İnancın değeri...
Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemine çok karşı biriydim ve halen bu görüşümde ısrarlıyım. Bu sitemin geçmesi halinde 2 şeyin yıkılacağını söylüyordum:
1-Devlet
2-İslam
Önce şu notu düşeyim: Başkanlık Sisteminde bütün devlet güçlerinin bir elde toplanmasına karşıyım. Bu sistem başkanlık sistemi ötesi bir şey...
İkinci not: Devlet elbette yıkılmaz ama kurumlar ve kurallar çalışmayacağı için devlet büyük yara alır.
Nitekim yetkilerin tek elde toplandığı son 5 yılda adaletten tutun ekonomiye kadar çok yıkım yaşadık ve yaşıyoruz.
İkinci not: İslam elbette yıkılmaz ama çok yara alır. Nitekim bugün birçok politika ve eylem İslam referans verilerek veya oradan bir güç alınarak yapılıyormuş gibi gösteriliyor. Ama yapılan -U- dönüşleri veya diğer yanlışlar toplumda genç kuşak üzerinde yıkıcı etkiler oluşturuyor.
Bunca deisti kim nasıl yetiştirdi? Bugün AK Partili dindarların düşünmesi gereken en önemli meselelerden biri de budur. İslam’a verilen zararı ve temel İslami değerlerdeki yıkımı nasıl göğüsleyecekler? Vebal çok ama çok büyük...
***
Şimdi son gelişmeye bakalım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 2021 Kasım ayında “Nass ortada olduğuna göre, sana bana ne oluyor?” diyerek negatif faiz politikasının fitilini ateşledi.
O günden bu yana dolar 8 liradan 23 liraya yükseldi. Kur artışı ile beraber enflasyon (resmisi) yüzde 85’e kadar çıktı.
Pahalılık ve bu pahalılık karşısında dar gelirlilerin durumu daha da ağırlaştı. Ucuz işgücüne dayalı olarak adına önce ‘Çin Modeli’ dediler ama sonra hemen ‘Türkiye Ekonomi Modeli’ diye düzelttikleri sisteme geçildi.
Ucuz TL
Ucuz İşçi
Üzerine dayalı bir ekonomiye geçildi.
Ve seçimler... Aslında herkes biliyordu bu politikanın seçimlere yönelik uygulandığını. Ekonomide tüketim çılgınlığı ile suni bir canlılık yaratılarak seçimler yapıldı.
Seçime giderken de Erdoğan “düşük faizle devam edeceğiz” dedi.
Uzmanlar uyarmasına rağmen hiç taviz verilmeden “Dünya yanlış yapıyor, bir tek biz doğru yapıyoruz” denildi. Uyaranlar ise hain, mandacı, Londra’nın sömürge temsilcileri gibi çok ama çok ağır suçlamalarla karşı karşıya bırakıldı.
Ve seçimler bitti...
Yola iki faiz merkezinin temsilcileri olarak Mehmet Şimşek ve Hafize Gaye Erkan getirildi. ‘Faiz merkezinin temsilcileri’ söylemini aslında ben üzülerek kullanıyorum. Her iki isim de ülkemizin yetiştirdiği çok değerli kişilerdir. Sadece bu isimleri muhalefet getirseydi bu şekilde söylemi bugünkü muktedirler kullanacaktı... O yüzden bunu belirttim.
Erdoğan uçakta verdiği söyleşide “kabullendiğini” açıkladı. Öyle cümleler kullandı ki. “ben yapmadım onlar yapıyor’ durumuna işi getirdi.
Kısaca seçim bitti
ve
Nass’da bitti.
İyi ama bu kişilerin ekonomi görüşleri belli değil miydi? Ve bu kişileri bu göreve kim getirdi?
Bu şekilde bakıldığında Kuran’ı Kerim’deki Nass... ne olacak şimdi? Kuran-ı Kerim referans verilerek yapılan uygulamadan dönülmesi gençler üzerinde inançsal açıdan ne ifade edecek?
Deizm neden yayılıyor diye sorguladığımızda tam da bu gibi söylemler ve dönüşler etkili olmuyor mu?
Bu referandum geçerse en büyük yara alacak dediğimiz İslam’ın ülkemiz üzerindeki durumu ne hale geliyor?
***
Aslında bunlar bizim gibi uzmanların meselesi de olmamalı. Mesela seçimden önce İslam adına oy istenmesini dile getiren cübbeli vs dini söylemlerde bulunanların sorunu olmalı.
Seçim bitti Nass bitti nasıl olur?
İnancın değeri seçimle alakalı olabilir mi?
Atılan iftiralar, suçlamalar ne olacak? Kul hakkı diye bir şey var mı?
Ve sonuç: Seçime giderken söylenen cümlelerin bir hükmü oluyor mu? Vatandaşa karşı söylem değişmedi diyorsunuz ama eylem tamamen zıttı olmuyor mu?
İnancı kullanmanın seçimde etkisi olabilir ama ya samimi inançlılar ne olacak?