İyi - Kötü - Çirkin

Türkiye 2023-I. çeyrekte yüzde 4,0 büyüdü.

Yıllıklandırılmış rakama göre son 2 yıllık büyüme oranımız yüzde 16,6’ya ulaştı. Başkanlık dönemi diyeceğimiz son 5 yıllık büyüme ise yüzde 23,5 oldu.

Dikkat ederseniz Başkanlık Sisteminde büyümenin önemli kısmı son 2 yılda gerekleşti. Başkanlık öncesi 5 yılda ise büyüme oranının yüzde 34,1 olduğunu ifade edelim.

Başkanlık Sistemi ile refah kaybı yaşadığımız 5’er yıllık büyümenin %34,1’den %23,5’e düşmesinden anlıyoruz.

Ama bir başka gösterge daha var: İSTİHDAM

Başkanlık Sistemi öncesinde 60.464 bin çalışabilir nüfusa 4.853 bin yeni istihdam yaratarak iş imkanı sağlamışız. Yani çalışabilir nüfusun yüzde 8,0’i iş bulmuş. Oysa son 5 yılda 65.257 bin çalışabilir nüfusun sadece yüzde 3,6’sı olan 2.342 bin kişiye yeni iş sahası açabilmişiz. Kısaca Başkanlık Sistemi iş bulma imkanı açısından 2,8 milyon civarı kişinin ekmeğine mal olmuş.

***

Fakat daha başka unsurlar da var büyüme içerisinde. Mesela Nass... Ya da negatif faiz dönemi.
Yine yıllıklandırılmış verileri üzerinden devam edeceğim: Son çeyrekte yüzde 0,9 büyümeye karşılık tüketim büyümesi yüzde 3,5. Ya da son 2 yılda GSYH büyümesi %16,6 ama tüketim büyümesi %40,3...
Bunun anlamı şu: Bizim olmayan bir refah yaşayarak çılgınca bir tüketim yapmışız.

Zaten grafikte görüyorsunuz... Tüketim büyümesi her şeyin üzerinde.

Ya ÜRETİM?

Grafikte net olarak görülüyor: Sanayi üretimi 2020-II çeyrekte artmaya başlıyor ve bu artış 2022-II çeyrekte bitiyor.

İç talep ya çılgınca tüketim sanayi üretimini nerede ise hiç etkilememiş. Büyüme üretimden gelmezken adeta tüketim büyümesi yaşamışız. Ama bizim olmayan gelirle... O nedenle son 1 yıllık finans büyümesi de %17,9’a ulaşmış.

Ama bir başka tarafa daha bakmamız gerekiyor: YATIRIM

Son 2 yılda GSYH büyümesi %16,6 olmasına karşılık makine-teçhizat yatırımındaki büyüme %30,2... Bu çok önemli bir başarı.

2014 sonrası adeta yerinde sayan yatırım hamlesi 2020-II çeyrekte adeta yeni bir ralliye başlıyor. Ve sanayi üretimi son 1 yılda yavaşlamış olmasına rağmen yatırım hamlesi devam ediyor.

Hatta yatırım büyümesi Başkanlık Sistemi olan son 5 yılda %41,6’ya ulaşırken önceki 5 yılda %37,5’in bile üzerine çıkmış oldu.

İyi ama sorulması gereken soru şu: Neden yatırım büyümesi sanayi üretimine ve istihdama yansımadı?

***

Gelelim Türkiye Modeline: Üretim-Yatırım-İstihdam-İhracat-Cari fazla
Üretim yerinde sayıyor ve onun yerine çılgınca tüketim yaşıyoruz. İhracat ise gerilemeye başlarken daha önemlisi ihracat fiyatı ithalat fiyatının çok gerisinde. Yani daha pahalıya alıyor ama daha ucuza satıyoruz.

Bu fiyat dengesi sömürge ülkelerinde olur.

Yani hem miktar üretemiyoruz hem de değer üretemiyoruz.

İstihdam ise zaten çok yetersiz. Yukarıda değindiğim gibi 2,8 milyon kişi iş bulması gerekirken işsiz kalmış.

Geriye sadece cari fazla kalıyor.

Sizce bu kadar tüketim çılgınlığı yaşanırken ve üretim yerinde sayarken kimin malını tüketmiş oluruz? Elbette dış güçlerin.

Ve bunun sonucu ne oldu: 2022 Mart ayında 12 aylık cari açık -18.3 milyar dolardan 2023 Mart ayında -54.2 milyar dolara fırladı. Cari açığın 2021 yılında sadece -7,2 milyar dolar olduğunu da hatırlatalım.

Cari dengeyi Rusya-Ukrayna savaşı ile yükselen enerji fiyatları mı bozdu? HAYIR.
2021 yılında enerji hariç cari denge +35,0 milyar dolar fazla veriyordu. Mart 2023 itibari ile enerji hariç cari denge yıllık olarak +21,9 milyar dolar fazla vermiş durumda. Hatta enerji fiyatları düşerken enerji hariç cari denge fazlası hızla geriliyor.

Sorun enerji fiyatlarında değil, sorun üretimi artıramadan tüketimi çılgınca desteklemekte. Bunun adına da Nass... Diyoruz ama asıl unsur negatif faiz...

Negatif faiz ile ne oldu? Sıralayalım:

1-Üretim artmadı (yeterince)
2-İstihdam artmadı (yeterince)
3-Tüketim çılgına döndü
4-Cari açık patladı
5-Gelirler düştü
6-Fiyatlar fırladı

Şimdi siz bu modeli nasıl bulursunuz? Başarılı bir model mi yoksa sürdürülemez bir bağımlılık modeli mi?
Son not: Bu model sonucu Türkiye’nin döviz ihtiyacı çok fazla artmış durumda... Sizce Erdoğan Mısır diktatörü SİSİ ile canı gönülden mi görüşüyor? Katil Esat ile neden görüşmek zorunda kalıyoruz?
Bağımlı ekonomi bağımlı siyaseti beraberinde getiriyor... Bu kadar net.
Filmin adı neydi: The Good, the Bad, and the Ugly... Yani İyi - kötü - çirkin... 1966 yılında çevrilmiş.

ss.pngsd.png

YORUMLAR (45)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
45 Yorum