Ekonomik maliyete dikkat!

Önceki gün Ankara’da TOBB’un 72. Genel Kurulundaydık. Murat Oray yine bizi “tobb”ladı Ankara’ya taşıdı. Bir gün önce Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın plaket törenine katıldığı ve akşamında resepsiyonunda eski kabine üyelerinin ağırlıkta olduğu gecenin ardından Genel Kurul’a geldik.

Açılış Konuşmasını TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu yaptı. Ardından ise ana muhalefet Lideri olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kürsüye geldi. Salonda alkış ölçmenin yıllardır moda olduğunu bilirim. Ama benim tek dikkatimi çeken alkış salonda olmayan Başbakan Ahmet Davutoğlu’na gelendi.

Aslında TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu sönük gibi geçen konuşmasında çok zarif şekilde ekonomik sıkıntıları dile getirdi. Daha az bilgiye dayalı ve somut olaylardan bahseden Kılıçdaroğlu’ndan daha sertti ama cümleleri yumuşaktı. Anlayan için mesaj çoktu. Mesela TOBB Başkanı teşvik sistemi üzerinden ekonomik sistemin değişmesi gerektiğini daha ne kadar açık dille söyleyebilirdi. Veya hesap vermeyen, sürekli şişen DEVLETÇİLİĞİN bitmesini daha nasıl isteyebilirdi. Ya da üretimin-üretenin-sanayinin üzerinde balyoz gibi duran vergi sistemini Maliye Bakanı’nın yüzüne karşı daha net nasıl ifade edebilirdi.

Dedim ya anlayana mesajlar fazlası ile verildi. Anlatamayan ise ağzını kan ile besledi. Tek fark bu olsa gerek. Olayın bir de salon dışı vardı tabii; yani kulis tarafı. Herkes endi fikrine uygun bir kulis her zaman bulabilir. Çünkü Ülkenin her köşesinden ve her fikirden insan oradaydı. Yandaşını bul, yandaş kulisini kap misali.

Umarım vereceğim kulis bilgisi farklı olur ve bir işe yarar. Bizzat AK Parti tabanında yer alanlar ile de görüştüm, farklı noktada olanlar ile de. Ortak kanı siyasi süreçte yaşanan belirsizliğin bir an önce atlatılarak işe-güce dönülmek istenmesi. Kimse yeni Başbakan ismini aramıyordu, bir an önce belirlensin ve işimize bakalım görüşü vardı. Galiba en kötü durum belirsizliğin sürmesi oluyor.

***

Aklıma “Rasyonel Beklentiler Teorisi” geldi. Ben bu teoriyi biraz dışına taşarak çok kullanıyorum. Teori insanların (ekonomik aktörlerin) iyi bir şekilde bilgilendirildiklerini kabul eder. Dinamik bir süreç olan ekonomide gelecek ile ilgili beklentilerin, olayların gerçek seyri tarafından nasıl etkilendiğine karşı çok duyarlıdır. Kısaca iktisadi değişkenlerin gelecekle ilgili alacakları kararlarda bugünün etkisi çok büyüktür.

Ben olayı şöyle izah ediyorum: Aynı koşullara bağlı iki örnek vaka alalım. İlkinde gelecekle ilgili beklentiler belirsiz ve moral bozucu olsun. İnanın A vakası bir süre sonra gücünün çok daha azında bir gelişme göstermiş olacaktır. Oysa gelecekle ilgili beklentisi güçlü olan B vakası ise potansiyelinin de ilerisine geçecektir. Bir çok ekonomi teorisyeni olayın aslında beklentilerden de ibaret olduğunu ileri sürerler.

İşte bu açıdan ele aldığımızda gerçek reel durum kadar gelecek durumunda çok önemli olduğunu anlarız. Mayısın ilk haftasından sonra ülkemizde piyasalarda yüzde 10-15 arası bir olumsuzluk yaşandı ve bu tablo düzelmiyor. Dolar 2,79’dan zıpladı ve 2,90’ın üzerinde seyrediyor. Faiz ise onca bağırmaya-çağırmaya rağmen düştüğünün bir kısmını geri aldı.

Ve piyasalar şu anda ne olacağını bekliyor. Yeni yön için henüz bir karar verilmediğini görüyoruz. Eğer olumsuzluk algısı az daha artar ise sert dalgalar birbirini tetikleyebilir de. Bu nedenle siyasilerin alacakları kararlarda ekonomiyi de iyi izlemelerinde yarar olacaktır. Bugün “piyasalardan bize ne” diyenler çıkabilir. Elbette borsanın düşmesi, doların çıkması parası olan için bir şey ifade etmez. Gelin siz bir de sanayici ve borcu olanlar için bakın derim.

Ülkemizde şu anda ekonomide (daha yeni yeni anlaşıldı) en büyük sorunumuz özel sektörün dış borçlarıdır. Ben bu sorunu 2007’den beri yazarım ama maalesef yeni anlaşılıyor. Reel sektörün döviz açık pozisyonu 6-7 milyar dolardan 190 milyar dolar sınırına dayandı. Özel sektör ekonomik büyümenin dışında fazladan net 150 milyar dolar dış borç aldı.

Zaten TOBB Genel Kurulu bahçesinde de söylenenler bunlardı. Eğer belirsizlik ve çözüm süreçleri aksar ise sorunların reel sektöre yansıması an meselesi.

Ekonomik maliyeti hafife almayalım derim. Bizler yarım ekmek arası helva dağıtan C. Uzan’a yüzde 7,5 oy veren ve “kim ne verirse beş lira fazlası benden” diyen Demirel’i iktidara taşıyan bir ülkeyiz.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.