Demografik çöküş!
Yıl 2001:
Ülke nüfusu 65.603 bin kişi. Doğan bebek sayısı ise 1.323 bin... Doğumun nüfusa oranı %2,02.
Yıl 2022:
Ülke nüfusu 85.280 bin kişi. Doğan bebek sayısı ise 1.036 bin... Doğumun nüfusa oranı %1,21.
Toplumun ekonomik durumu ile doğum sayısı arasında sıkı bir ilişki var. 2001 krizinden sonra (hamilelik süresi dikkate alınarak) 2003 yılında doğum sayısı 1.199 bine kadar düşüyor. Ama sonra refah ve beklentiler iyileşince doğum sayısı 2008 yılına kadar artarak 1.296 bine kadar çıkıyor.
Ardından küresel kriz geliyor. Doğum sayısı 2011 yılına kadar düşerek 1.253 bine geriliyor. Ve sonra yine refah ve umut: Doğum sayısı 3 yıl artarak 2014 yılında 1.351 bin ila 2001 yılının bile üzerine çıkıyor.
Burada şu notu ekleyelim: Doğum sayısı 2001 yılının üzerine çıkıyor ama doğum oranı (artan nüfus) 2001 yılına gelemiyor bile.
Ve 2014 sonrası.
Her yıl ama hiç kesintisiz şekilde doğum sayısı ve doğum oranı mutlak şekilde düşüyor.
2002-2014 arası ortalama nüfus 71.792 bin kişi. Buna karşılık ortalama yıllık doğum sayısı 1.266 bin bebek. Ve ortalama doğum oranı %1,76.
Bugün (2022 yılı) geldiğimiz nokta doğum sayısında 1.036 bin bebek ve doğum oranında %1,21’lik seviye.
Tersten söyleyelim: 2002-2014 ortalama oranı (%1,76) yakalamış olsaydık 2022 yılında 1.501 bin bebek doğmuş olacaktı. Bir bakıma sadece 2022 yılında 465 bin bebek yapamamış olduk.
Veya şöyle söyleyelim: 2002-2014 arası doğum oranı devam etseydi 2015-2022 yılları içinde 9 milyon 414 bin bebek doğumu yerine 11 milyon 583 bin bebek doğacaktı. Tam olarak 2 milyon 169 bin daha az bebek doğmuş oldu.
Bu arada şu notu ekleyelim: TÜİK kadınların doğurganlık yaş grubuna göre toplam doğum hızını açıklıyor. Bir ülkede nüfusun başabaş seyretmesi için doğurganlık hızı kadın başına %2,1 olmalıdır.
Türkiye bu oranı en son 2016 yılında 2,11 ila yakalım ve şimdi bu oran %1,62 ila adeta felaket duruma gelmiştir. Yani net ve kesin olarak söyleyelim: Dış göç almazsak Türkiye’nin nüfusu ileriki yıllarda mutlak olarak düşecektir.
Zaten şuna bakarak bir şey söyleyebiliriz: 2009-2021 yılları döneminde (13 yıl) Türkiye’de doğan bebek sayısı 16 milyon 881 bin iken vefat edenlerin sayısı da 5 milyon 444 bin oldu. Bu 13 yıllık dönemde net nüfus artışı 10 milyon 881 bin olması gerekirken 13 milyon 163 bin oldu. Yaklaşık olarak bu 13 yıllık dönemde 2 milyon 282 bin kişilik nüfusu dışarıdan almış olduk.
TÜİK bu dışarıdan gelen nüfusun 1 milyon 824 bininin uyruklarını da açıklıyor: “Vatandaşlık ülkesine göre yabancı nüfus” sayımız şu şekilde:
275 bin Iraklı
186 bin Afganistanlı
151 bin Rusyalı
117 bin İranlı
116 bin Türkmenistanlı
110 bin Almanyalı
99 bin Suriyeli vs vs...
***
Artan refah mı yoksa başka nedenlerle mi doğum hızı hızla düşüyor?
Bu sorunun karşılığı olarak Avrupa ülkelerine bakıyoruz. 2009-2020 arasında AB ülkelerinde ortalama doğum hızı %1,54 seviyelerinde geziyor. Türkiye’de son oran 1,62 ila AB ülkelerinin hala üzerinde olduğumuz görülmektedir.
Lakin burada bir detaya da bakmak gerekir: Türkiye’de ortalama doğum hızı 1,62 ama mesela İstanbul’da bu oran 1,29’e düşmüş.
Marmara ve Ege Bölgeleri’nde ise %1,41’de seyrediyor. Batı Anadolu illerinde ise %1,42’ye gelmiş durumdayız. Batı Karadeniz’de %1,35 ve Doğu Karadeniz’de ise %1,39 ila çoktan Avrupa Birliği’nin gerisine düştük.
Eğer refah etkisi ile ülkemizde doğum oranı düşüyorsa;
1- Bu bölgelerdeki refah AB’nin üzerine mi çıktı?
2-Refah etkisi ile olsaydı ekonominin ve ekonomik beklentilerin iyi olduğu yıllarda doğum oranı neden artıyor?
***
Bir not daha ekleyelim: 2022 yılında 1 milyon 36 bin doğum oldu ama bu doğumların 27 bini yabancı annelerden 19 bin 688’i de yabancı babalardan...
Yabancı anneye göre doğum oranı %2,70’e geliyor. Bu oran 2015 yılında %1,73 seviyesindeydi.
Son not: Türkiye’de demografik yapı çöküyor. Eğer dış göç ve yabancı anneler olmasaydı daha büyük çöküntü olacaktı. Bütün mesele şu: Yabancılar ülke kalitesini yukarı mı çekiyor, yoksa aşağı mı?