İstihdam ve yozlaşma
TUIK hesapları üzerinden bir veri bulmak veya uzun zaman dilimi üzerinden analiz etmek inanın çok zor. Sürekli veriler-seriler kaldırılıyor veya yenileniyor. Eskileri arasan eski seride devamı yok; yenileri arasan eskileri yok, kısaca işimiz zor.
Neyse biz elde ettiğimiz veriler çerçevesinde işe koyulalım.
Yıl 2005
Ülkemizde çalışan insan sayısı 19 milyon 633 bin kişi. O tarihte Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) enflasyondan arındırılmış sabit fiyatlarla 90 milyon 500 bin TL.
Ne dönemdi o yıllar: Türkiye hızla büyüyordu. Mesela 2005 yılı büyüme oranı reel yüzde 8,4, ardından 2006 yılında büyüme yine muhteşem %6,9 olarak geliyor. Keza gelin 2007 yılı büyümesini de makul kabul edelim; yüzde 4,7 büyüyoruz.
Ve ardından küresel kriz geliyor. Önce 2008 yılında yavaşlıyoruz ama 2009 yılında çöküyoruz.
Neyse ki hızlı toparlıyoruz. Hani kriz teğet geçecek diyoruz ya; öyle oluyor. Tıpkı 1994 ve 2001 krizleri gibi teğet geçiyor ve 4 çeyrek küçüldükten sonra yine tıpkı eski krizler gibi hızla toparlıyoruz. 2010 yılında yüzde 9,2 ve ardından 2011 yılında yüzde 8,8 gibi muhteşem büyüme oranları yakalıyoruz.
Ardından büyüme oranları düşüyor veya Sayın Babacan'ın dediği gibi "düşürülüyor". Çünkü 2010 ve 2011 yıllarındaki büyümeler yerli üretim-istihdam ve değer yaratma ile gerçekleşmiyor. Neyle gerçekleşiyor? İthalat, cari açık, borçlanma ile büyüyoruz.
İthalatımız 2009 yılında 141 milyar dolar iken sadece iki yıl sonra 2011'de 241 milyar dolara fırlıyor. Hızlı büyüme derken ithalat resmen patlıyor. Aynı dönemde ihracat ise 102 milyar dolardan 135 milyar dolara çıkabiliyor.
İhracat 33 milyar dolar artarken,
İthalat tam 100 milyar dolar artıyor.
Ve ekonomi yönetimi frene basarak ekonomik büyümeyi yavaşlatıyor.
Ama işimiz bitmedi. Övünüyoruz... Neyle mi?
"Bakın, dünyada işsizlik artarken Türkiye 2009 yılından bu yana 5 milyon 318 bin kişiye iş buldu" diye her yerde anlatıyoruz. Muhteşem bir tablo. Küresel krize rağmen az büyüyoruz ama istihdamda müthiş ileriyiz.
5,3 milyon kişi iş buldu.
İşsizlik oranı başka ülkelerde yüzde 20-25'lere çıkıyor ama bizde öyle yükseliş olmuyor.
Şimdi tabloya bakın:
Lütfen iyi bakın...
Muhteşem kabul edeceğimiz 2005-2006-2007 yıllarında büyüme basit hesapla yüzde 6,7 oranında gerçekleşiyor. Aynı dönemde aynı basit hesapla istihdam artışı yüzde 1,7. Tekrar yazalım:
Ekonomik büyüme yüzde 6,7
İstihdam artışı yüzde 1,7
Bu rakam size ne ifade ediyor?
Anlatayım: Hem büyüme yaşamışız hem de değer üretmişiz. Nasıl mı? Bakın bir yatırım ve büyüme oranı istihdamdan daha hızlı olmalıdır. Hatta ne kadar çok büyüme oluyor ve istihdam daha az oluyorsa anlarız ki, o ülke teknolojik ve değer artırıcı şekilde büyüyor.
Bu nedenle ekonomide tek veri alınıp yorumlanamaz. Başarı diye övündüğümüz şey aslında müthiş bir gerileme işareti olabilir.
Size bir örnek vereyim: 29 buhranında iktisat teorisi der ki "Ekonomik başarı için devletin bütçesi denk olacak". Ve öyle yaptılar.
Kriz çıktı ve özel sektör büyük yara aldı, daha az vergi ödediler. Devlet azalan vergi nedeniyle adam çıkardı, harcamaları kıstı ve bütçeyi denk yaptı. O dönemin bütçe yöneticileri başarı diye övündükleri bu kural yüzünden dünyayı büyük bir ekonomik buhranın içine soktular. Dünya savaşları, büyük çöküşler, sefillik, açlık yaşadı dünya...
Tablomuza dönelim. Son üç yıl:
Büyüme basit ortalamada yüzde 3,06
İstihdam artışı ise yüzde 3,7
Şimdi lütfen ilk 3 yıl ile son 3 yılı karşılaştırın. İlk üç yılda 4 liralık büyümeye 1 istihdam düşüyordu. Son üç yıl ise 0,82 liralık büyümeye 1 istihdam düşüyor. Kısaca son yıllarda ekonomi büyümüyor ama istihdam artıyor. Bu nasıl bir mucize bilmiyorum; ama hiç övünülecek bir mucize değil.
Yani önceki dönem değer yaratan, teknolojik gelişmeye yol açan bir büyümeydi. Oysa son üç yıl değersiz büyüme, yozlaşan bir ekonomi, teknoloji ve sanayisi biten bir tablo görülüyor.
Olayı daha geniş görmek için keşke TUIK eskiden olduğu gibi çalışanların ücret durumunu gösteren raporlar yapsa ve yayınlasa: Ülkemizde çalışanların maaş durumu nedir? Büyüme olmadan nasıl istihdam sağlanıyormuş bir öğrensek.
Öğrensek ve Batı'nın büyük liderlerine aktarsak. Bakın mucizemize desek. Ekonomiyi büyütmeden de insanları işsizlikten kurtarabiliyoruz desek.
Sahi Nobel almamız lazım bizim ama niye vermiyor?
Bu ekonomik mucizeyi herkes sahiplenmeli ve herkes herkese anlatmalı derim.
Veya gerçekleri öğrenmek mi istemeliyiz?
Sahi TUIK gerçek ne?