Geleceği düşünebilmek

Geçmişle mi mücadele edeceğiz yoksa bugünü mü düşüneceğiz? Ya da bir başka seçenek daha var: Geleceği düşünebilir miyiz?

Eğer geçmişle ve bugünle çok mücadele ediyorsak gelecek hayallerini bir kenara bırakmış oluruz.

Aslında hayallerimizin büyük yara aldığını, geleceği düşünemediğimizi göç istatistiklerinden görebiliriz: İyi eğitimlilerin gittiği, eğitimi düşük kesimlerin geldiği bir ülke haline geldik.

Gidenler vatan sevgisi düşük hainler mi yoksa gelenler vatansever mi? Aslında hiçbiri... Bütün mesele ekmek kavgası veya gelecek kaygısı.

Prof. Dr. Ufuk Akçayiğit’in sunumunda gördüm: Türkiye’de kamunun eğitime ayırdığı pay çok düşük...

Son sırlardayız. Ama yine Türkiye’de ailelerin evlatlarının eğitimine ayırdığı pay çok yüksek.

Bunun anlamı şu: Kamusal eğitime olan güven çok düşmüş demektir. Millet iyi bir eğitim için özel sektöre gitmek zorunda kalıyor.

Bu durum ne ifade ediyor diye size hatırlatayım: Parası olanın iyi bir eğitimle yakalayacağı fırsatları parası olmayan ama çok daha zeki çocuklar elde edemeyecek demektir. Yani fırsat eşitliği büyük bir yara almış durumda. Maddi durum zeka ve yetenek durumunu keserek gelecek kurma hayalini yok ediyor.

Mesela geriden iyi bir Dr. kadrosu belki de gelmeyecek... İleriki yıllarda bazı hastalar ölmemesi gerekirken belki de ölecekler. Burada önemli olan bu sorunu şimdiden görmek ve buna göre tedbirler almaktır.

Ya da bir başka örnek: Belki parası olmadığı için iyi bir eğitim alamayan bir çocuk büyük buluşlar ve değerler yaratabilecekken gerilerde kalacak. Yani demokrasilerin en büyük nimeti olan sınıfsal geçişkenlik yok olacak... Gelecek için bu durum aslında büyük bir yıkım demektir.

Türkiye mevcut durumda ekonomik sorunlar yaşıyor ve daha büyük sorunları gelecekte yaşayacaktır.

Ama inanın bu sorunları o kadar da devasa görmüyorum. Asıl sorunumuz yukarıda bahsettiğim YAPISAL ÇÖKÜŞ olarak adlandırdığım gelişmelerdir.

Başkanlık sistemi ile devlet çalışmaz oldu ve kurumsal akıl yerlerde sürünüyor. Yine Başkanlık sistemi ile inanca dayalı söylemlerin tersi gelişmeler toplumun inanç dünyasını çökertiyor. Kısaca 2017 referandumu için söylediğim cümleyi tekrar edeyim: Bu Referandum geçtiğinde devlet ve İslam büyük yara alacak tezim maalesef doğru çıktı.

Bunu da toparlarız.

Ama yapısal çöküşün yol açtığı bir kuşaklık sorunları zor toparlarız.

Bakın önümüzdeki dönemde mevcut yönetimin devamı halinde ödeyeceğimiz ekonomik yıkımı tarif edemem: 8 milyar dolarlık cari açık 56 milyar dolara çıktı ve şeffaf piyasalardan döviz gelmiyor.
Putin’in eline muhtaç hale geldik. Milli egemenlik açısından büyük sorun.

BAE ve S. Arabistan yolladıkları para karşılığı SİSİ ile daha fazla kucaklaşmamızı istiyor. Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu seçim sonrası Erdoğan ve SİSİ’nin görüşeceklerini açıkladı. Kısaca seçim sonrasına ertelediğimiz Rusya ve swap paralarını da bu yüksek cari açıkla nasıl ödeyeceğiz? İmkanı yok...

O zaman cari açığı kapatacak ve hatta cari fazlaya geçecek bir yol tercih etmemiz gerekiyor. Bu ise büyük bir kemer sıkma demektir. Bu durumda işsiz sayısı 5-6 milyona çıkar...

Seçimden sonra yönetim değişmezse en az 2-3 milyon kişi işini kaybedecek... İlk yol bu tercih edilirse bu sonuç kesin.

Ya da bu sanal refah politikası (negatif faiz) sürüp 1-2 yıl içinde büyük çöküşü yaşar ve işsiz sayısının 10 milyonun üzerine çıktığını görebiliriz. İki yoldan biri olacak... Ama hangisi???

Bir başka seçenek ise yönetim değişimi... O vakit yumuşak geçiş sağlayabiliriz. Bu imkan muhalefetin elinde var: Kullanabilirlerse...

***

Ama tekrar edeyim ki benim korkum parasal ekonomi de değil. Ben yapısal çöküş sürecinden çok daha fazla korkuyorum.

Seçim söylemlerinin hiçbirinde bu sorunlar yok: İktidar İHA-SİHA-seccade, terör söylemleri ile adeta korku iklimi üzerinden gelecek düşüncemizin tamamen akla gelmemesini istiyor. Korku ile oy verin diyor.

Muhalefet ise adeta temel sorunlara fazla değinmiyor. Asıl yıkımın nerelerde olduğunu biliyorlar ama topluma bunu anlatmak iktidarın korku ikliminde çok zor.

Hatta daha vahimi şu ki seçmenler Çiller’in iki anahtar vaadi gibi geleceklerini yıkacak beklentiler talep ediyor. Yok EYT çıktı mı, yok emekli maaşı en az ne olacak...vs vs.

Ortada gelecek kaygısı taşıyarak yapıcı siyaseti isteyen nerede ise bir Allah’ın kulu kalmamış.

***

Gelecek önemli...

Özellikle evlatlarımızın geleceği.

Geriden çocuk gelmiyor, evlenme azaldı boşanma arttı. Yapısal sorunlarla zenginleşmeden karşı karşıya kaldık. Buna bir de yapısal çöküş eklendiğinde geleceğimizi düşünemiyorum.

Ben çok korkuyorum ama toplumda bu korkuyu maalesef göremiyorum. Umarım bir gün geçmişi ve bugünü düşünmek yerine enerjimizi gelecek üzerine yoğunlaştırırız.

Umarım...

YORUMLAR (30)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
30 Yorum