Güç ve ekonomik büyüme

Bugün bahsedeceğim mesele aslında daha önce defalarca yazdığım konunun bir toparlamasıdır.

Önce şu noktayı belirteyim: Ekonomiye acil önlemler alınması gerektiği noktasında Hükümete 15 Temmuz sonrası nerede ise her gün seslendim. İlk başta dünyada sudan ucuz hale gelen petrol ve doğalgazın yurt içine de aynı ucuzlukta sunulmasını tavsiye ettim. Ucuz doğalgaz sayesinde ucuz elektrik üretimi de gerçekleşecekti.

Ama olmadı.

Hatta bir “ucuzluk kampanyası” ile kamunun bazı vergilerden feragat ederek, ilk fedakarlığı yapmasını önerdim.

Ne oldu biliyor musunuz?

Ekonomi yönetimi 35 milyar dolara aldığımız doğalgaz ithalat faturası 15 milyar dolara düşmesine rağmen sadece yüzde 10 zammı geri aldı.

Ankara’nın çok şişmanladığını, zayıflaması gerektiğini yazdıkça, peş peşe yeni vergi artışları ve zamları gördük.

Benim çok ama çok ağrıma giden asıl zam ise, 15 Temmuz Şehitler Köprüsüne yapılan zamdı. Türk Halkı, 15 Temmuz gecesi o köprüde FETÖ’nün hain darbe girişimini durdurdu. Oysa bizler yüzde 48 son zamla beraber köprüden geçiş ücretini iki yılda 3,50 liradan 7,0 liraya artırdık.

Ben olsam en azından sembolik olarak, köprüleri canları pahasına savunan Türk Halkına geçişi bedava yapardım. Veya hiç zam yapmazdım...

“Millet köprüde darbeyi durdurdu

Ankara ise köprüye zam yaparak geçişleri durdurdu” dedirtmezdim

***

Ekonomi yönetimi, biz burada “ekonomide sıkıntı var” dedikçe, adeta kulağını tıkadı. Ortaya çıkan sorunlara karşı önlemlerde çok geç kalındı. Bugün dolar 300 baz puan faiz artışına rağmen 3,5 liranın üzerinden işlem görüyor. İşsizlik oranı ise 2001 krizinde ulaştığı yüzde 12,0 seviyelerinin de üzerine çıkmış durumda.

Bizler almadığımız önlemler nedeniyle de 2 büyük reyting şirketinin verdiği “yatırım notunu” kaybetmiş olduk. Kısaca çok geç kaldık ve çok yanlış yaptık...

***

Şimdi size bir başka tablo sunacağım:

2004-2007 arası ortalama kredi faizleri %21,06

2004-2007 arası ortalama enflasyon %8,79

Enflasyon ile kredi faizleri farkı %140.

Faizlerin ne kadar yüksek olduğunu görüyorsunuz değil mi?

2003 yılında 68,8 olan sanayi üretim endeksi, 2007 yılında yüzde 43,8 artışla 98,9’a yükseliyor. Yıllık sanayi üretim büyümesi yüzde 11,0’e ulaşıyor.

2003 yılında 47,3 milyar dolar ihracatımız, 2007 sonunda 107,3 milyar dolara ulaşıyor. O tarihlerde ihracatımız yılda yüzde 32 artış gösteriyor.

Bakınız aynı tarih aralığında ekonomik büyüme oranımız ise yüzde 32,7’ye ulaşırken, yıllık büyüme ortalamamız yüzde 8,2’ye çıkıyor.

Gördüğünüz gibi, hızlı büyüme döneminde faizler de çok yüksekmiş...

***

O zaman sorun ne?

Bakın Sayın Cumhurbaşkanımız “yetkileri tek elde toplayacağız” dedi. Gelin bu cümlenin ardındaki olası gelişmelere beraber bakalım:

2003 yılında Merkezi bütçe 82 milyar lirası vergi olmak üzere 101 milyar lira almış. Devletin diğer kurumları ile beraber (başta sgk) ekonomiden aldığı para 143 milyar liraya ulaşıyor. O yıl ülkemizin GSYH’sı 455 milyar liraydı. Şimdi orantılara bakalım:

Vergi oranı %18,0

Merkezi bütçe geliri %22,2

Genel devlet payı %31,4

Gelelim 2015 yılına. Merkezi bütçe 407 milyar lirası vergi olmak üzere 483 milyar lira alıyor. Genel devletin aldığı para ise 799 milyar liraya ulaşıyor. Ekonomimizin ulaştığı büyüklük ise 1 trilyon 953 milyar lira (eski seri GSYH). Gelin şimdi oranlara bakalım:

Vergi oranı %20,8

Merkezi bütçe geliri %24,7

Genel devlet dengesi %40,9

***

Şimdi şu soruyu sorabilir miyiz? Ankara güçlendikçe daha çok vergi ve para alıyor. Acaba Ankara’nın bu güçlenmesi ekonomiyi nasıl etkiliyor.

Son 4 yılda ortalama kredi faizi %13,33

Son 4 yılda ortalama enflasyon %7,95

Enflasyon ile kredi faizleri farkı %68

Ama son 4 yılda büyüme yüzde 14,0 iken, yıllık ortalama büyüme yüzde 3,5’de kalıyor.

Sanayi üretimi toplamda %12,2 artarken, yıllık artış sadece %3,0’de kalıyor.

Bu tabloda elbette küresel etkiler de var ama yine sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi “ekonomide patinaj yaptığımız” da bir başka gerçek.

Şimdi bir başka soru ile konuyu yarına bırakalım: Acaba Ankara’nın güçlenmesi ile ekonominin güçlenmesi arasında nasıl bir bağ kuracağız? Önümüzde bizi bir tehlike mi bekliyor; yoksa bir fırsat mı?

YORUMLAR (29)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
29 Yorum