Liderlik açlığın önüne geçer mi?

Gelecek... Yani insan gününü gün ederek mi yaşar, ya da geleceğini de düşünerek mi yaşar?
Evladını-çocukları kurban eden eski toplumlar ile geleceğini, yani evladının-torununun geleceğini feda edenler bugünün çağdaş kurban zihniyetini temsil ederler mi?

***

Son 4 yılda (kasım2018-kasım2022) Türkiye’de genel fiyat artışları %182,0 olmuş. Yani 100 liraya satılan ürünler artık 280 lira. Gıdada ise 100 liralık ürünler artık 340,6 lira.

Ekmek ve tahıl grubunda 354,0 lira iken et fiyatları 313,9 liraya çıkmış. En yüksek artış ise süt, peynir ve yumurta grubunda gerçekleşmiş: 4 yıl önce 100 liraya satın aldığımız bu ürünler şimdi 399,0 lira.

Asgari ücretin 4 yılda %243 arttığına bakarsak aslında gıda fiyatları da %240,6 artışla eşit olduğu anlaşılıyor. O zaman şimdi neden daha fazla açlık-yoksulluk çekiyoruz?

Bir not: Genel enflasyonda özellikle giyim sektörünü yakından takip ediyorum. TÜİK, giyim fiyatlarının 4 yılda sadece ve sadece yüzde 50,0 arttığını söylüyor. Sizce 4 yıl önceye göre giyim fiyatları yüzde 50,0’mi arttı? Genel enflasyon düşük tutulunca gerçek gelire özellikle sabit gelirliler ulaşamıyor.

Gelelim tekrar gıda işine.

TÜİK tüketici için genel gıda fiyatlarının 4 yılda %240 arttığını açıklarken gıda firmaları ürünlerine bu 4 yılda tam olarak %363,3 zam yapmışlar.

Mesela raflarda tüketiciye yüzde 213,9 zamla satılan et ürünlerine üretici firmalar aslında %314,9 zam yapmışlar.

Ya da raflarda yüzde 299,0 zamla satılan süt ve süt ürünlerine yine üretici firmalar tam olarak %386,8 zam yapmışlar.

19kr05tablo.jpg

Tablo çok net: Üreticide acayip şekilde artan gıda fiyatları her nasılsa tüketiciye yansıtılmamış.
İnanıyor musunuz?

Hatta şu notu da ekleyelim: Son 4 yılda tarla fiyatı %374,7 artış göstermiş ama raf fiyatı %240,6 artışta kalmış.

İnandırıcı mı?

Veya son 4 yılda tahıllar, baklagiller ve yağlı tohumlar fiyatı tarlada %493,8 artıyor ama tahıllar ve yağlar raflarda %200-300 arası bir artışta kalıyor.

SORUN AKIL TUTULMASI MI?

Bugün ülkemiz müthiş bir bilimden kopuş yaşıyor. İktisat-para politikası bunun somut göstergesi. Üniversitelerimiz de bunun en somut bir başka göstergesidir.

Yüksek katma değerli ihracat oranımız AK Parti öncesi yüzde 6,0 seviyelerindeyken şimdi bu oran bir türlü yüzde 3,0’ün üzerine çıkamıyor.

Yozlaşma her yerde ve nerede ise her kurumsal yapıda kendini gösteriyor. Aslında geleceği kurmuyor, geleceğimizi yıkıyoruz. Bu yıkımı da süslü sözlerle ve büyük vaatlerle yapıyoruz.

Ülkede yıkılan sadece gelecek değil kurumlar değil, aynı zamanda inançsal düzenimizi de yıkıyoruz.

Deizmin yayılışı neden acaba?

Yakın tarihimizde (80 sonrası) hiç bu kadar ağır ekonomik sorun yaşamamıştık. Buna rağmen geçmişte çok daha küçük sorunlara çok daha büyük tepki veren muhafazakar seçmene ne oldu? Kendi geleceklerini, evlatlarının ve/veya torunlarının geleceklerini liderlik tutkusuna esir edebiliyorlar.

Açlık, yoksulluk en sert eserken aynı esinti iktidar yıkmaya değil iktidar kurmaya yarayabiliyor.

Bu akıl nerede ve nasıl oluştu?

Bu akıl ile gelecek mi kurulur yoksa yıkılan sürece bir omuz mu verilir?

Parayı bulabiliriz ama asıl bulmayacağımız şey tam da bu olsa gerek.

YORUMLAR (39)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
39 Yorum