Mesele İmamoğlu değil mesele ülkemiz…
Hiçbir şey olmamış gibi yapıp havaya bakarak ıslık çalabilir miyiz?
Unutulur diye bekleyenler de varmış: 3 ay olmadı 5 ay içinde unutulur hayat normale döner diye düşünüyorlarmış.
Hemen söyleyeyim: 5 yılık tahvilin faizi yüzde 32’lerdeydi. Şimdi yüzde 39’lara dayanmış durumda. Kısa vadeli tahvil faizleri ise yüzde 38’lerden yüzde 48’lerin de üzerine çıkmış durumda.
Borsayı ne siz söyleyin ne de ben. Bankacılık endeksi “bugün hangi banka batacak” diye beklenen 2001 kriz seviyesine geldi. Genel endeks ise 15 Temmuz darbesinden daha sert düştü.
Şimdilik tek sakin piyasa döviz piyasası. Orası da Merkez Bankası’nın kontrolünde olduğundan şimdilik öyle görülüyor. Bir süre sonra bu kontrol gücüne dayanamadığında ne olacağını kim bilir?
Kısaca piyasalar epey karışık. Ama sadece karışık olan piyasalar mı? Mesela sokaklar da piyasalar gibi karışık mı?
Evet; geleceği göremeyen bir gençlik ve gelecek kaygısı yaşayan bir kesim hak aramak için seslerini yükseltiyorlar.
Ne bu ekonomi bu gerilimi kaldırabilir, ne de bu toplum bu ağır yükü taşıyabilir. Durum ciddi.
Çok yakında çok farklı atmosferler yaşayabiliriz. Bu yükü kaldıramayan toplumun değişik kesimleri birleşebilir.
Peki neden yaşanıyor tüm bu gerilimli ortamlar? Her şeyden önce Millet İradesine set çekiliyor. Milletin verdiği 16 milyonluk İstanbul oyları bir yargı ile nerede ise yok sayılıyor.
Başka şeyler yaşıyoruz açıkçası. İkili hukuk ikili ekonomi… Yani bir taraf aynı olayı yaptığında derhal zindana atılıyor; kendi tarafları yaptığında hiçbir şey olmuyor. Ama aynı durum ekonomide de yaşanıyor: Aynı ihale yöntemi ile kendilerine cennet yaratanlar başkalarına cehennem yaşatabiliyorlar. Diploma sorunu olan diploma sorabiliyor veya ayakkabı kutuları hafızasını bitirmeden kasadan çıkan parayı sorgulayabiliyor.
İkili bir yapı ama müthiş iki yüzlü de.
Geçmişte çok mazlumken şimdi tarsine çok zalim de olabiliyor. Demokrasi ile başlanan bu yolun sokak direnişi ile sahnelenmesi bile yeterli. Demektir ki rekor sadece döviz kırmıyor; rekoru sadece faiz de kırmıyor. Gerilim ve gerginlik toplumun ince damarlarına kadar yayılmış durumda.
Mesele İmamoğlu değil; mesele sabahın köründe kapınıza polisin gelebilme olasılığı. Katillerin kapısına gitmeyen yargı ve polis gazetecilerin, muhaliflerin kapısından ayrılmaz duruma gelmiş oldu.
Böyle bir gerilim ve gerginlik kime ne yarar sağlayabilir ki? Bu durumdan kim neden ve nasıl medet umabilir ki?
Şimdilik rakamların pek hoş sonuçlar vermediğini nazikçe söyleyelim: 2023 programı 1 günde çöpe gitti ama Mehmet Şimşek hala görmüyor. Durum öyle basit değil…
Yakında gerilim ve zamlar daha da artacak. Bakalım o durumda ne yapacağız? Umarım bir akıl uyarır ve kendine getirir… Aksi halde fatura çok büyük olacaktır. Bu kesin.
Mesele Ülkemiz; mesele bizleriz… Mesele evlatlarımız, torunlarımız. Mesele 1 kişi değil; mesele hepimiz.














