İşsizlik ve siyaset
Ekonomi nedir? Elbette ilk cevap ‘iş’ olacaktır.
1- İşimiz var mı?
2- Kazancımız nasıl?
80’lerde Turgut Özal, Anavatan Partisi ile en fazla 40 sente muhtaçlığımızdan bahsederdi. Özallı yılların damga vurduğu 1980-90 arasında Türkiye’de ortalama yıllık işsizlik oranı %8,30
Karanlık yıllar dediğimiz 1991-2001 arasında ise; işsizlik oranı %8,18 oldu.
Kısaca 80’li yılları %8,30 işsizlikle geçiren ülkemiz, karanlık denilen 90’lı yılları %8,18 gibi az da olsa daha düşük bir işsizlik oranı ile geçiriyor.
***
Gelelim sonraki döneme
2005-2016 arası dönemi alıyoruz. Çünkü 2005 öncesine ait yeni seriye uygun işsizlik verileri yayınlanmamış.
Neden TÜİK’in eski seri-yeni seri işsizlik verilerine özel dikkat ediyoruz? Çünkü, eski seri işsizlik verisi ülkemizde işsizlileri daha çok gösteriyordu. Yeni seri sayesinde işsizlerimiz artık aynı yıllarda daha az görülür oldu.
Alttaki tabloda TÜİK’in aynı yıllar için eski seride ve yeni seride işsiz sayısını nasıl hesapladığını görüyorsunuz:
Biz yeni seri (yani işsiz sayısını ve işsizlik oranını daha düşük gösteren seriyi) baz alarak 2005-2016 dönemi işsizlik verilerine bakıyoruz. Bu dönemde ülkemizde ortalama işsizlik oranı %9,98
Elbette burada 2008-09 küresel krizi çok etkili oldu. Ama bu krizi ‘teğet geçer’ tezi ile açıklayan da bizler değil miydik?
O vakit bir de 2010-2016 arası verilere bakalım. Bu sefer de işsizlik oranı %9,85 olarak karşımıza çıkıyor.
Yani fazla değişen bir şey yok. Nerden alırsanız alın, hangi yöntemi uygularsanız uygulayın yıllık işsizlik oranı karanlık yılların bile üzerine çıkmış durumda.
80’lerde her 100 kişiden 8,30 kişi işsizken 90’larda her 100 kişiden 8,91 kişi işsiz kalıyor.
Oysa ekonomimizin 3 kat büyüdüğü yıllarda her 100 kişiden yaklaşık 10 kişi işsiz olarak dolaşıyor. Hem de hesap sistemi değişip, 9 yılda 2 milyon 916 bin kişi işsizler ordusundan silinmesine rağmen.
FAKİRLEŞTİREN BÜYÜME
Nasıl oluyor da ekonomimiz üç kat büyürken işsizlerimiz iş bulamıyor? Zenginlikle fakirlik bir arada artıyor.
2002 sonunda iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi bugüne kadar maalesef Derviş-İMF programını değiştirmedi. Hatta Kemal Derviş’ten bile daha iyi uyguladı. Ama o programın miadı 2006-07’de bitmeliydi ama Ak Parti ekonomi kadroları bir türlü yeni ekonomi programı yazamadılar. Hatta Kemal Derviş bile yazdığı programın miadının dolduğunu ve yeni bir ekonomi programı ile üretimin temel alınması gerektiğini açıkladı. Ama olmadı...
Türkiye ithalata dayalı, yabancı sermayeye muhtaç bir “tüketim ekonomisi” programında hala ısrar ediyor. Ekonomimiz yavaşlasa dahi cari açık yavaşlamıyor. Her yıl 30-40 milyar dolar yabancılardan sermaye temin ederek tüketim açığımızı ithal etmemiz gerekiyor. Borç alıp, ithalatla tüketince de karşımızda kronik işsizlik kala kalıyor.
TOBB önceliğinde istihdam kampanyası düzenlendi. Basında Mart verileri açıklandığında “kampanya yanıt buldu” denildi. Bakalım ne kadar doğru?
a-) 2014 Ocak-Mart arası istihdam 1 milyon 127 bin kişi artıyor.
b-) 2015 Ocak-Mart arası istihdam 499 bin kişi artıyor.
c-) 2016 Ocak-Mart arası istihdam 718 bin kişi artıyor.
d-) 2017 Ocak-Mart arası istihdam 817 bin kişi artıyor.
Sizce TOBB’un istihdam kampanyası hangi yıl gerçekleşmiştir?
YERLİLİK SORUNU
Geçen hafta Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan “büyük projeler” yerine acil işlere öncelik verilmesi gerektiğini söyledi.
Büyük projeler....
Yüzde kaçı yerli dersiniz.
Mesela 3. Havalimanının inşaatında yerlilik oranı yüzde kaç? Veya metro hatlarında yerlilik oranımız nedir?
Sahi şu soruyu kendimize iyice soruyor muyuz? Büyük ve milli dediğimiz projelerimizde yerlilik oranımız nedir? Neden KOBİ’ler kalkınamıyor bu projelerden? Neden hala işsizliğimiz yüksek ve orta kesim çalışan ücretler geriliyor.
Neden büyüdükçe fakirleşiyoruz?