Fakirliğin kazandığı ülke..

Çok meşhur söylemdir “Kaybettiren zafer”...

Bu önerme savaşlar için kullanılır ama aynı zamanda ekonomi için de kullanılır...

Konu ilk olarak Pirus zaferi üzerinden anlatılır. Makedonyalı Pyrrhus Romalıları yener ama ordusu öyle yıpranır ki, savaşamaz hale gelir. Ve Romalılar Makedonya’yı işgal ederler...

Ya da sizin sattığınız ürünler çok düşük fiyata (zararına) giderken siz aslında ihracat ile ülkeyi sömürtüyorsunuz demektir. Veya 2003-2013 büyüme sürecinin aslında Türkiye’de üretkenliği bitirmesi gibi...

***

Dünya Bankası verileri üzerinden konuya devam edeceğiz.

2003-2013 yıllarında AK Parti seçimleri zenginlik ve refah üzerinden kazanıyordu. 2002 yılında 3.641$ olan kişi başına gelir 2013 yılında 12.508$ seviyesine çıkmıştı. (Yabancı sermaye girişi ile yalancı bahar olsa da...)

Fakat iş 2012 sonrası değişti.

Erdoğan Nisan 2015’te Kazakistan ziyareti dönüşü uçakta şu açıklamayı yapıyor: “Şu anda inanın ekonomide patinaj yapıyoruz. Belki bazıları farkında değil ama rakamlar bunu gösteriyor. Son 3 senedir ekonomik olarak bir patinajın içerisindeyiz. İş adamı yatırım yapmak istiyor, yargı önünü kesiyor. 1 milyar dolarlık bir yatırımın söz konusu olacağı Galataport için ihale 2 yıl önce yapıldı. Hâlâ iş başlayamadı. Çünkü, Danıştay yürütmeyi durdurma kararı verdi. Buna benzer birçok olay var. Bakın, biz bu seçime kadar kişi başına milli geliri 15 bin dolara çıkarmayı hedeflemiştik. Bunu yakalayamadık. Çünkü, sistemde sıkıntı var. Sistem ciddi manada engelliyor.

Erdoğan o konuşmasında Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen küresel sermayenin de yargıdan yakındığına işaret ediyor... Ve diyor ki “Küresel sermayenin Türkiye’yi güvenli liman olarak görmesi lazım.”

Ve büyük şahlanış için formülü veriyor: Bürokrasinin (yargı başta olmak üzere) karşısında dik duracak bir yönetim sistemi; yani BAŞKANLIK gerekiyor. Ve ikinci nokta: Bankaların karşısında direnecek bir yönetim sistemi: yani yine BAŞKANLIK SİSTEMİ...

İki günah keçisi (Bürokrasi ve bankalar) ve tek çözüm sistemi: BAŞKANLIK...

***

Ve 15 Temmuz hain FETÖ kalkışması bu fırsatların hepsini verdi. Nisan 2017’de Türkiye fiili olarak BAŞKANLIK SİSTEMİNE geçti... Yani atı alan Üsküdar’ı geçti...

Üsküdar’ı geçti ama Türk Halkı geride kaldı.

Ne büyüme geldi ne de refah...

Dünya Bankası diyor ki: Son 7 yılda Dünya’da kişi başına gelir %23,9 arttı... Oysa aynı dönemde Türkiye’de kişi başına gelir yüzde -1,1 azaldı.

Gelin bizim etrafımızdaki ülkelerin bu dönemdeki performansına bakalım: Önce hemen üstümüzdeki ülkeler (Kişi başına gelir artışı %) : Meksika %25,0 (11.091$); Kazakistan %45,7 (11.244$); Malezya %25,3 (11.972$); Bulgaristan %81,8 (13.772$); Romanya %69,0 (15.892$); Polonya %48,0 (18.321$)...

Ama iş sadece üstümüzdeki ülkeler değil... Mesela bizden geride olan ülkelerin performansı da önemli: Mesela Sırbistan %62,9 (9.394$);Gabon %31,2 (8.820$); Azerbaycan %99,4 (7.737$); Ermenistan %90,6 (7.014$); Arnavutluk %65,0 (6.803$); Gürcistan %63,2 (6.628$)...

***

Aslında mutlak rakamlar çok şey ifade etmiyor. Burada vermeye çalıştığımız konu “emsal ülkelere göre Türkiye’nin durumunu” göstermekti...

Ama daha önemli mesele başka... Asıl mesele trend, yani gidişatımız.

Bizde trend aşağı doğru. Teknoloji üretemeyen bir ülke haline geldik. O nedenle fakirliği ilerleyen yıllarda çok daha ağır çekeceğimiz kesinkes mutlaktır.

Bir başka mesele de şudur: Benim yıllardır doğum oranları üzerinden verdiğim demografik yapımız... Yani hızla yaşlanırken zenginleşme yolunda değil, fakirleşme yolunda ilerliyoruz.

Daron Acemoğlu 10-15 yılımız kaldı diyor. Ben de bunu yıllardır dile getiren yazılar yazıyorum: Evlatlarımız-torunlarımız felaket bir durum yaşayacaklar.

Rahmetli Turgut Özal’ın ektiği bütün tohumlar Erdoğan döneminde sökülüp atılıyor. Bunun en somut örneklerinden biri Özal’ın “Orta Direk” hayalinin yerine Erdoğan’ın “Taban Sınıf” tercihinin gelmesidir. Orta sınıfı yok eden bir Erdoğan dönemi yaşıyoruz.

Türkiye taban sınıf tercihi ile gerçeklikten koparak cehalet devrini yeniden hortlatmış oldu. Eskiden refaha-zenginliğe oy veren seçmenler bile “ülkeyi bir kuru soğana mı satacağız” noktasına gelerek fakirliğe oy vermeye başladılar.

Şimdi diyorlar ki emekliye şu kadar zam, memura bu kadar zam... Kardeşim bu zamları verecek ne üretiyorsun ne kazanıyorsun?

Arkası olmayan her zam enflasyon olarak geri alınacaktır. Bu mutlak doğru ortadayken zam üstüne zam neyi getirecek?

Bu ülkede çalışmayı vaat eden bir parti lazım. Çalışmayı-üretmeyi ve kazanmayı sağlamalıyız.

Evlatlarımızın geleceğini kurban etmeye daha ne kadar devam edeceğiz? Geçmiş olsun...

YORUMLAR (31)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
31 Yorum