyorlar. Kazanmak için ise tüm kartlarını "vaatler" olarak halkın önüne sunmuş durumdalar.
Seç, beğen, oy ver...
Ya beğendiğin yoksa.. Ya da en kötü karar; kararsızlıktan daha mı iyidir?
Bir ekonomi uzmanı ve bir vatandaş olarak yazıyorum. Türkiye'nin önünde ekonomik sorunlar devasa şekilde birikti. Bana sorarsanız 2008 yılından sonra ekonomide kayda değer bir tane büyük yapısal reform yapılmadı.
Bir tane reform vardı: "Yeni Türk Ticaret Kanunu" Meclis'ten geçti ve kanunlaştı. Ama sonra torba kanunlarla yasanın özü delik deşik edildi. En büyük fire 'patronlar cari hesabından' verildi.
Partilerin seçim vaatlerine bakıyorum. Sanki, seçimden sonra herkes çalışmadan zengin olacakmış gibi hayal satıyorlar.
Zaten en büyük vaatleri çalışanlara değil, çalışmayan emeklilere... Yaşasın çalışmamak, yaşasın emeklilik. Kimse sormuyor ki "çalışan kalmadı; o emekli maaşlarını kimin sırtına yükleyeceksiniz?"
Diğer vaatlere göre ise herkes memur olacak. Yasla sırtını devlete, maaş kesin. Hiç patron riskin yok. Maaş zammı alabilecek miyim derdin de yok. Ay sonu saat 12.00'de maaş hesabında. Enflasyona ezilme yok; zam garanti.
Küçükleri saymazsak CHP bu konuda lider. Tam hayali cennet satıcısı.
Bir ekonomist olarak o vaatlerin zerresinin bilimsel ederi yok. Hiç bu kadar iddialı yazmazdım ama bu kadar da olmaz ki. Bana 1991 seçimlerinin Demirel'ini hatırlatıyorlar.
Paketin içinde satılan bir felaket bombası ama paketin dışı çok süslü; o kadar.
Rahmetli Adnan Kahveci 91 seçimlerine giden yolda adeta çıldırmıştı. Bu gidişle "ülke battı" diye feryat edip duruyordu... Sanırım aynı noktadayız.
CHP'nin bir başka çıkmazı da Kemal Derviş
Sahi Derviş CHP'nin bu vaatlerine ne diyor? Kendisi bu vaatlerin perişan ettiği Türkiye'yi toplamak için IMF tarafından zorla ülkeye yollanmıştı. Kemal Derviş'in kaldırdığı savurganlığı şimdi kabul ettiği partisi seçmene vaat ediyor. Birisi gidip sorsa ya Derviş'e... Ama az bir ekonomi bilgisi olan biri sorsa...
İyi ama Kemal Derviş sorunu sadece CHP'de mi var? 2001 yılından 2015 yılına kadar ana hatları ile uygulanan ve hala değiştirilmeyen ve de değiştirilmesi gerektiği defalarca bu Hükümet'in bakanlarınca dahi dile getirilen ekonomi programı kimin eseri?
Elbette IMF ve Kemal Derviş'in.
Nedendir bilmiyorum ama 2007 yılında bu ekonomi programının miadı doldu artık değişmeli diye ben ve birçok Ak Partili ekonomist konuştu ama ne çare. Biliyoruz ki Derviş'in uygulmaya aldığı ekonomik programın arkasındaki güç çok güçlü ve Türkiye'yi aşıyor.
Eleştiren gidiyor...
Yazan bitiyor!
Ekonomiyle ilgilenen önemli muhabir-yazarlar biliyor ki Tayyip Erdoğan'a bile bir şey söyleyebilirsin hatta hakaret bile edersin, ama bu ekonomi programına dokunamazsın. Bu dokunulmazlığı bazı yazar ve muhabirler aramızda sıkça konuşuruz.
2001'de yazılan bu ekonomi programının dokunulmazlığı Cumhurbaşkanı'nda bile yok. Başbakan bile miadı çoktan dolmuş bu program için kim gerekiyorsa yalvarmak zorunda kalır. Amerikan doları bu programın en önemli savunucusudur. Hele bi dokun bak Sam Amca'nın parası seni ne hale düşürüyor.
TC Merkez Bankası'nı Sam Amca'nın doları savunmadı mı!
