Keşke sözde kalmasa...
Bazı olaylar sözde kalabiliyor. Hatta sözde başka, gerçekte tam tersi başka olabiliyor. Mesela hatırlayın ben en fazla faiz piyasası hakkında “neden sadece faizin oranını tartışıyoruz, faiz makası ile neden aslında faizin kendisini tartışmıyoruz” diye söylenip dururum.
Bakın ülkemizde AK Parti iktidara geldiğinde kredi piyasasının (ben faiz piyasası diyorum) ekonomideki payı sadece yüzde 12,0 seviyelerindeydi. Aradan geçen 14 yılda ekonomimiz çok büyüdü diyoruz ya, işte o büyümeden çok ama çok daha fazla krediler büyüdü. Artık kredi piyasasının ekonomimizdeki yeri yüzde 12,0 değil, yüzde 70,0.
Faiz makası ise şu: Alınan faiz ile verilen faiz arasındaki farktır. Yani para yatıran ne alıyor; parayı kullanan ne alıyor? Kısaca aracının (bankanın) kazandığı paraya bakalım. Kar nerde kalıyor, ona bakalım. Ama maalesef ülkemizde kimse ne faizin kendisini tartışıyor ne de faiz makasını. Bütün tartışmalar faizin oranı üzerine...
Bir ekonomi bu kadar tek tip finansman modeli ile kalkınamaz. Yani vadesi sadece 1 ay olan mevduat ile yıllarca sürecek büyük yatırımlar gerçekleşmez. Nitekim gerçekleşmiyor da... Hatırlayın bakalım ülkemizde özel sektörün büyük üretim yatırımı ne oldu?
Diyoruz ya “kargadan başka kuş; faizden başka ekonomi bilmedik” Hem de bunu AK Parti gibi bir iktidar döneminde uyguladık. Yazık oldu...
Daha yeni Mehmet Şimşek ‘Sermaye Piyasaları’ demeye başladı. Zaten bu söylemini iki aydır kullandı ve SPK kendisinden alındı.
Şimdi size tek bir soru soracağım: Bunun cevabını veren çıkarsa gerçekten çok memnun olacağım. Sorum şu: AK Parti döneminde halka satılan şirketlerin kaçı yine AK Parti döneminde ya battı veya pazarını kaybetti? Borsa İstanbul’a bir de bu gözle bakmanızı öneririm.
Ben Sayın Cumhurbaşkanı ve/veya Başbakan’ın yerinde olsam bu soruyu sorardım ve hesabını da alırdım. Tekrar ediyorum: AK Parti döneminde halka arz edilen ve sonra batan şirketlerin listesini ve oranını bakan var mı?
***
Gelelim ikinci meselemize... Sayın Başbakan Binali Yıldırım dün “kamuda israfı önleyeceğiz” dedi. Verimliliği ve yatırımları artırmayı hedeflediklerini belirtti.
Size net bir ifade kullanayım: AK Parti dönüşmek zorunda. AK Parti siyasi değişimi büyük oranda gerçekleştirdi ama ekonomide tüketim dışında kalkınma ve gelişme konusunda potansiyelin gerisinde kaldı. Yeni dönemde AK Parti bir kalkınma partisine dönüşmek zorunda. Bunu başaramaz ise büyük yara alır.
Ekonomik kalkınma ve gelişme için ekonomide uzun vadeli sermaye kaynakları geliştirerek sermaye piyasalarını dönüştürmek zorunda. Yeni dönem sermaye piyasaları olacaktır-olmalıdır.
Kalkınma ve gelişme için kamu israfı önlemek zorunda. Hatırlayın, şöyle yazmıştım “7 Haziran seçimlerinden sonra belirsizlik ortamında ekonomi 17. çeyreğin büyüme rekorunu kırıyorsa bu işte bir sorun var. Yani Ankara zayıflayınca ekonomi büyüme rekoru kırıyorsa mesaj net: Ekonomide Ankara çözüm merkezi değil, sorun merkezidir”.
Bunu neden yazmıştım? Yıllar itibari ile toplanan vergi o kadar arttı ki... Toplanan vergilerin önemli kısmı maalesef üretim süreçlerinden kesiliyor. Maalesef rant üzerinden, boşa kalan servet üzerinden vergi almıyoruz. Ne demişti Düzce Belediye Başkanı “Ben başka belediye başkanları gibi AUDİ kiralamıyorum, satın alıyorum ve vergiden düşüyorum”.
Başbakan Yıldırım dün “kamu israfını önleyeceğiz” dediğinde inanın çok sevindim. Yıllar sonra bürokratik hortlama maalesef yeniden başladı. Ankara’nın zayıflaması lazım.
2006 yılında 137 milyar lirası vergiden olmak üzere 173 milyar lira toplayan devlet 2015 yılında 407 milyar lirası vergiden 483 milyar lira toplamıştır. Aradan geçen 9 yılda enflasyon yüzde 100 artmıştır. Oysa vergi gelirleri yüzde 197 artarken, toplam devlet gelirleri yüzde 179 artış göstermiştir.
Hep söylediğim cümleyi tekrar ederek bitireyim: Devlet bütçe disiplinini giderlerini kısarak yapmıyor, özel sektörün boğazını sıkarak daha çok gelir elde ederek sağlıyor. Bu da ekonomik büyümenin önünde en büyük engellerden bir olarak karşımıza çıkıyor.
Ankara olmasa büyüme rekorları kıracağımızı gördük. “Duy sesimizi Ankara” diye bitirelim...