Evet, ekonomide sorunlar öyle birikti ki; artık bu ekonomi programı ile devam edecek olan bir parti 2019'u görür mü derseniz, bence çok zor. İspanya gibi süreçler yaşanabilir. Yüzde 30'lara dayanan bir işsizlik Türkiye'de yaşansa hangi parti ayakta kalabilir.
Eğer çok büyük yapısal reformlar çok acil yapılmazsa hızla bu yolda ilerliyoruz; bilesiniz. Haa! Kamuoyuna sunulan yapısal reformlardan bahsetmiyorum bilesiniz. Onlar yapısal reform değil 'ucuz işçilik' reformları.
Net olarak kayıtlara geçmesi için söylüyorum: Mevcut ekonomi programı ana hatları ile 2001 IMF-Derviş programıdır ve miadı 2007'de bitmesine rağmen hala uygulamaya devam ediliyor. Bu program ile devam edecek Hükümet 2019'u zor görür. Lütfen kaydedin...
Evet, çok iddialı söylüyorum...
Bu ekonomik programın iki ana noktası var: 1-Devletin kasasını doldurmak (2001'de devlet batmıştı) 2- Bankaların kesesini doldurmak (2001'de bankalar iflas ediyordu)
Size devletten örnek vermeyeceğim; onu biliyorsunuz. Bankalardan örnek vereceğim:
2001 yılında Garanti Bankası'nın değeri 650 milyon TL
2014 yılında 43 milyar 300 milyon TL
Ya Akbank: 2001 yılında değeri 1,1 milyar TL iken 37 milyar TL'ye ulaşıyor.
Artık Garanti Bankası ve Akbank sadece bir yılda 3,2 milyar TL net kar elde ediyorlar.
Şimdi bir başka sorun; bankacılık ve kredi sistemine bakın. İpoteğe dayalı kredi sistemi herkesi gayrimenkulcü yaptı. Kredi almak için gayrimenkul olmazsa olmaz şart. Hatta devlet teşviklerini bile bankalar üzerinden almak için sanayici gayrimenkul edinmek zorunda bırakıldı. Kimse sanayiciye suç bulmasın; sistemi böyle kurdular.
Nitekim sanayicilik azaldı, gayrimenkul ve gayrimenkul rantı arttı.
Bir diğer yapısal sorun emeklilik. Bu ülkenin yaş ortalaması 30'un altında ama 19 milyon çalışana karşı 11 milyon emekli var.
Devletin bütçesi memur ve emekliyi beslemekten yatırıma yüzde 10 pay ayırabiliyor. Özal döneminde devlet bütçesinden yol-su-elektrik için kamu yatırımlarına ayrılan pay yüzde 46'dır.
Dönelim asıl meseleye. Seçimi kim kaybedecek?
Yapılan vaatler üretmek-çalışmak ve büyümeden hiç bahsetmiyor. Vaatler emekliye ne veririm, herkesi nasıl memur ederim, devletin kasasını nasıl boşaltırım ve Türkiye'yi nasıl yaşanmaz ülke haline getiririm türünden.
Maalesef muhalefetin delice vaatleri iktidarı da zehirliyor; yine ortalama yaşları 44 olan emeklilere zam yapıldı. Topluma aksini anlatmak çok zor. Emekli düşmanısın diyecekler hemen. O zaman bende 44 yaş ortalamasındaki genç emeklilere diyorum: Vatanınızı seviyor musunuz!
Maliye Bakanı dik durdu ve bütçeyi dağıtmadı. Hazine kasayı boşaltmadı. Ama nereye kadar...
Şimdi büyük tuzak ne onu anlatayım:
Asıl sorun seçimden sonra. Bu vaatlerden sonra iktidarlar bu toplumun biriken sorunlarına nasıl çare olacaklar? Arkalarında deli gibi para saçan üçüncü kuşak zenginler gibi hayal satıcıları olacak. Bıraksan batıracaklar; bırakmasan hayal satmaya devam edecekler.
İşte bu tablo bana korkuyla kaybedeni gösteriyor. Bu seçimde tabloya göre Türkiye kaybedecek; halk kaybedecek...
Kesin sonuç.
Yapıcı bir seçim geçirmiyoruz ve bu yıkıcı süreç asıl etkisini seçimden sonra gösterecek. Açıkçası ben korkuyorum; seçimden değil, seçim sonrasından korkuyorum.
Türkiye'yi 2019 sürecinde acı bir tablo bekliyor. Bu seçimde sorun yok; asıl sorun 2019'a çıkabilecek miyiz?